Deniz BAŞIBÜYÜK
TÜGİAD Kanada Temsilcisi
IRMAK YA DA IRMAMAK İŞTE BÜTÜN MESELE BURADA!
 
Netlik, netice, nefs kavramları üzerinde aklımı kurcalamama, içimi dinlememe sebep olan bir dost sayesinde varış noktası ve yolculuk düşünceleri ile ilgili algılayışımı derinlemesine gözden geçirdim.
Fırsat yaratan sağolsun, varolsun. “Neticeye odaklanmayınca hayat güzel” yazmış.
Bana yazıldığına göre, bu bir öğüt olabilir belki dedim. Sıradan bir dergi yazısından, altını çizdiğim bir not vardı yıllar önce, bazen öğüt en büyük hakarettir yazıyordu.
Bunu da, zaten o konuda öğüt edileni uygulayan birine söylüyorsanız, bu ona hakaretten daha ağır gelebilir diyordu dergideki yazıda. Bu söze çok inandım, elimden geldiğince uygulamaya çalıştım. Her daim, iyiliğime yazan bu dostun sözleri bir öğüt formatında bile değildi aslında.
Belki kendisine sesli bir uyarıda bulunuyordu, bilinmez. Ama ben akış ve netice arasındaki ilişki konusunda ve özen gösterdiğim konuların bana öğüt edilmesine hassasiyetim sebebiyle, akışımın içinde, nehrimin alt akıntılarına yakalandım ve orada biraz dönüp durdum bu düşüncelerle. Benim için kafamdaki akışı anlatan en iyi sembol nehirdir. Hayatımın akışına, en çok çomak sokulan yılların, nehir kenarlarında geçmesi mi buna sebep, yoksa adımla, doğar doğmaz tescillenen suyla olan ilişkim mi bilinmez. Sebebi ne olursa olsun, nehirlerin hayatı anlatışındaki ustalığa hayranımdır.
Nehrin akışına hayranımdır.
Bu hayranlığı yanında, uzağında her fırsatta yaşarken, o nehrin son noktasını bir kez bile düşünmüşlüğüm yoktur. Hayatımda “neticenin” ehemmiyeti, daha doğrusu ehemmiyetsizliği de kendini böylece açık eder.
Nehir yataklarını bile değiştirmeye azmeden insanoğluna rağmen, nehir bocalasada hep akacağı yönde akar. Neticesi değişmeyecektir.
Nehirlerde, bizim gibidir asker gibi gider aslında, geldiği ve gideceği yer bellidir. Aslolan, nerden geldiğimiz, nereye gittiğimizi değiştirmeye çalışmak değil; bunları sorgulayarak kaybolmak değil; geldiğimiz ve gideceğimiz yere saygı ve inancı kaybetmeden, o akışı berrak, dış etkenlerden arındırmış, nehir gibi asil tutabilmektir. En önemlisi o akıştır. Üzerinde biraz kontrolümüz olan tek şey o akışımızdır çünkü.
Lise yıllarında bir arkadaşım, “çin gelecek çubukları” diye bir tahmin oyunu hediye etmişti. Nehir sembolünü sıkça kullanarak, yol gösterici oluyordu bu çubuklar.
Çin Kültürününde bir parçası olan Tao, “yol/akan” nehir anlamlarına gelirken, çin felsefesinde nehrin bulunması pek şaşırtıcı değil. Sizin hayata dair pratik sorunuza, “nehri geçmek doğru, değil, nehirden geçerken zorluklar var, köprü var, yok, vs.” fikirleri üzerinde, daha şık ve felsefi anlatımlarla dönen ama ortak noktası hep nehri geçebilmek ve karşıya ulaşabilmek olan rehberlikler sağlıyordu. Nehirle olan güçlü ilişkime, hayatımda sembolik olarak işgal ettiği yere rağmen, çin çubuklarının gözlükleriyle bakamadım hayata. Ha burası, ha karşı kıyı, ne önemi, ne farkı var ki, önemli olan akıştı.
Akışın kenarındakiler, siz akarken, nehirde çamaşır yıkayanlar, nehirde karşıdan karşıya geçenler, fabrikasının pisliğini atanlar, gelip suyunuzdan içenler, büyük büyük kayalar koyup, akışı değiştirmeye kalkanlar ya da bir dere yatağını size döndürüp, suyunuza su katarak sizi coşturanlar değil; tek önemli olan sizin akışınızdı.
Bazen bir alt akıntı, bazen o büyük taşlar ya da yeni eklenip sizi coşturan bir dere karışıklık yaratabilirdi yaratmasına ama siz nehri seçtiyseniz hayatı anlatma sembolü olarak, böyle karışıklıkların netliğe gölge düşürmesinin ihtimali bile olamazdı ki. Kanada’ya ilk yaptığım turistik seyahat aşağı yukarı 1995 yılındaydı. “Kicking Horse (Tekmeleyen At)” isimli bir nehirde hatrı sayılır bir rafting kazası yaşadım. Nehirin gücünü ve insanın acizliğini en çarpıcı anlatmış hayat tecrübemdir. Her hayat tecrübesinde olduğu gibi, burdan da çıkarılacak saptamalar sorular oldu olmaz mı? “Hayatının akışını, nehir gibi mi insan gibi mi yönlendirmek istersin?” sorusu çeşitli vesilelerde kendime sorduğum bir sorudur. Hakikat o dur ki, nehir nefs konusuna da en güzel kılavuzluğu yapar. Nehirler karışmaz mı? Karışır elbet. Karışsa da akışı değişmez, çünkü akışı nehrin nefs’idir. Nehrin kendine verdiği, hiç değişmeyecek olan andıdır nefs.
Sağolsun, sevgili dostum, bundan birkaç gün öncesinde, akışa ettiği bir sözle, alışılmadık bir kaynak suyu eklemişti, tam o eklemede oluşan bir alt akıntı, akışa nasıl etki ediyor anlamaya çalışıyorduk ki; birde netice konusunun altını çizerek, bu satırlar kaçınılmaz hale geldi.
Nehir gibi güzel, asil, berrak akamıyorsanız hayata, bazen kenara oturup, hiç akmamak ve nehir gibi akabilmeyi beklemek de güzeldir. Nehirin bile durduğu kısımları, anları vardır. Bir alt akıntının, yüzeyde yarattığı statik, bahsettiğim rafting kazası sırasında, tekmeleyen nehirin elinden canlı kurtulabilmiş olmamın sebebidir. Bu da kanıtlarki, bir nehir gibi, akışa dair değerlerinizi hep güçlü ve net tutarsanız, durmak bile akışa hizmet eder.