ANDREW VORKINK

Dünya Bankası Türk Hükümetiyle Diyalog ve İşbirliğini Sürdürme Konusunda İsteklidir.
 
"Türkiye 3 Ekim 2005 tarihinde AB ile katılım müzakerelerine başladı. 35 başlıkta başlayan müzakere süreci şu ana kadar oldukça profesyonel ve sorunsuz bir şekilde yönetildi.
Katılım süreci Türkiye'nin siyasi, makro-ekonomik ve yapısal reformlarını sürdürmesi için güçlü bir teşvik oluşturacaktır. Türkiye katılım sürecinin yararlarını şimdiden hissetmektedir.
 
“Türkiye 3 Ekim 2005 tarihinde AB ile katılım müzakerelerine başladı. 35 başlıkta başlayan müzakere süreci şu ana kadar oldukça profesyonel ve sorunsuz bir şekilde yönetildi.

Katılım süreci Türkiye’nin siyasi, makro-ekonomik ve yapısal reformlarını sürdürmesi için güçlü bir teşvik oluşturacaktır. Türkiye katılım sürecinin yararlarını daha şimdiden hissetmektedir. Dünya Bankası’nın bu süreçteki amacı, ekonomik kırılganlığı azaltmak, istikrarlı ve yüksek bir büyüme sağlamak ve sosyal ve ekonomik sorunları çözmek için uygulamaya koyduğu temel reformları sürdürmek üzere Türkiye’ye yardımcı olmaktır. Ülke Destek Stratejimizin odak noktası artık kriz yönetimi değil, krizin yeniden ortaya çıkmasını önlemek ve Türkiye’nin AB üyeliğine hazırlanmasına yardımcı olmaktır. Dünya Bankası’nın bu katılım sürecinde Türkiye’ye verdiği destek çok yönlüdür. Geçtiğimiz günlerde tamamladığımız “Sürdürülebilir Büyümeyi ve Avrupa Birliği ile Uyum Sürecini Destekleme” başlıklı ilk “Ülke Ekonomik Memorandumu” (CEM), Dünya Bankası’nın AB üyeliğine daha iyi hazırlanması için verdiği Türkiye’ye desteğin bir örneğidir.

Türkiye 2001 krizinden bu yana önemli bir ilerleme kaydetti ve son yıllarda, önemli yükselen pazarlar arasında sürekli olarak en yüksek performansı gösteren ülkelerden biri oldu. Bu durumun devam edeceğine inanıyorum. Türkiye ekonomisi bugün beş yıl öncesine göre çok farklı ve çok daha sağlıklı görünüyor. Ancak, rekabetçi bir dünyada gelişebilmek ve AB üyeliğine hazır hale gelmek için, bu büyüme performansını sürdürmesi ve yeni reformlar yapması gerekiyor.

Türkiye, AB katılım sürecini yönetmek ve Kopenhag Kriterleri ve Topluluk Müktesebatı çerçevesindeki yükümlülüklerini yerine getirmek ve sürdürülebilir ve kapsamlı bir büyüme için gerekli reformları eşzamanlı olarak gerçekleştirebilmek için Müktesebatın da ötesinde daha kapsamlı bir kalkınma gündemini uygulamak zorundadır.

Bana göre, sağlam bir büyüme sağlamanın ön şartları, makro-ekonomik istikrarın sürdürülmesi ve yapısal reformların uygulanmasıdır.

Türkiye, uyum hedefine ulaşabilmek için, AB katılım sürecini reformları, ekonomik istikrarı ve hızlı büyümeyi sürdürmek için bir çıpa olarak kullanmalıdır. Katılım için gerekli reformlar devlet içinde çok iyi bir koordinasyonla desteklenmelidir. Seminerin ana hedefi de, müzakere sürecinin mümkün olan en hızlı ve sorunsuz şekilde ilerleyebilmesi için idari yapının nasıl organize edilmesi gerektiğidir. Tartışacağımız bazı temel alanlar şunlardır: Devlet kurumları arasındaki dikey ve yatay koordinasyon Yetki bölünmesi ve çakışmasını önlemek için açık yetki tanımları ve politikalar Müktesebatın doğru uygulanması için yeni mevzuatların kalite kontrolünün iyi bir şekilde yapılması Prosedür verimliliği ve zamanında politika üretme ve Politik adımların doğru etki değerlendirmeleri. Türkiye’nin diğer ülkelerin katılım süreçlerindeki koordinasyon deneylerinden öğrenme fırsatı vardır.

Son olarak şunu belirtmek istiyorum; Dünya Bankası bu semineri desteklerken AB müzakereleri için belirli bir idari modeli savunmamaktadır. Bu bilgi paylaşma seminerleri dizisi Dünya Bankası ile Türkiye arasında AB katılım süreci bağlamındaki işbirliğinin bir parçasıdır. Bu çerçevede, ikinci Ülke Ekonomik Memorandumu (CEM) hazırlıklarına da başlayacağız. Bu ikinci memorandum, AB üyeliği için orta vadede gündeme gelecek kamu yönetimi, tarım ve çevre gibi başlıkları da kapsayacaktır. Son söz olarak, Dünya Bankası’nın Türk hükümetiyle diyalog ve işbirliğini sürdürme konusunda istekli olduğunu belirtmek istiyorum