ZİRVE Ali Nasuh MAHRUKİ
AKUT Başkanı
Türkiye’nin güven bunalımı (2)
 
TESEV’in “Türkiye’de Yolsuzluklar Araştırması’nın Bulguları

“Hanehalkları ile yapılan anketin sonuçlarını şu şekilde özetleyebiliriz.

1. TESEV araştırmasına göre ülkemizde çözülmesi gereken en önemli sorunların başında yolsuzluklar gelmektedir. Ankette sorulan “Türkiye’nin çözülmesi gereken en önemli sorunu nedir? Sorusuna verilen cevap sıralaması şu şekildedir:Enflasyon yüzde 34; işsizlik yüzde 26; rüşvet ve yolsuzluk yüzde 14; eğitim yüzde 8; PKK / güneydoğu sorunu yüzde 6; demokrasi / fikir özgürlüğü yüzde 5; sağlık / sosyal güvenlik yüzde 3; ahlaki yozlaşma yüzde 3.6 .

Ankete verilen cevap sıralamasına bakıldığında rüşvet ve yolsuzluklar üçüncü sırada bulunmaktadır.Yani rüşvet ve yolsuzluk Türkiye’nin yüz yüze bulunduğu en önemli sorunlarından biri olarak düşünülmektedir.

2. TESEV’in yolsuzluk araştırmasındahalkın kurumlara (özel, kamu ve kar amacı gütmeyen kurumlar) duyduğu güven de tespit edilmeye çalışılmıştır.

Anket sonuçlarına baktığımızdaSilahlı Kuvvetler ve AKUT hariç tüm kurum ve kuruluşlara halkın güven oranı yaklaşık olarak yüzde 50’nin altındadır. Halkın en az güven duyduğu kurumların başında siyasal partiler ve TBMM gelmektedir. Üçüncü sırada ise merkezi yönetim kuruluşları gelmektedir.

3. Meslek gruplarının dürüstlüğü konularında kamuoyunun algılanan değer yargıları da pek olumlu değildir. Anket bulgularına göre ülkemizde tüm meslek alanlarında dürüstlük oranı oldukça düşüktür. Hanehalklarına göre dürüst olmayan meslek gruplarının başında sırasıyla milletvekilleri, gümrük memurları, trafik polisleri, vergi memurları, tapu kadastro memurları gelmektedir.

4. TESEV’in Hanehalkı Yolsuzluk Araştırması’na göre ülkemizde kamu kurum ve kuruluşlarında rüşvet ve yolsuzlukların genel olarak yaygın olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Rüşvet ve yolsuzluğun en yaygın olduğu mesleklerin / kurumların başında sırasıyla trafik polisi, gümrük, vergi daireleri, tapu daireleri, belediyeler vs. gelmektedir. Rüşvet ve yolsuzlukların göreceli olarak en az yaygın olduğu kurumların başında Silahlı Kuvvetler gelmektedir.

5. TESEV araştırmasında başlıca iki tür rüşvet tanımlanarak bu rüşvet türlerinin kurumlarda ne derece yaygın olduğu tespit edilmeye çalışılmıştır. Tanımlanan rüşvet tipleri şunlardır:

Birincisi; Vatandaş aslında yasalara göre hakkı olan bir hizmetten yararlanmak isterken aşırı bürokrasi, aşırı iş yükü veya görevlilerin işi yokuşa sürmesi nedeniyle işin yapılmaması veya çok geç yapılması durumuyla karşılaşmaktadır. Bu sorunu çözmek amacıyla vatandaş kural dışı bir ödeme yaparak veya hediye vererek, rüşvet ödemek yoluna gitmektedir.

İkincisi; Vatandaşların aslında yasalara göre hakkı olmayan bir işini yaptırmak amacıyla kural dışı bir ödeme yaparak veya hediye vererek rüşvet ödemeleri söz konusu olmaktadır.

Kurumlarda yaygın olan rüşvet tiplerine baktığımızda ise şu sonuçların tespit edildiğini görüyoruz. Birinci tip rüşvet özellikle devlet hastanelerinde, tapu dairelerinde, ilk ve orta öğretim kurumlarında ve belediyelerde daha yaygın durumdadır. İkinci tip rüşvet isedaha ziyade trafik polisi, gümrük, trafik dışında kalan genel polis hizmetlerinde daha yaygınlık göstermektedir.”

Değişik kurumlar tarafından değişik zamanlarda yapılan, yukarıda bir kısım sonuçlarını sizlerle paylaştığım kapsamlı anket çalışmalarının gösterdiği özetle tek bir sonuç var; Türk toplumu, özellikle 1980 sonrası süreçte, toplumsal örgütlenmenin temellerini oluşturan ve sistemi ayakta tutan, Silahlı Kuvvetler haricindeki neredeyse bütün kurumlara karşı güven duygusunu önemli ölçüde yitirmiş ve bundan kaynaklanan tehditlere son derece açık hale gelmiş, getirilmiştir.Bugün yaşadığımız bir çok sıkıntı aslında uzun bir süredir yaşamak zorunda bırakıldığımız bu sürecin kaçınılmaz bir sonucudur.

Milli Güvenlik Kurulu; düzenli olarak Türkiye’nin iç tehdit değerlendirmesini yaparken uzun yıllar bölücü ve irticai faaliyetleri en önemli iki temel tehdit olarak ele almıştı. Kişisel görüşüm; yukarıdaki anketlerde de doğrulandığı gibi, en az bu iki konu kadar önemli bir tehdit olan, giderek her yeri ele geçiren ve toplumu çaresiz bırakan yolsuzluk ve rüşvet gibi hastalıkları ve hukukun üstünlüğünün aldığı yaraları yeteri kadar dikkate almayan anlayışın da bugünkü noktaya gelinmesinde önemli bir payı olduğunu düşünüyorum.

Bir sorunu çözebilmenin ön şartı onu sorun olarak algılamaktır...

Bu bölümde son olarak sizlere bambaşka bir pencereden bakarak, çok değerli bir psikanalist olan Prof. Dr. Vamık Volkan’ın geniş gruplar ve temel güven duygusu konularında yaptığı çalışmalardan bahsetmek istiyorum. Değindiğim konular haliyle uzmanı olduğum alanlar değil. Lütfen bunları okuyan, gözlemleyen ve anlamaya çalışan bir insan olarak dikkatimi çeken bir takım saptamaları ve ilişkileri paylaşma çabası olarak değerlendirin.

Prof Dr. Vamık Volkan, son derece ilgi çekici “KÖRÜ KÖRÜNE İNANÇ -Kriz ve Terör Dönemlerinde Geniş Gruplar ve Liderleri” kitabında aşağıdaki saptamaları yapar, kitabın içinden seçtiğim bölümleri hiç yorum katmadan sizle paylaşmak istiyorum;

“Bu kitap geniş grup kimliğine, tehditaltındakitoplumlarıngeniş grup oluşturma yönündekigerileme (regresyon) eğilimine vepolitikliderlerinbugerilemeyinasılyönlendirebileceğisorunlarınaodaklanmaktadır. Geniş grup kimliğikavramı, çoğuyaşamlarıboyuncaaslabir arayagelmeyecekolanbinlerceya damilyonlarcabireyin,aynıetnik, dini, ulusalya daideolojikgrubaaitolmayadayalıyoğunbiraynılıkduygusuylabirbirlerinenasılbağlandıklarınıtanımlamaktadır. fiurasıilginçtir ki, grup kimliği yaşantımızın akışı içinde bilinçli olarakodaklandığımızbirşeydeğildir.

Geniş gruplar da gerilemeye uğrar.

Bunedenle,birgrubun kendini güvende hissetmeyeyönelikçabaları, stresaltındakiinsandoğasınındışavurumlarıyla kaynaşmaktave bellialanlardagerçeklik ile fantezi arasındaki sınırlar bulanıklaşmaktadır. Gerileme kendi başına iyi ya da kötü bir şey değildir; gerileme bireylerde ve gruplarda kendini gösteren insani bir durumdur. Fakat geniş gruplardaki gerileme, politikliderlerin yönlendirmesine açık bir şeydir.

Demokratik ülkelerde dahi, kriz ya da terör dönemlerinde lider/yönetim’den kamuya doğru olan trafiğe daha fazla odaklanılmasısözkonusu olur, çünkü kamu, kendisini, kişisel kimliğini ve geniş grup kimliğini koruyacak bir “kurtarıcı” aramaktadır.

Krizveterördönemlerinde liderler, yandaşlarını iyileştirebilirler de, zehirleyebilirler de.