SİVRİ SİNEK SAZ Av. Talat METE
Değişim süreci hikayeleri
 
Değişim süreci hikayeleri Ülkemiz AKP iktidarıyla birlikte ve AB sürecinde, yaşamın bir çok alanında hızlı bir değişim süreci yaşamaya başladı. Siyasal, sosyal, ekonomik, hukuk, kültür, teknik, iletişim resmi, özel, bürokrasi velhasıl yaşamın neredeyse tüm alanlarındadeğişim sürecindeyiz.

Cemil İpekçİ’ye “ben muhafazakar eşcinselim” kadın olsaydım türban takardım dedirtecek kadar değişim içerisindeyiz. Hoş Cemil İpekçİ’nin eşcinsel olduğunu bilmeyen yok ama bu özelliğine sıfat yükleme arzusu dikkat çekici.

Çok kısa geçmiş ile bugün arasında, gerçekten her alanda hızlı bir değişim süreci, değerler çatışması yaşıyoruz. Kimine göre iyi, kimine göre kötü.

Bu yazımdan itibaren, sizlere yaşanmış hikayecikler anlatarak, benzer olaylarda, dünkü davranışlar ve bugün ki davranışların kıyaslamasının yapılmasına yardımcı olmaya çalışacağım. Sonucunda, sürecin iyi, ya da kötü olduğuna karar vermek size kalacak. Böylece nereden nereye hakkında, belki geçmişi hatırlayarak daha doğru karar vermeye yardımcı olurum diye düşünüyorum.

İlk hikayenin 1. bölümüTerzi Yılmaz - Fevzi Yılmaz
Yetmişli yılların ilk yarısında, tatlı bir ilkbahar akşamıydı. Terzi Yılmaz, yoğun ve yorucu bir gün geçirmiş, akşam yemeğini de henüz bitirmişti. Ailece televizyon seyretme faslına başlamışlardı. Filmin en heyecanlı bölümünde, daire kapısı hızlı ve sert bir biçimde sürekli çalınıyordu. Telaşla kapıya koşuştular.

Kim o? Dışarıdan tok bir ses,
Bekçi Bekir.
Hayırdır inşallah. Deyip, heyecan ile eşi kapıyı açtı. Kapının önünde bir polis memuru ve iki bekçi duruyordu.
Buyurun kardeşim. Birini mi arıyordunuz.?
Terzi Yılmaz evde mi? O sırada evin reisi Terzi Yılmaz da kapıya gelmişti.
Buyurun kardeşim, Terzi Yılmaz benim.
Bizimle emniyete kadar geleceksin. Yılmaz bir an duraksadı. “Acaba ne var ki” diye geçirdi içinden. Yanlış bir şey yapmamak için de,
Giyinip geliyorum; dedi. Pijamalarını çıkarıp, aceleyle giyindi. Hep birlikte merkezin yolunu tuttular. Arabada herkes buz kesmişti sanki. Kimsenin ağzından tek kelime çıkmıyordu.
Emniyete geldiklerinde, polis memuru kapısı diğerlerinden farklı odayı işaret ederek,
Gir içeri; dedi sertçe. Terzi Yılmaz, ceketini ilikleyerek, kapıyı çaldı. Tok bir sesin daveti ile içeri süzüldü. Asık suratlı emniyet müdürünü görünce, Yılmaz’ın beti benzi sarardı. Dudaklarının kuruduğunu hissetti.

Beyefendi beni iste….
Gel bakalım, it oğlu it.
Beyfen….
Hala konuşuyorsun. fiimdi alırım altıma kemiklerini kırarım alimallah. İşlediğin haltlar boyunu geçti. diye gürlüyordu emniyet müdürü. Yılmaz’ın gözü, o sırada masa üstündeki dosyalara takıldı.”Demek ki bu kadar suç işledik de haberimiz yok” diye içinden geçirdi. Tam “beyefendi bir yanlışlık olacak, aradığınız ben değilim.” diyecek oldu. Emniyet müdürünün ürkütücü sert ve tok sesi, tüm düşüncelerini uçurdu beyninden.
Mehmet, al bu adamı götür. Komisere teslim et. Terzi Yılmaz iyice aptallaşmıştı. Kimseye bir şey soramıyor, soracak gibi olsa lafı ağzına tıkılıyordu. Polis memuru ile birlikte alt kata indiler. Komiserin kapısını tıklayıp içeri girdiler beraberce.
Bu mu o it oğlu it? Atın nezarete. Yarın başlarız işlemlere; diye gürledi bu kez komiser. Terzi Yılmaz’ı nezarete koydular. Saat gece yarısını çoktan geçmişti. “Evdekiler ne yapıyordur şimdi” düşüncesi geçti bir an beyninden. Paketindeki son sigarasını da içip, tahta sedirin üzerinde kıvrıldı. Hiç uyumadan sabahı buldu Terzi Yılmaz. Bekçi sabah nezarethanenin demir kapısını açarak, bir kenarda büzülmüş duran Yılmaz’ı işaret ederek, dışarı çıkmasını istedi. Bir umutla işlerin düzeleceğini düşünmeye başlayan Terzi Yılmaz’ın koluna kelepçe takılıp bir cipe bindirilince, patladı.
Yahu kardeşim. Beyefendi beni nereye götürüyorsunuz? Ne oluyor? Yanında oturan polis memuru;
Yaraladığın adam komada. Hastanede yatıyor. Ona gideceğiz. Ama önce olay yerine gidelim. Hadiseyi bize orada anlatacaksın. Terzi Yılmaz, bir an tüm kanının beyninde toplandığını hissetti. Dili tutuldu sanki. Ne söyleyeceğini, ne yapacağını şaşırdı. “Demek adam yaraladım. Ölürse katil olacağım.” Diye geçirdi içinden. “Adam komada yatıyor, ya ölürse ?” birden boğulacakmış gibi oldu.
Kardeş, bir sigara verir misin? Yanındaki polis memuru, bir sigara uzattı. Yakıp, derin derin çekmeye başladı. Üçüncü nefesi çekmişti ki, cipin girdiği sokaktaki kalabalığın farkına vardı. Kadın, erkek, çoluk çocuk, genç, yaşlı yüzlerce kişinin bağrışmalarını duyuyordu.
Katil geliyor… katil geliyor.
Yuuuuhh…yuuuuhh. Katili bize bırakın
Kahrolsun katil. Linç edelim. Yılmaz iyice büzülmüş, küçülmüştü. Ürkek bakışlarla etrafını süzüyordu. Polis,
İn aşağıya; dedi. Terzi Yılmaz cipten iner inmez, yoğun bir taş yağmuru başladı. Kalabalıktaki herkes irili ufaklı taş yağdırıyordu adeta. Polisler ne yapacaklarını şaşırmıştı. Yılmaz’ı aceleyle tekrar cipe atıp oradan uzaklaştılar. Uzaklaşırken, kalabağın çığlıkları Yılmaz’ın kulağında çınlıyordu.
Katili bize bırakın, kör testere ile keselim, darağacında asalım. Katil, katil….
Kısa bir süre sonra, hastane uzaktan görüldü. Yılmaz’ın içine yeniden bir umut doğmaya başladı. Heyecanla ve bir an önce hastaneye ulaşmak istiyordu. Nasıl olsa adam gerçeği söyleyecek ve iş anlaşılacaktı. Terzi Yılmaz da böylece çileden kurtulacaktı.
(devamı gelecek sayıda)