SİVRİ SİNEK SAZ Av. Talat METE
Türkiye Nereye Yelken Açıyor...
Son Pişmanlık Fayda Eder mi?
 
Ülkemizi yöneten AKP iktidarının, kimi zaman açık kimi zaman üstü örtülü kabulleriyle çizdiği rotayla, Türk toplum gemisinin nereye doğru yelken açtığını gördükçe tüyleriniz dikenleşmiyorsa, aymazlığa devam ediyoruz demektir. Giderek artan ve günlük yazılı basınımızın neredeyse her gün sayfalarını dolduran, geçtiğimiz birkaç günlük haberlerine, bir iki örnek vererek küçük bir göz atalım isterseniz.

“Kıbrıs Türk öğretmenler sendikası, yasadışı Kuran kurslarına göz yuman yetkilileri protesto etti… Okul istiyoruz, cami yapıyorlar… Laikliği savunan öğretmenler ‘dinsiz ve imansız oldu’. Sendika başkanı Karaali; Ankara hükümetlerinin eğitim konusunda ortaya koydukları son icraatları, ‘toplumsal yapıyı değiştirmeye dönük girişim olarak değerlendirdiklerini’ ifade etti.” 17.08.06 Cumhuriyet.

“Diyanet’in danışmanı mı? Üfürükçü mü? Diyanet’in aile içi şiddete uğrayan kadınlara destek olunması için açtığı danışma bürolarındaki danışmanlar, üfürükçülerin kullandığı yöntemlerle yol gösteriyor….” 18.08.06 Hürriyet

“Yobaz saldırısı. Karaburun’da bikinisiyle denize giren genç kız bir grup gerici tarafından dövüldü. Ceren Aydın, ‘bikini giyen pislikleri istemiyoruz. Gideceksiniz buralardan’ diyen 4 haşemalı erkek ve 10 tesettür mayolu kadının saldırısına uğradı’ Şiddete karşı okunmuş su. Diyanet’ten dualı reçete.” 18.08.06 Cumhuriyet.

“Diyanet ‘suya oku’ diyeni arıyor. Diyanet, İstanbul Müftülüğü’nün aile içi danışmanlık bürosundan ‘okunmuş suyu kocana içir’ önerisinde bulunan görevlinin peşine düştü.” 19.08.06 Hürriyet

“Türban için kanlı baskınlar düzenleniyor, üst düzey görevlere eşi türbanlılar getiriliyor, başı açık ve bikinili kızlara saldırılıyor, toplum yaşamı dine göre şekillendiriliyor, devlet kurumları hurafe üretiyor. Türkiye nereye? “19.08.06 Cumhuriyet

“ Bu da ‘haremlik selamlık’ park. Kıreli’nin AKP li belediye başkanı yeni parka 12 yaşından büyük erkeklerin giremeyeceğini açıkladı. 20.08.06 Milliyet

“Pinokyo’yu dini bütün yaptılar. ‘100 temel eseri basan yayın evlerinden bazıları kitaplarda İslami söylemleri kullanıyor’” 20.08.06 Milliyet

“Kadın ile erkek oynarsa haramdır. Selçuk Üni. İlahiyat Fak. Öğretim üyesi Prof Dr. Orhan Çeker; ‘İslam’a uygun olan, kadın ve erkeklerin kendi aralarında eğlenip oynamasıdır. Karışık ve yan yana oynamaları caiz değildir.’ Dedi. 20.08.06 Hürriyet

Ülkemizde giderek sinsice ve planlı bir şekilde toplumsal yapı değiştirilmeye çalışılıyor. Cumhuriyetin kuruluşu ile tarihe gömüldüğünü zannettiğimiz, tüm geri kalmış düşünce ve davranış biçimleri sanki nadasa yatmış ve farkına varmamışız. Toprak yeniden karasabanla alt üst ediliyor. Zaman zaman sulanıyor ve çürümemiş o eski tohumlar birer ikişer yeşermeye çalışıyor.

Önce, giyim kuşam ile işe başlayan dahili bedahlar, sonrasında inanca yönelerek toplumsal yaşamda kaos yaratmaya çalışmaktadır. Kafaları iyice karıştırmak için yiyeceği dahi helal haram olarak damgalamaya çalışan bu zihniyet, sermayeyi elinde tutmak için yolsuzlukların üzerine gideceğine kendisi yolsuzlukların içine dalıp güçlenmiştir.

Toplumun her kesimine sızıp yandaş elde etmek için hiç düşünmeden yargıya saldırmayı, eğitimi dağıtmayı amaçlamıştır.

İşine karışmadık ve yönetimini ele geçirmek için her türlü dalavereyi mübah sayıp saldırıya geçmediği meslek kuruluşu bırakmayan bu düşünce son olarak Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelmiş ve burada sert kayaya çarpmıştır.

Cehaleti yok edip, aile sorunlarını, bilim adamlarıyla ve bilimsel yöntemlerle çözme yerine, toplumun din duygusunun hassaslığından yararlanarak, uyutmacalı ve kabul göreceğini düşündüğü,imam takımıyla bu yola yönelmiş, üfürükçü ve falcılarla çözüme gitmeyi yeğlemektedir. Amaç her sorunu din ölçeğine sokarak, çağdaş yaşam değerlerini ve bilimi toplumsal düşünceden kaldırmaktır.

Yine, toplumsal yaşamı kadın erkek olarak, keskin hatlarla ikiye ayırarak, kadını eve hapsedip, sadece ev işi yapan ve çocuk doğuran bir varlık olarak düşünmektedir. Hatta bu düşünceyi Profesör denilen sözde bilim adamları ile yüksek sesle dillendirip ”kadın erkek bir arada olmaz günahdır haramdır” dedirtmektedir.

Bu toplumda hiçbir türbanlıya sokakta, neden türban takıyorsun denmediği halde, denizde bikini ile yüzene saldırı başlanmıştır. Karşı devrim şiddetli bir biçimde toplumun tüm katmanlarında devreye sokulmuş bulunmaktadır.

Kısacası, çaktırmadan toplumsal değişim çarkı işletilmektedir. Bunun karşısında pek ses çıkarılmaması belki de aymazlık sonucu “bunlardan bir şey olmaz” saplantısı olabilir. İşte en tehlikeli saplantı da bu nemelazım düşüncesidir.

Unutmayalım çok uzak değil, kısa bir geçmiş öncesi İran’da da olaylar böyle başlamış ve çağ dışı toplumsal değişim isteği başarıya ulaşmış ve komşumuz din devleti haline dönüşmüştür.

Dün yukarıda saydığımız örnek tavırları sergileyemeyenler, içlerinde büyük bir arzu ile biriktirdikleri düşüncelerini uygun iktidar ortamı bulunca hemen dışa dökmektedirler. Aslında bu toplumun ne din ile ne de türban ile bir sorunu yoktur. Sorun 1950 yılından bu yana uygulanan cehalet politikalarının ve bu politikaların yetiştirdiği, çağdışı yanlısı yöneticiler iledir. Doğru ve bilimsel eğitim politikaları, siyasal çıkar düşünmeden toplum geleceği için uygulanabilseydi, bu gün bu endişeleri yaşamamış olacaktık.

Şimdi aymazlıktan uyanma zamanıdır. Yoksa “bunlardan bir şey olmaz” nemelazımcılığı, bir gün son pişmanlık fayda etmez nakaratını söylettirir insana…