Hikmet TANRIVERDİ

CATERING ÖZEL DOSYASI
 
Üretim ile büyümeyen bir Türkiye’nin gelecekte en ufak bir dalgalanmada ciddi sıkıntıya gireceğini düşünüyorum

Türkiye şu anda hazır giyim sektöründe Avrupa’nın ikinci büyük tedarikçisi konumundadır. Dünyada ise %4.5 oranında bir paya sahip. Genel olarak baktığımızda daha hızlı ivme ile yükselebilecek bir durumdayken son 2-3 yıldır rekabet gücünün azalmasından dolayı rakamlar aşağı doğru iniyor. Türkiye’deki tüm iş sektörlerinin yanı sıra tekstil sektörü gelişimini tam tamamlanmadığından dolayı üretim anlamında rekabetten çıkıyor. Tekstil ve konfeksiyon sektörü bazı ülkelerde belli bir dönem yapıldıktan sonra terk edilen bir sektör olmuş. Türkiye’de de bu sektörün gelişimi tamamlanmadan tamamı ile ithal ikamesi ile yürüyen diğer sektörlere geçildi. Otomotiv, demir-çelik ya da kimya sektörü gibi…
 
Ama hazır giyim ve tekstil göz ardı edilmeye başlandı. Bugünkü şartlarda işçilik maliyetlerinin yüksekliği hem de Yeni Türk Lirasının döviz karşısında aşırı değerlenmesi ihracatçılar için ciddi problemler oluşturmakta. Türkiye geneline baktığınızda imalat sektörü %70 oranla Marmara Bölgesi’nde yapılıyor. Artık Türkiye’nin imalatının Anadolu’ya yayılması gerektiğini ve asgari ücretin olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Bizim uzak doğudaki işçilerle işçilik maliyeti yönünden rekabet edebilme gibi bir şansımız olmasa da en azından artık üretimin Anadolu ya yayılıp ıstanbul’un da moda tasarımı üzerine yoğunlaşması ve bir finans merkezi haline dönüşmesi gerektiğini düşünüyoruz. Özellikle elektrik ve diğer girdilerdeki fiyatlarda dünya ortalamasının altındayız. Bizim rekabet edebileceğimiz ülkelerdeki şartların ülkemizde sağlanması gerektiğini düşünüyoruz.fiu an önümüzdeki en büyük engel döviz kuru. Bu döviz kuru ile Türkiye’nin rekabet edebilme şansı yok denebilecek kadar az. Ve Türkiye bu şartlarda üretimlerini kaybetmek durumunda kalıyor. Bu sırf tekstil için değil tüm ihracat sektörleri için geçerli. Türkiye ekonomisi maalesef finansçıların istediği doğrultusunda hareket ediyor. fiu anda uygulanmakta olan ekonomik program enflasyonu düşürmeye yönelik bir program. Türkiye şartlarında bu ekonomik programın geçerli olmadığını düşünüyoruz. Ekonomik program mutlaka yeniden gözden geçirilmeli. Eğer şu anki ekonomik programın üzerinde çalışılmazsa uygulanan programın Türkiye’yi içinden çıkılamayacak sorunlara sürükleyeceğini düşünüyorum. Türkiye de ithalata dayalı bir büyüme içerisinde bunu kaldırabilecek bir katma değer üretmiyoruz. Üretim ile büyümeyen bir Türkiye’nin gelecekte her zaman en ufak bir dalgalanmada da çok ciddi sıkıntıya gireceğini düşünüyoruz.Sadece enflasyonu düşürmeye yönelik bir ekonomik programın döviz kurunu aşağı çekeceğine, faizleri yükselteceğine iç talebin daralacağına ve ithalata dayalı bir döneme doğru hızla ilerliyoruz. Bu yüzden biran önce bu konularda tedbir alınması gerektiğini düşünüyoruz...
Bu sektörde Uzakdoğu ile fiyata dayalı bir mücadelenin olmayacağı bir gerçek.“2023 yılına kadar olan hedeflerimiz” adı altında bir çalışma yapıyoruz. Bu çalışmalarda çıkacak olan sonuçları daha sonra kamuoyu ile paylaşacağız. Bu çalışmalarda gördüğümüz Türkiye 2023 yılında 500 milyar dolar ihracata ulaşacak ise bunun 125 milyar dolarlık kısmı tekstil ve hazır giyim sektörüne ait olacağını düşünüyoruz. Bu hedefe ulaşabilmek için ne yapılması gerektiğinin çalışmasını yapacağız ve bu çalışmalara göre stratejilerimizi belirleyeceğiz. Burada hem bizim hem de hükümetin yapması gerekenler var. Hazır giyim sektörünü sırf Avrupa Birliği olarak düşünürsek 2023 yılında Avrupa Birliği tekstil ihtiyacının % 65’ini Uzakdoğu’dan, geri kalan % 35’lik payın Avrupa Birliği içerisindeki üreticilerden karşılanacağını düşünüyoruz. Bu %30’luk payın içerisinde Türkiye’de olacak. “Biz bu %35’lik pastadan biz nasıl fazla pay alabiliriz?” bizi düşündüren ve çalışmalarımıza yön veren soru bu. Bu nasıl olur? Üretimi Anadolu’ya yayabilmek, istihdam üzerindeki yüklerin zaman içerisinde azaltarak olacağını düşünüyoruz. Bu çalışma tablosunda karşımıza 3 adet “F” çıkıyor. Bunlar flexible, fast ve fashion… Biz bunların üçünü de gerçekleştirecek durumdayız.
Biz konfeksiyon sektöründe eğitimli işçilerin yanı sıra eğitimsiz insanları da çalıştırıyoruz. fiu anda bayanların en fazla çalışabileceği sektör konfeksiyon sektörü. Yani Türkiye’deki duran istihdamı harekete geçirebilecek bir sektördür konfeksiyon sektörü… Yatırım yapmamıza da çok fazla gerek yok. Çünkü Türkiye’de bu altyapı var.
En önce yapılması gereken ekonomik programın değişmesi, Türkiye’nin Merkez Bankası rezervlerinin hızlı bir şekilde yükseltilmesi, bu kadar sıcak para girişinin olduğu bir yerde Merkez Bankası’nın bu işe müdahale etmesi gerekli. Enflasyonu tek haneye indirip iç piyasadaki talebi azaltmanın büyük bir anlamı olduğunu düşünmüyorum. Bir noktadan sonra sıfır noktasına geldiğinizde çok fazla sıkıntı çekeriz. Hangi ülkeye bakarsanız bakın Avrupa Birliği’nde de, Amerika’da da aynı şekilde... Zaten global ekonomide emtia fiyatlarının artışı enflasyonu 2 katına çıkardı. Bu yüzden olmayacak bir enflasyon hedefine odaklanmamamız gerektiğini düşünüyorum. Türkiye öyle veya böyle çift haneli enflasyonlar ile tanışacak. Ve sıcak para girişinin Türkiye’de pembe bir hava yaratsa da; 1997’de çıkan Asya krizi öncesindeki süreci hatırlarsak bu ülkeler üzerinde oynanan oyunların şu an Türkiye üzerinde oynandığını görüyorum.