Can KANTAR

Sigortacılıkta güven
 
Sigorta sektörü geçtiğimiz yıl çıkan kanunu ve sonrasında yayınlanan yönetmeliklerle kabuğunu kırdı. Yabancı dev sigorta şirketleri Türkiye’de yatırım yaptı. Tabi ki onları burada yatırım yapmayı cazip kılan şartlar mevcut. Kişi başına prim üretimi gelişmiş ülkelerde bin dolarlarla ifade edilirken, gelişmekte olan ülkelerde örneğin Yunanistan’da bile 400-500 dolarlarla ifade ediliyor. Bizdeki rakamlara baktığımızda henüz kişi başına düşen prim üretimi 90-100 dolar seviyelerinde. Bu rakamlar 70 milyonluk, hızla gelişen ve genç bir nüfusa sahip bir ülke için büyük bir potansiyeli işaret ediyor. Sigortalılık oranının düşük olmasının çeşitli sebepleri var tabii. Bunların başında vatandaşın ekonomik zorluklarını sayabiliriz. Diğer taraftan ise özel sigortacılık sistemine duyulan güvenin azlığı. Geçtiğimiz yıllarda yaşanan olaylar buna etken olmuş her seferinde. fiirketler batmış sigortalılar mağdur olmuş ya da hayat sigortalarında doğru bilgilendirmeme dolayısıyla beklentilerinin altında gerçekleşmiş. Sokakta bir vatandaşı çevirip sigorta hakkında ne düşündüğünü sorsanız alacağınız cevap yüzde 70-80 cevap aynıdır; “Sigortacılar gelip sigorta yapmak istediğinde yapmadıklarını bırakmıyorlar, ama hasar olduğunda da hasarı ödememek için bin dereden su getiriyorlar”

Dürüst tüketici korkmamalı
Sigorta şirketleri kadar tüketicilerimiz de etik mi gerçekten? Sigorta yaptıran herkesin aklından şu geçmiyor mu?”Ne yapsam da verdiğim paranın fazlasını onlardan geri alabilsem”. Bu bütün dünyada da böyle. Daha organize olanlar sigorta şirketlerini dolandırmaya başlıyorlar. Sigortacılıkta suistimal olayları ne yazık ki ülkemizde de artmış hatta yüzde 30’lara ulaştığı söyleniyor. Bu nedenle sigorta şirketleri ince eleyip sık dokumak zorunda, tüketici de olaya böyle bakmalı. Dürüst bir tüketicinin sistemde mağdur olacağını düşünmüyorum. Burada tüketiciye en büyük önerim. Sigorta yaptırırken yaptırdığı sigortanın neyi kapsadığını neyi kapsamadığını iyice öğrenmesidir. Bütün sorunlar bundan kaynaklanıyor. Poliçenin ekindeki şartları bile okumuyoruz, sonra gidip sigorta şirketini suçluyoruz. Bu bence pek doğru değil. Bunun için yeni bir kanun çıktı ve uygulanıyor. Tüketici sigorta sözleşmesini imzalamadan önce öncelikle kendilerine verilen Bilgilendirme Formu’nu okuyup imzalaması gerekiyor. Böylece sigortalının neyi satın aldığını bilmesi için artık kanuni bir zorunluluk getirildi.
Diğer bir konu ise tüketici ile sigorta şirketi arasında doğacak sorunların kısa sürede çözümlenmesi. Bunun için ise Tahkim Müessesesi kuruluyor. Artık 40 bin YTL’ye kadar olan anlaşmazlıklar çok kısa bir sürede çözümlenecek. Sigorta konusunda uzman kişilerin vereceği bu karara itiraz da edilemeyecek. Tahkim Müessesesi’nin sigortacılık sistemine güven sağlayacağı bir gerçek.

fiirketlere güvenmeliyiz
Yeni kanun ve sonrasındaki yönetmeliklerle sigorta şirketlerinin mali yapılarının güçlendirilmesine yönelik birçok uygulama gerçekleştirildi. Sermaye yeterliliği konusunda sigorta şirketleri bir risk taşımıyor. Gerek Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürlüğü, gerekse Sigortacılık Denetleme Kurulu şirketlere nefes aldırmıyorlar. Mali yapıları sürekli gözetim altında. Sektör içerisinde halka açık sigorta şirketleri de var. Onları da artı olarak Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) denetliyor. Bu konuda artık geçtiğimiz yıllardaki gibi olayların yaşanabileceğine ihtimal verilmiyor.
Sigortacılık sistemine güven için birkaç örnek daha vermek isterim. Sigorta sektörü Türkiye Ekonomisi’nin temel taşıdır. 1.5 trilyon dolarlık bir teminat söz konusu. Bu hiç de küçümsenecek bir rakam değil. Diğer taraftan ‹zmit depreminde sigorta şirketlerinin 750 milyon dolar bir hasar ödediğini de eklemek isterim. fiimdi sektör ve şirketler çok daha güçlüler. Sigorta şirketleri üzerlerine düşen görevleri yerine getirdiklerine inanıyorum. Biz tüketici olarak ne yapıyoruz derseniz. Ülkemizin yüzde 98’i deprem riski taşırken, 16 milyon konutun sadece 2.5 milyonunun Zorunlu Deprem Sigortası (DASK) yaptırdığını belirtmem gerekir. Diğer taraftan devlet, priminin yarısını vermesine rağmen çiftçinin sadece yüzde 2’si tarım sigortası yaptırmış bugüne kadar. Alibeyköy’de her yağmurda evini su basan vatandaşımız, sigorta yaptırmak yerine Kamu Kurumları kapılarında yardım almaya çalışmayı tercih ediyor. 1 aylık sigara parasından feragat etse evini sigorta yaptırıp gece rahat uyuyacak. Ama o zor olanı seçiyor ne yazık ki.

Sigorta çağdaşlık ifadesidir
Sigorta şirketinin genel müdürü arkadaşına zorla hayat sigortası yaptırmış. Bir sene sonra arkadaşı gelmiş “ Bana zorla hayat sigortası yaptırdın bak para boşa gitti” demiş. Genel müdürün ise cevabı hazır; “Yaptırdığın sigortanın boşa gitmemesi için ölmen ya da sakat kalman mı lazımdı” . Özetlersem sigortaya verilen para fuzuli bir masraf değil. Oluşabilecek risklere karşı gece rahat uyuyabilmektir. Buna da değer inanın.