SİYASİ VİZYON Ural AKÜZÜM
ARI Hareketi Başkanı
2010’lu yıllar ülkemiz için 1990’lara dönüşebilir çözüm: Siyasi Reform!
 
İktidar ve muhalefeti yeni, demokratik, Türkiye’yi ileri götürecek, yönetişime uygun ve demokrasi tartışmalarını bitirecek, toplumsal uzlaşma ile herkesin benimseyeceği bir anayasa, parti içi demokrasi sorununu sona erdirecek bir siyasi partiler yasası, baraj ve temsil sorununu aşmamıza yardımcı olacak seçim yasası, artık batmakta olan ticari hayatı yeniden düzenlemek ve AB kriterlerine uygun hale getirmek için Ticaret Yasası çıkarmak için canla başla çalışmaya çağırıyoruz.
 
Bu yasalarla ilgili formülleri ve önerileri ARI Hareketi ve daha birçok kuruluş defalarca ilgili kişi ve kurumlara sundu. Bu reformları bundan önceki meclisler ve hükümetler yapmadı.

Fakat deniz bitiyor, bu dönemde bu reformlar yapılmazsa ŞİMDİDEN 6 ULUSAL SİYASİ SEÇİMİN KESİNLEŞMİŞ OLDU⁄U; sürekli seçim ekonomisi ve siyasal gerginlik getirecek 2010’LU YILLARDA YAPILMASI MÜMKÜN OLMAYACAK!

2010’LU YILLARDA 90’LAR GİBİ NEREDEYSE BİR BUÇUK YILDA BİR SEÇİM OLACAK KESİNLEŞEN SEÇİMLER:
• Temmuz 2011: Milletvekili Genel seçimi
•Ağustos 2012: Cumhurbaşkanı seçimi
•Mart 2014: Mahalli İdareler seçimi
• Temmuz 2015: Genel Seçim
• Ağustos 2017: Cumhurbaşkanı seçimi
• Mart-Temmuz 2019: Milletvekili Genel ve Mahalli İdareler seçimleri (Anayasa gereği birlikte)
Türkiye’de 3 Kasım 2002 genel seçimi, 90’lı yılların o döneme ait tüm politik aktörlerin tasfiyesiyle ve oyun dışına çıkmasıyla sonuçlandı. O gün iktidara gelen siyasal hareket ise ülkeyi tek başına iktidar olarak yönettiği 8. yıla girdi. Tüm aktörleriyle ülkemizin hali pür meali:

İktidar
Türkiye’de toplumun geniş kesimlerini kucaklayacak, temel hak ve özgürlükleri en öne koyacak bir temel siyasi reform yapmak yerine ne olduğu belirsiz açılım tartışmaları ve ordu-sivil ilişkileri üzerinden kurguladığı bir siyasi gündemi sürdürmeye çalışıyor. Türkiye’nin statik dış politikasını dinamik hale getirmek isterken kötü yönetim örnekleri oluşturuyor. Yoksulluk ve işsizliğe çözüm bulamıyor. IMF ve AB çıtalarından dolayısıyla siyasi ve mali disiplinden uzak durmaya çalıştığı izlenimi veriyor. Sürekli gerginlik üreten ve kutuplaşmaya neden olan bir siyaset dili kullanıyor.

Muhalefet
Alternatif politikalar üretemiyor. Proaktif değil reaktif biçimde, gündem yaratan iktidarın tezlerine antitez üretmeye çalışıyor. Toplumun ilgisini çekmeyi başaramıyor. 8. yılına girmiş iktidar partisi hala anketlerde açık ara önde. Muhalefet Anadolu’ya gitmiyor, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da örgütlenmiyor, miting düzenlemiyor. Siyaseti Özal ekolü gibi gündem yaratarak, projelerle üretmek ve yön vermek yerine başkalarının oluşturduğu gündeme göre reaksiyon vererek yürütüyor. Türkiye siyasal bölgelere ayrıldı. Batı Sosyal Demokrat, Orta Anadolu Milliyetçi Muhafazakar, Güneydoğu Anadolu etnik siyaset güdenler ve metropoller/varoşlar ise muhafazakar/merkez sağ oluşumlarla, seçim sonrası Türkiye haritalarında görebileceğiniz üzere birer renge büründüler.

İşdünyası ve Medya
Her ikisi de büyük bir dönüşüme uğramış durumda. 90’lı yılların aktörleri ya tasfiye oldu ya saf değiştirdi ve bambaşka güç odakları ortaya çıktı. Kartel medyası denen oluşum ortadan kalktı, medya dışı işleri olan patronlar vergi sarmalında sorunlarla karşı karşıya. Bambaşka sektörlerde faaliyet gösteren ve zenginleşen işdünyası temsilcileri medya aktörü olma kararı verdi. Yılların lider kurumu TUSİAD 2 defa ardı ardına kadın başkan seçme kararı aldı. TOBB bir üniversite işletme ve think tank faaliyetleri yapmaya başladı. İşdünyası örgütleri kurum içi demokrasi açısından sınıfı geçemiyorlar, rekabet yok, iddia yok. Demokratikleşme ve ekonomik büyümenin lideri olması gereken, iktidarı zorlaması gereken kişi ve kurumlar durmuş ve sinmiş haldeler. Medya 4. kuvvet rolünü yerine getiremiyor. Bir tenis maçı gibi top bir o tarafa gidiyor, bir bu tarafa.

Sivil Toplum
Soğuk savaş sonrası komünist blokun demokratikleştirilmesi için yaşanan ihtiyacın etkisi, 1999 depremi ve AB fonları ve çıpası ortadan kalkınca etkisini yitirdi. Arkasında büyük holdingler ve finansman gücü olmayan tüm STK’lar finansman bulamıyor, bölünüyor, parçalanıyor ve yok oluyor. STK’ları besleyecek insan kaynağı yetişmiyor, kendini bu alanda ifade etmek isteyen idealist gençlerin sayısı artmıyor. Geleceğe umutla bakan, siyasi girişimler kuran, yürüten, yöneten 90’lı yılların gençleri artık 50’li yaşlarına geliyor. Onların o dönemdeki siyasi girişimciliği bugünkü gençlerde yok. Oysa şartlar daha uygun. Sosyolojik yapı değişti, internet ve bilgi teknolojileri katılımın önündeki engelleri kaldırırken konvansiyonel katılımın önünde engel olmaya başladı.

Askeri ve Sivil Bürokrasi
Yurttaşlar adaletin tesis edilemediğini gördükçe yargıya olan saygıları azalıyor. Adalet sokakta aranmaya başlıyor. Demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü konularını AB reformlarına rağmen tam özümseyebilmiş değil. İçinde bulunan bazı unsurları temizleyemiyor. Ordu halk nezdinde 90’ların son döneminde en güvenilir kurumken bugün bu durumda değil. Açıkça “içimizde demokrasi dışı yöntemler isteyen, planlayanlar barınamaz” demesi gerekirken ve toplumla ve onun değer yargılarıyla kucaklaşması gerekirken iktidarın siyasi mağduriyet oyununun devamını sağlayacak açıklamalar ve işler yapıyor. Sivil bürokrasi ise çeşitli kesimlerin egemenliği altında bir gidip bir geliyor.

Çağrımız İktidarı, Muhalefeti, İşdünyası, Medyası, Sivil Toplumu, Bürokrasisi İle Tüm Türkiye Kurumlarına!Türkiye’yi gelecek yıllara taşıyacak siyasi reformlar yapılmazsa, siyasi gerginlik, seçim ekonomisi ve hatta istikrarsızlık öngördüğümüz 2010-2020 arası yapılması çok güç olacak. Sivil toplum olarak bu yöndeki taleplerimizin dikkate alınmasını istiyoruz. Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.