A. İLHAN MOLU

Dünya Mücevher Pazarındaki En Güçlü Ülkelerden Biri Olmaya Hazırız
 
Molu Mücevher, 1956 yılından bu yana İstanbul’da faaliyet gösteren bir aile firması. Ülkemizde mücevhercilik ve kuyumculuk alanlarında bir çok yenilikler sunmuş, 1960’lı yıllarda yurtdışından getirdiği bazı makinelerle, mesleğin teknolojiyle tanışmasına öncülük etmiştir. Molu, 1980’li yılların başında Türkiye’de ilk defa, pırlantayı bilimsel yönleriyle anlatan bilgiler yayımlayarak, batılı anlamda bilimsel mücevherciliğin temelini oluşturmuştur.
 
İlk sertifikalı taş ve mücevher satışı 1970’li yıllarda, ilk mücevher reklamları da 1980’li yılların başında Molu tarafından gerçekleştirildi. Mesleğin bilimsel yönleriyle ilgili yurtdışında eğitim, araştırma ve mücevher ile ilgili bilgi verici ilk makaleler de yine Molu tarafından gerçekleştirildi.

Molu’nun eskiden beri bilinen ve en çok öne çıkan özelliği, mücevherlerinde kullandığı üst düzey taşlar ve özel el işçiliğiyle üretilen ürünleridir.

Alışılmış mücevherciliğin dışında özel sipariş olarak altın ve kıymetli taşlardan yapılmış kalemlik, kahve fincanı zarfı, masa saati, mücevher kutuları gibi yarının antikaları arasında yer alacak olan objeler de Molu’nun çalışmaları arasında yer alıyor. Prenses Grace Kelly, 1979 yılında İstanbul’u ziyareti sırasında Molu’ya özel olarak uğramış ve mağazada yarım gününü geçirerek çok beğendiği yakutlu bir kolyeyi kendisi için satın almıştır.

Geçmiş yeryüzü kültürüne sahip çıkmak amacıyla tüm dünyada el sanatları eserlerini araştıran, değerlendiren ve en iyileri seçerek onurlandıran Japonya’daki Kirin Culture Club, mükemmel bir sanat eseri olarak gördüğü Molu’nun elmaslı kolye ve küpesini 1998 yılında özel kataloğuna alarak Molu markasını onurlandırmıştır.

Günümüzde ise Molu ürünleri yurtiçi ve yurtdışında mücevher meraklılarının koleksiyonlarını süslemekle birlikte, genç nesil için hazırlanan spor ve özel tasarım takılar da üretimde önemli yer tutuyor.

Molu Mücevher, Nişantaşı Mağazası’nda kendi tasarım ürünlerinin yanı sıra, dünyaca ünlü “Stefan Hafner” markalı mücevherleri ve dünyaca ünlü Corum saatlerini satışa sunuyor.

Aile mesleği olduğu için mi mücevherciliği seçtiniz?

Mücevherciliğin içinde sanat, estetik, zevk var. Bu da bizim işimizden keyif almamızı sağlıyor. Hobi olarak yaptığınız işte de başarıya daha kolay ulaşıyorsunuz. Mizacımız da bu işi yapmaya çok uygun. Sanata ve eski eserlere çok meraklıyız. Daha ilkokuldayken iki kardeş Boğaz’ı dolaşır, yalıların saçaklarındaki motiflerden ne güzel kolye olur diye konuşurduk. Tabii ki aile mesleği olması bizleri, üniversite eğitimiyle edindiğimiz mesleğin yerine mücevherciliği tercih etmemizde etkili oldu.

Türkiye’deki mücevher tasarımlarını nasıl buluyorsunuz?

Kişi başına düşen kuyumcu ve mücevherci sayısı dünyada en fazla olan ülke Türkiye. Uyuyan ya da uyuşturulmuş bir dev adeta. Onu uyandıracak olan etkenlerden biri de tasarım. Tasarımı mutlaka geliştirmemiz lazım. Aksi halde yerimizde sayar dururuz. Tasarım açığımızı kapatabilirsek mücevhercilikte İtalya ile başa güreşebiliriz. En geç on yıl içerisinde dünyanın en ünlü mücevher tasarımcılarının ülkemizden çıkacağına inanıyorum. Bu konuda beslenebileceğimiz çok derin bir kültürümüz var. Tasarım konusunda genç arkadaşlarımızdan mükemmel işaretler geliyor. Molu olarak önümüzdeki günlerde tasarımın gelişmesi konusunda bir takımetkinlikler içerinde olacağız. “Haziran Gecesi” dizisine verdiğimiz danışmanlığın amacı da gençleri tasarımcılığa özendirmekti.

Türk kadınlarının mücevher konusundaki bilgilerini nasıl buluyorsunuz?

Türk kadını sosyal yapı içinde kendini bu konuda oldukça geliştirdi. Müşterimizin mücevher konusunda farklı beklentileri oluyor. Bazı müşterilerimiz bize çok şey öğrettikleri gibi, yeni ürünlerimizde lokomotif oluyor. Çok farklı bakış açılarıyla karşılaşıyoruz. Adeta bize yol açıyorlar.

Türkiye’de mücevherciliğin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Türkiye’de mücevherciliğin geleceğini çok parlak görüyorum. Dünya mücevher pazarındaki en güçlü ülkelerden biri olmaya adayız. Ülkemizde maliyetlerin düşük olması da bunun en önemli nedenlerinden biri. Bu doğrultuda iyi tasarımlar yapıp işçiliğimizi Avrupa seviyesinde geliştirebilirsek, AB, hatta dünya ülkelerine yapa-cağımız satışlarda oldukça avantajlı konuma gelebiliriz.