LÜTFÜ KÜÇÜK

Avrupa’nın Fren Diski Üretimi Konusunda En Büyük Üretim Tesisine Sahibiz
 
Biz vaktinde Avrupa’da ilk 20’de bile yokken o zaman gönlümüzde kendi ürettiğimiz fren elemanları grubunda Avrupa’nın en büyüğü olmayı hedeflemiştik. Önünüze bir fotoğraf konuyor, o fotoğrafı biz zamanında çok iyi okuduk. O fotoğraf da şuydu; emek yoğun sektörden, teknoloji yoğun sektöre gidiliyordu, biz de yatırımlarımızı ona göre yaptık.
 
Lütfü KÜÇÜK, 1967 yılında İstanbul’da doğdu. 1985’te Kolej mezuniyeti sonrasında Londra’da Lisans ve Lisans üstü (BSC ve MBA) eğitimlerini 1991 yılında tamamladı. Bu dönemde ve sonrasında İngiltere’de gıda, lojistik ve ithalat/ihracat alanlarında çeşitli firma ve konumlarda çalıştı. İlerleyen dönemlerde otomotiv alanında faaliyet gösteren firmasını İngiltere’de kurdu ve yönetti. Türkiye’ye dönüş ve sonrasında, otomotiv ve döküm sektöründe üretim ve ihracat konularında yatırımlar yaparak aile şirketleri olan EKU Fren Kampana’yı geliştirme görevini üstlendi. EKU Fren Kampana ve Döküm Sanayi, bugün kendi dalında Avrupa’nın en büyük üreticisi olma özelliğini kazanmış ve kendi uzmanlık alanında Avrupa’da son yılların en büyük tesis yatırımına imza atmıştır. Lütfü KÜÇÜK, TÜGİAD (Türkiye Genç İşadamları Derneği)ın 2000 yılından günümüze kadar aktif bir üyesi olup, 2000 - 2004 yılları arasında Uluslararası İlişkiler Komisyonu üyeliği ve 2004 - 2006 döneminde, Yönetim Kurulu üyeliği yapmıştır. Uluslararası İlişkiler Komisyonu üyeliği ve Yönetim Kurulu üyeliği görevlerinde bulunduğu dönemlerde TÜGİAD’ın yurtdışında tanınması amacıyla çalışmalarda bulunmuştur. Özellikle İngiltere ve Avrupa genelinde ilişkilerinin geliştirilmesi için yoğun çalışmalar yürütmüştür. Lütfü KÜÇÜK benzer sivil toplum örgütleri, sanayi ve ticaret odalarında TÜGİAD adına yurtdışı görevler almıştır. İngiltere’de TBCCI (Turkish British Chamber of Commerce and Industry) Yönetim Kurulu aktif üyeliğinde, İngiliz Parlamentosu ile olan ilişkilerin geliştirilmesi ve TBCCI Türkiye Ofisi görevlerini yürütmüştür.Doğu Karadeniz kökenli olan Lütfü KÜÇÜK yüzme, scuba dalış, yelken başta olmak üzere deniz ve motosiklet sporlarına ve çiftlik hayatına meraklıdır. Lütfü KÜÇÜK evli ve bir erkek iki kız çocuğu babasıdır.

Aslında KOBİ’ler dikkate alındığında bizim hikayemiz oldukça ilginç. Biz burada 2. jenerasyonuz, babadan devraldığımız bir iş bu. Şirket 1962’de kurulmuş. Bundan 2 önceki tesisimiz, 80’li yılların ortalarına kadar atölye kıvamında devam eden bir işletmeydi. O dönemden sonra ihracatın desteklenmesi ve psikolojik anlamda teşviklerin olması, yön gösterilmesi sonucu ihracata başladık. Başladığımızda atölyeydik ama yine Türkiye genelinde en büyüktük. Hacim ve araç parkuru küçüktü, üretim azdı ama sanayi de çok küçüktü, baktık ki düşündüğümüz kadar büyük değilmişiz. Otomasyon o zaman minimum düzeydeydi, 15-20 kişinin çalıştığı bir işletmeydi, şu anda 200 kişi civarındayız. Batı Avrupa ülkelerine ihracata başladık. Ortadoğu ve Afrika gibi standartların oluşmadığı, kaliteli ürünün aranmadığı pazarlara girmedik. 20 yıl geçmesine rağmen biz o pazarlara hala girmiyoruz. Tamamen batıya ve ana sanayie çalışıyoruz, bundan kastımız da araç üreten firmaların ilgili parça ihtiyacını karşılamak. O dönemlerde Mercedes, Chrysler, MAN vardı ve hepsinin ihtiyacını biz karşılıyorduk.İhracatla beraber büyüdük ve yatırımlara yöneldik. Bizim yatırımlarımız ağır sanayie yapılıyor. Mesela bu tesis 5 senedir inşa ediliyor. Bir makinenin projelendirilmesi, satın alma süreci ve kurulması aşağı yukarı 2,5 yıllık bir süreç. Makineyi alıp kurduğunuz zaman bile o makinenin toplanması, temellerinin yapılması ve işler duruma getirilmesi en az 1 yıllık bir zaman dilimini kaplıyor. Bu süreçlerden geçerken aynı iş koluna konsantre olmanın avantajlarını çok gördük. Daha fazla ürün düşük maliyetlerle yakalanıyor. İlk yatırımımızı otomasyona yönelik olarak 1994 yılında yaptık. O yatırım 90’da başladı ve 94’te bitti. 91 krizi, 95 yılında 5 Nisan tarihindeki kriz, ondan sonra takip eden yıllardaki Asya krizleri derken biz bayağı hırpalandık. 95 yılındaki krizde döviz olarak borçlandığımız için çok hırpalandık, ihracat ağırlıklı çalıştığımız için bir nebze bu durumu kompanse edebildik. Üretimde 15-20 adet/yıldan birdenbire 100.000 adet/yıla çıktık, bu durum bizi biraz rahatlattı. Ondan sonra da sürekli katlayarak gittik ve çok iyi bir performans gösterdik. Son 3 yıl haricinde bizim yıllık %16’lık büyümemiz var ki; bizim gibi ağır sanayi firmalarında ender rastlanan bir durum. Bu performansı biraz erken ihracata başlamaya, Türkiye’de maliyetlerin daha düşük olduğu dönemlerde ihracat ağırlıklı çalışmaya borçluyuz. Buradan elde ettiğimiz avantajlarla da bugünkü yatırımı gerçekleştirebildik. Bu tesis arazi, altyapı, bina ve ekipman dahil 35 milyon Avro’ya mal oldu. Daha düşük bir maliyet hesaplamıştık ama işin içine girince öyle olmuyor, bir de biz teknolojinin uç safhasında olmayı tercih ettik. Teknolojiye yapılan yatırım geri dönüyor, ayrıca kalabalıktan ayrılmanız için böyle bir teknolojiye ihtiyacınız var; bu teknolojiyi yakalayamadığınız takdirde sıradan, küçük ölçekli veya düşük kaliteli üretim yapan firmalar konumuna düşüyorsunuz. Şimdi anlatırken kolay gibi geliyor ama aslında zor bir süreç geçirdik.Yanlışlarımız oldu ama doğrularımız daha fazla. Şu anda tesisimiz Avrupa’nın fren diski üretimi konusunda en büyük üretim tesisi. 100.000 adetten 400.000 adete çıktık, bizde kritik ölçek 250.000’dir, bu sayıyı geçtiğiniz zaman artık orta dereceli bir oyuncu olmaya başlıyorsunuz. Biz 400.000’e gelince tesis yetmemeye başladı. Bu yeni tesisi kurduk ve kapasitemiz 1.200.000 adete çıktı. Biz bu tesisi kurmadan önce Almanya’da 700.000 adet üretim yapan büyük bir firma vardı, ondan sonra gelen şirket de 500.000-600.000 adet üretimle yine bir Alman şirketiydi. Bir de Fransa’da 600.000 adet üretim yapan bir şirket vardı. Bizim 1.200.000 kapasiteli üretimimiz bizi diğerlerinden 2 kat daha büyük yapıyor. Eski tesiste haftada 6 gün, günde 24 saat çalışılırdı,1 günde de bakım yapılırdı Şimdi eski tesis çalışıyor, yanı sıra yeni tesiste 6 gün tek vardiya çalışılıyor. Eski tesisi 6 ay içersinde kapatacağız. Bu zaman dilimi içinde eski fabrikayı söküp, buraya taşıyıp tekrar kurarak 2 tesisi tek bir çatı altında çalıştıracağız. Bu da bize maliyet açısından büyük bir avantaj sağlayacak. İhracatımız şu anda 1500 konteyner civarında, bu rakam yaklaşık 5000 konteynere ulaşacak, böylece firmamız KOBİ ölçeğinin dışına taşınmış olacak. KOBİ’ler 250 kişiye kadar personel çalıştıran, cirosu 50 milyon Avro’nun altında olan şirketler olarak tanımlanıyor, bizde artık KOBİ’den orta ölçekli tesise çıkmış olacağız. Çalıştırdığımız insan sayısı 250 civarı, ciromuz ise 60-70 milyon Avro civarında olacak. Tabi konteynere bağlı olarak bu ciro 75-80 milyon Avro’ya kadar çıkabilir; ama tabi bu iyimser bir tahmin.

Biz vaktinde Avrupa’da ilk 20’de bile yokken o zaman gönlümüzde kendi ürettiğimiz fren elemanları grubunda Avrupa’nın en büyüğü olmayı hedeflemiştik. Önünüze bir fotoğraf konuyor, o fotoğrafı biz zamanında çok iyi okuduk. O fotoğraf da şuydu; emek yoğun sektörden, teknoloji yoğun sektöre gidiliyordu, biz de yatırımlarımızı ona göre yaptık. Ölçek ekonomisini yakalamak çok önemli, vaktinde 250.000 olan kritik eşik bugün 500.000’lerde. Piyasa ciddi bir konsolidasyon içersinde, evvelden 30’un üzerinde üretici varken, şu anda biz 5 büyük üretici kaldık. Yatırım yapıp, işlerini doğru yönetenler, konsantrasyonunu bozmayanlar gelişerek devam etti. Bu noktanın ötesinde, teknolojiyi iyi takip etmiş olmanın verdiği bir avantaj var, çok fazla ortaklık teklifi geliyor. 2001 krizinde otomotiv yan sanayi çok ciddi boyutta darbe aldı ve el değiştirdi. Biz biraz zarar almakla birlikte bu süreci iyi yönettik, o dönemde bize özellikle ABD ve Avrupa’dan çok teklif geldi. Biz teknolojinin en uç noktasındaydık, onların bize bu anlamda bir getirileri olmayacağını düşündük, know-how bizim kendimizindi, dolayısıyla bu anlamda da bir şey kazanamayacaktık. Parasal anlamda çok ciddi teklifler aldık, fakat burası bizim göz nurumuzdu, ileride ortaklıktan çekilme koşulu vardı, biz buna da sıcak bakmadık, çok sıkıştığımız durumlar oldu ama yine de yabancı ortağa evet demedik. İstiyorsanız tamamlayıcı unsurlar üstünde ortak olabiliriz diye karşı teklif götürdük, çoğunda olumlu teklif aldık. Mevcut teknolojimizle, lokasyonumuzla, Avrupa’ya yakınlığımızla, markamız