AB BAŞKENTİNDEN Suat Lemi ŞİŞİK
TÜGİAD Brüksel Temsilcisi
Akdeniz için birlik önerisi ve Türkiye
 
Fransa’nın Macar asıllı, Türkiye saplantılı yeni cumhurbaşkanı Nicolas SARKOZY ısrarla bir Akdeniz Birliği kurulmasını istiyor. Kurulacak olan birliğe Akdeniz havzasında yer alan ülkeler üye olacak. Bu birlik içinde Portekiz, İspanya, İtalya, Yunanistan, Güney Kıbrıs, Türkiye ve diğer Akdeniz havzası ülkeleri yeralacak.

Böyle bir birliğin kuruluşunun ilk aşamada AB üyesi Akdeniz ülkelerinin toplantıda yeralması, ancak kuruluş imzasında tüm AB üye devletlerinin yer alacak olması da bir Fransız tuhaflığı olsa gerek. Şayet Akdeniz Birliği’ne AB de üye olacaksa tüm AB üyesi ülkelerin ve AB kurumlarının başlangıçtan itibaren sürecin içinde olmaları gerekmez mi? Zaten Almanya’nın da karşı çıktığı nokta bu.

AB’nin zaten hali hazırda bir Akdeniz projesi var. MEDA adı altında devam etmekte olan program çerçevesinde AB üyesi ülkelerle Akdeniz havzası ülkeleri arasında 2010 yılına kadar bir serbest ticaret bölgesi oluşturulması planlandı. Her ne kadar bu tarihe kadar hedef gerçekleştirilemeyecek olsa da, Akdeniz ülkeleri ile AB arasında ve Akdeniz ülkelerinin kendi aralarında anlaşmalar imzalandı ve imzalanmaya devam ediyor. Bu çerçevede Fas, Cezayir, Tunus, (Libya)1 , Mısır, İsrail, Ürdün, Lübnan, Suriye, Filistin, Kıbrıs adası, Türkiye, Yunanistan, İtalya, Malta, Fransa, ve İspanya MEDA programında yeralıyor. Türkiye zaten AB ile gümrük birliği içinde olması nedeniyle serbest bir ticaret alanı içinde. Yine gümrük birliği anlaşması nedeniyle AB’nin imzaladığı tüm uluslararası ticaret anlaşmalarına otomatik olarak taraf oluyor, dolayısıyla AB’nin Akdeniz ülkeleri ile imzaladığı tüm anlaşmaların tamamını Türkiye de imzaladı.

Çok çok kötü olan Türkiye - Fransa ilişkileri, Kıbrıs sorunu, Türkiye ile Yunanistan arasında süregelen sorunların varlığında, SARKOZY’nin oluşturulmasını önerdiği bir Akdeniz Birliği’nden ne gibi olumlu bir sonuç çıkması bekleniyor, çok merak ediyorum.

Aynı birlik içinde bir çok Arap ülkesi de yeralacak İsrail ile beraber. Ortadoğu sorununun göbeğinde bulunan bu ülkelerin aynı Akdeniz birliği içinde ne kadar pozitif sonuçlar üretebileceği de ayrı bir soru işareti.

SARKOZY ya kendini Dünya diplomasi tarihinin en ender bir örneği olarak görüyor ve Arap-İsrail, Türk-Yunan, Kıbrıs gibi Dünya’nın uzun yıllardır çözemediği ve Akdeniz havzasında yeralan sorunları çözeceğine inanıyor ya da saçma hayaller peşinde koşan popülist bir cumhurbaşkanı olarak kayıtlara geçmeyi planlıyor.

Umarım birincisi gerçekleşir, ancak kendisinden şu ana kadar böyle bir diplomasi dahisi ışıltısı göremedim. Avrupa haritasında Kıbrıs adasının nerede olduğunu bilmeyen, coğrafi olarak Kıbrıs’ı Avrupa, Anadolu’yu Asya olarak sayan popülist bir cumhurbaşkanından fazlaca birşey beklememek gerekir.

Diplomaside son derece başarısız olan, pot üzerine pot kıran SARKOZY’nin, Türkiye’nin üyeliğine pek sıcak bakmayan ancak diplomasisini büyük devlet geleneğiyle yürüten Almanya’yı örnek almasını bir kez daha öneririm.

Yazımı tamamlarken Türkiye’nin Akdeniz İçin Birlik’e (Fransız dışişlerinin dahiyane isim değişikliği) katılmayı kabul ettiği haberi geliyor. Büyük bir teknik hata olduğunu düşünüyor ve şiddetle karşı çıkıyorum. Türkiye’nin AB üyeliğine kesinlikle karşı çıkan bir ülkenin, bu büyük planı doğrultusunda hareket etmek ve onun amaçlarına hizmet etmek, böyle bir oluşuma presipte de olsa destek vermek, ciddi bir diplomatik hatadır. Fransa, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olan tutumunu tam olarak değiştirmediği müddetçe Fransa’nın Akdeniz İçin Birlik planı engellenmelidir, en azından desteklenmemelidir.

Akdeniz İçin Birlik oluşumuna dahil olma karşılığında verilen AB üyeliğine alternatif olmama garantisi bir oyalama taktiğidir ve vakti geldiğinde, daha önce birçok kez olduğu gibi yokmuş varsayılacaktır. Bakınız Kıbrıs : Kıbrıs Türkiye’nin ve Yunanistan’ın üye olmadığı hiçbir uluslararası kurum ve organizasyonda yeralamazdı. Ne oldu? Kıbrıs Rum Kesimi, hem de tüm Kıbrıs adasını temsilen, AB’ne tam üye oldu.

1 Temmuz 2008’de başlayacak ve altı ay sürecek olan Fransız Başkanlığı döneminde Fransa’nın Türkiye’nin AB üyeliği için neler yapacağı hakkında hiç bir öngörümüz var mı ? Beklentimiz nedir ? Bu altı aylık dönemi ölü bir dönem olarak, kayıp olarak kayıtlara şimdiden geçebiliriz. Bu süreyi, AB-Türkiye ilişkilerini zedelemeden tamamlarsak, zaten kendi başına bir başarı olacaktır.

Türkiye’siz bir Akdeniz Birliği zaten olamaz. Fransa bu planını Türkiye’siz gerçekleştiremez. Türkiye olmadan, AB güvenli ve kesintisiz enerjiye sahip olamaz. Türkiye’nin AB’ne ihtiyacı olduğu kadar, AB’nin de Türkiye’ye ihtiyacı var, hem çok ciddi bir biçimde. Bu durum Fransız snobluğuyla değişmeyecektir. Ağırlığımızı koymuyor, Fransa’ya baskı yapmıyoruz. Mehter marşı ile iki ileri bir geri politika izlemenin maalesef Türkiye’ye hiçbir faydası yok. Biraz tutarlı olalım.

Henüz bir anlaşma imzalanmadı