GÜNDEM Erol ŞENGÜL
Ekonomi Bahane, Gündem Şahane...
 
Son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim... “Batıyoruz!..” “Nasıl yani?” demeyin, gerçekten batıyoruz. Tamam, daha bir “merhaba” demeden, “Sevgili okuyucular, hoş geldiniz, beş gittiniz” demeden “Nereden çıktı bu ‘batıyoruz’ lafları, biraz yavaş ol...” diyebilirsiniz. Haklısınız... Ama batıyoruz!..

Tek şerit yolu olan ana caddelere süper lüks alışveriş merkezlerini yapıyorken. Dünyanın en pahalı markaları, Türk müşterileriyle buluşmak için mağaza üstüne mağaza açıyorken. Avrupa’nın en ünlü aşçıları iş adamlarımızın sabah kahvaltısını hazırlıyorken. Dünyanın en seçkin restoranları yan yana dizilmiş, önlerinde müşteriler kuyruk oluyorken. Taş yığını, hiçbir özelliği olmayan evlerimizin değeri milyon dolarları geçiyorken. Yazlıklarımız, kışlıklarımız, limitsiz açık büfe tatillerimiz dillere destan oluyorken. Son model arabalarımız, 4x4 arazi araçlarımız, milim milim işleyen trafikte boy gösteriyorken. Dünyanın en pahalı tekneleri sahilimizde boy boy dizilmiş, dalgaların arasında dans ediyorken. Borsamız ‘tunç’ çağını çoktan geride bırakmış ‘altın’ çağını yaşıyorken. Türk lirası, yalandan da olsa, dolar karşısında krallığını ilan ediyorken. Siyasi hükümetin bıyıkları yeni terleyen çocukları, gemi üstüne gemiler alıyor, şirketler açıp akla hayale gelmez paralarla yatırımlar yapıyorken. Yabancılar bankalarımızı, teknoloji ve iletişim şirketlerimize bir bir talip oluyorken. Adını dahi duymadığımız bankalar peş peşe şubeler açıyorken. Şube ve merkez açan bankaların sayısı 46 olurken, hele adını dahi duymadığımız bu bankalarda çalışanların ortalama maaşları 18 bin YTL iken. Yoldan geçene bile, bankalar gözü kapalı kredi veriyorken. Türkiye’de dolaşan sıcak para 100 milyar doları geçiyorken. Asgari ücretle çalışanın cebinde bile bin 500 YTL’lik cep telefonları varken. Beşi bir yerde satışları neredeyse bitmişken, kızlarımız ‘tek taş’ hastalığına düşmüş, ‘tek taş’larına binlerce lira veriyorken. Evlerimizde çift buzdolabı, çift televizyon, çift bilgisayar, adam başı ikişer telefon, birer i pod kullanıyorken. Yani, tüm bunlar oluyorken “Batıyoruz da neyin nesi?” diyebilirsiniz. Haklısınız...

Ama batıyoruz... Niye mi?.. Batıyoruz; çünkü bankalar öz kaynaklarının birkaç mislini aşan krediler verdikleri için. Batıyoruz; çünkü verilen kredi dönüşlerinde çok ciddi sıkıntılar yaşadığımız için. Batıyoruz; çünkü kredi kartları borçlarında rekor üstüne rekorlar kırdığımız için. Batıyoruz; çünkü dünyanın en yüksek faizini verdiğimiz için. Batıyoruz; çünkü dış ticaret açığımız 70 milyar doları aştığı için. Batıyoruz; çünkü son 5 yılda borç stoğumuz 149.9 milyar dolardan 282.111 milyar dolara yükseldiği için. Batıyoruz çünkü, iş adamlarımız ‘istihdam’ yerine ‘faizi’ seçtiği için. Batıyoruz; çünkü kâr eden kuruluşları üç kuruşa “babalar gibi” sattığımız için. Batıyoruz; çünkü işsizlik çığ gibi büyüdüğü için. Batıyoruz; çünkü ortada muhalefet yapacak kimse olmadığı için. Batıyoruz; çünkü medya tekeli devletin elinde olduğu için. Batıyoruz; çünkü Türkiye’nin en büyük medya şirketi ‘biat’ ettiği için. Batıyoruz; çünkü terör örgütü PKK sınırdan bize nanik yaptığı için. Batıyoruz; çünkü daha düne kadar bizim pasaportlarımızla dolaşan Barzani ve Talabani ikilisinin, “Türkler’e bir kedi bile vermeyiz” diyebilme cesaretlerini artık buldukları için. Batıyoruz; çünkü şehit analarına “Sabrımız tükeniyor”dan başka bir şey diyemediğimiz için. Batıyoruz; çünkü şehit olan askerlerimiz için “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” sözlerine artık “I love you Kevin, I love you Kevin”i eklediğimiz için. Batıyoruz; çünkü23 yıldır süren hain teröre karşı, çalışmayan bir saatle bizden 72 saat isteyen dost ABD’nin, binlerce kilometre öteden gelip, Irak’ı işgal etmelerine tek bir söz söyleyemediğimiz için. Batıyoruz; çünkü Irak’a yatırım yapan iş adamlarımız ve siyasetçilerimiz her yerde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır” sözlerini artık dillerinden düşürmedikleri için...

Oysa bu ülkede tam 23 yıldır, Söz konusu, çıkarsa, Söz konusu, paraysa, Söz konusu, makamsa, GERİSİ TEFARRUATTIR. Var mı aksini söyleyecek bir babayiğit...

Bu arada, MERHABA...