MAVİ YOL Dr. Can Fuat GÜRLESEL
Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Başkanı
Euro’nun Geleceği ve Türkiye
 
1987 yılında Avrupa Topluluğuna (Avrupa Tek Pazarı Hedefi) dönüşme kararı alan Avrupa siyasi eliti 1989 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılması ile birlikte beklenmedikbir gelecek ile karşı karşıya kaldı.
Global dengeyi oluşturan iki kutuptan biri ortadan kalkınca Avrupa kendine yepyeni bir gelecek inşa etme kararı aldı. Bu karar Avrupa’nın bütünlüğünün orta vadeli bir süre içinde tamamlanması oldu.
Bu tarihi kararı alanlar ise Almanya ve Fransa’nın iki çok önemli lideri Kohl ve Mitterand oldular. Alınan kararın temel hedefi uzun vadede Avrupa’yı dünyanın en güçlü siyasi birliği ve refah alanı haline getirmekti.
Bu amaçla Avrupa hem derinleşmeyi hem de genişlemeyi aynı anda başlattı. Derinleşme önce ekonomik ve parasal birliği sağlamayı, ardından da siyasi birliği sağlamayı hedefledi. Bu amaçla 2002 yılında Avrupa tek para birimi euroya geçiş ve 2009 yılı sonunda da Avrupa Anayasası ile siyasi birliğe geçiş hedeflendi. Genişleme ise Avrupa’nın 28 – 30 üyeli bir birlik haline dönüşme hedefini içermekteydi.
Bu hedeflere yönelik olarak öncelikle Maastricht kriterleri oluşturuldu, tüm üye ülkeler arasında ekonomi politikaları uyumlaştırıldı, önce Avrupa Merkez Bankası yaratıldı ve 2002 yılı başında da Euro tedavüle çıkarıldı. Böylece ekonomik ve parasal birlik hedefine ulaşıldı. Ancak euroyu yaratmak için uygulanan ekonomi politikaları Avrupa ekonomisinin dinamizmini yok etti.
Birlik son 13 yıldır ortalama 0-1 puan arasında büyüyor. Ekonomide yeni yatırımlar durmuş durumda. İlave istihdam yaratılamıyor. İşsizlik en önemli sorun. Avrupa’nın en önemli işlevi olan sosyal politikalar giderek daralıyor, çünkü sosyal harcamaları finanse edecek kaynaklar azalıyor.
Avrupa ekonomisi rekabet gücünü de kaybetti. ABD’nin sermaye ve teknoloji içerikli ürünleri ile ve Asya-Pasifik’in ucuz işçiliğe dayalı ürünleri ile rekabet edemiyor.
Avrupa içinde sermayenin verimliliği ve getirisi neredeyse sıfıra yaklaşıyor. Bu nedenle Avrupa sermayesi Avrupa’da yatırım yapmak istemiyor.
13 yıl boyunca ekonomik ve parasal birlik ve euroya geçiş için uygulanan politikalar Avrupa ekonomisini adeta yok etti. Bunu tescil eden de Fransa ve Hollanda’da Anayasa referandumunda hayır oyu kullanan Avrupalı vatandaşlar oldu.
Avrupa siyasi elitinin ekonomik ve parasal birlik ve siyasi birlik ile sağlamayı ümit ettiği ekonomik refah yaratılamadı ve tam tersine bireysel refah erimeye başladı. Bu noktada Avrupa Birliği ilk adım olarak siyasi birliğin öncesinde kurulmuş bulunan ekonomik ve parasal birliği de tartışarak ekonomide yeniden nasıl rekabet gücü, büyüme ve refah sağlayacağını aramaya başlayacaktır. Euro para biriminin varlığı da tartışılacaktır.
Euroyu değerli tutacak ve hatta hayatta tutacak bir ekonomi artık Avrupa’da bulunmamaktadır. Avrupa eğer önceliğini euroyu yaşatmaya verirse, ekonomi daha da yara alabilecektir. Kısa vadede euronun değer kaybı kaçınılmazdır. Orta vadede ise euronun varlığı ortadan kalkabilecektir. Euroyu yaşatmak için siyasi elitin ısrar etmesi halinde ise Avrupa sermayesi eurodan daha hızlı kaçacaktır. Çünkü kısa-orta vadede Avrupa ekonomisinde iyileşme sağlayarak euroyu yaşatmak ve değer kazandırmak olasılığı çok zayıftır.
Bu uzun vadeli bir hedef olacaktır. Bu uzun dönem içinde ise Avrupa sermayesi değer kaybetmesi mutlak olan eurodan kaçacak ve yatırım getirisinin yüksek olduğu ülkelerde ve diğer para birimlerinde yatırım yapacaktır. Türkiye ve YTL bu konuda şanslı ve öncelikli görünmektedir.
Orta vadede euro değer kaybederken YTL değer kazanacaktır. Avrupa sermayesi değer kaybedecek eurodan çıkarak YTL cinsi her türlü yatırımı tercih edebilecektir. Bu yatırımlar portföy yatırımından giderek gayrimenkul, sanayi ve hizmetlerde ortaklıklara ve satın almalara doğru genişleyecektir.
Türkiye ve YTL 15 yıldır getirisi düşen ve rekabet gücü azalan Avrupa sermayesi için en önemli tercih olacaktır. Bu nedenle Avrupa sermayesi Türkiye’nin 3 Ekim tarihinde tam üyelik müzakerelerinin başlaması konusunda ısrarcı ve taraf olacaktır.
Avrupa ve Türkiye bu çerçevede belkide karşılıklı ekonomik refahlarını artırabilmek için siyasi bütünleşmeyi değil yoğun ve dengeli bir ekonomik bütünleşmeyi tercih edecektir. NOT: Euro ve AB ekonomisinin bugünü ve geleceğine ilişkin değerlendirmelerİngiltere’yi içermemektedir. İngiltere euro alanına dahil olmayarak sağlıklı ve rekabetçi bir ekonomiye kavuşmuştur.