SİVRİ SİNEK SAZ Av. Talat METE
Değişim süreci hikayeleri...
 
Çok değil bundan birkaç yıl öncesine kadar, birçok insanın, kentlerdeki sağlıklı adres bilgilerine ulaşmanın ne kadar zor, hatta olanaksız olduğunu biliyoruz.
Hatta, bir çok ünlü kişinin her gün gazete veya televizyonlarda boy göstermesine rağmen, arandığında adreslerinde bulunamadığını da komedi gibi izlerdik.
Sosyal, ticari, adli olaylarda son derece önemli olan bu olgunun yavaş da olsa değişmeye başladığını görmek sevindirici. Nüfus ve ikamet hareketlerinin takibinin düzene konulması, toplumsal yaşam için son derece önemli. Batı bunu çok önceden halletmiş durumda.
Kimlik ve ikamet bilgilerinin yeniden derlenmesi sonucu, nüfusumuzun bile azaldığını hepimiz biliyoruz. Nedense kayıt altına girmeyi, düzenli olmayı pek sevmiyoruz. Hatta suç işleyene, daha çabuk ve kolay ulaşabilmek için ana caddelere konulan izleme kameralarına (mobesa) önce karşı gelindiğini, sonrasında işe yaraması nedeniyle şimdi kabullenildiğini, tek kimliğe, TC numaralarına bile, fişleniyoruz diye itirazların ayyuka çıktığını hatırlıyoruz. Neredeyse, bilgi işlem icat edildi, mertlik bozuldu diyeceğiz.
Neyse lafı uzatmadan, biz hikayemize geçelim;
“aranılan adreste bulunamadı”
Evden dışarı adım atmıyor, sürekli olarak, sokağa bakan odanın penceresinin önüne yerleştirdiği masasında ders çalışıyordu. Her sınıfı çift dikiş yaparak fakültesinin son sınıfına ulaşabilmişti. Artık canına tak ettiği ve yaşı da ilerlemiş olduğundan son sınıftan kalan birkaç dersin sınavını verip, fakülteyi bitirmeye karar vermişti.
Sınavlara yakındı. Bir taraftan sıkı ders çalışıyor, bir taraftan da sürekli sokağı gözlüyordu. Postacının geldiğini görünce heyecanlandı. Tilki gibi kulağını dikmiş acaba kapı zili çalınacak mı? diye bekliyordu. Kapı çalındı. Gözetleme deliğinden baktı. Postacı kapının açılmasını bekliyordu. Kapıyı açtı.

- Buyurun

- Ahmet Kaytarmaz burada mı ?

- Ne var abi?

- Askerlik şubesinden bir tebligatı var imzası gerekli.

- Hay Allah, burada misafir olarak benimle kalıyordu. Haftaya vereceğim diye, benden beş yüz lira borç aldı Adana’ya gitti. Beni de aramıyor deyyüz. Her halde Adana’da karılarla, kızlarla para yiyordur.
Postacı, bu ifade üzerine, elindeki koliye “aranılan adreste bulunamadı, komşularının ifadesinden, Adana’da olduğu öğrenildi” diye bir not düşüp, Adana’da bulunduğu bildirilen adresi de yazıp ayrıldı. Delikanlı, postacı gidince derinden bir oh çekti. Kapıyı kapatıp, yavaşça odasına süzüldü. Masasına oturup keyifle bir sigara tüttürdü.

Aradan üç ya da, dört ay geçmişti. Delikanlı yeniden heyecanlı bir ruh haline bürünmüş, kuşkulu gözlerle gelen gideni izliyordu. Yine evden dışarı çıkmamaya özen gösteriyor ve bu bahane ile de sürekli ders çalışıyordu.

O gün öğleden sonra, tam şekerlemeye dalacakken, kapının çalınması ile ayıldı. Gözetleme deliğinden bakınca, kapı önünde elinde evraklar olan bir polis memuru gördü. Birden heyecanı arttı dilinin kuruduğunu hissetti. Öksürerek, ağzını ıslattı. Kapıyı açtı.

- Buyurun memur bey,

- Ahmet Kaytarmaz’ı arıyorum.

- Aaa evet, geçenlerde postacı da geldi. Ahmet Kaytarmaz bende misafir olarak kalıyordu. Adana’ya gittiğini öğrendim. Oradan da Erzurum’da Lalapaşa’daki akrabalarının yanına gitmiş.
- Allah, Allah adresi burası görünüyor.
- Hayrola ne var abi?
- Asker kaçağı olarak aranıyor. Yakalarsak postalayacağız. Evrakları Adana’ya gitmiş. Ancak gelen cevapta, orada bildirilen adrestebulunamadığı yazılıyor. Okula tekrar sorduk. Adres olarak tekrar burayı verdiler. Biz de şaşırdık kaldık.
- Ah abi ah, Adana, Erzurum geziyor eşek herif. Üstelik, benden borç para da aldı çekti gitti. Beni de sefil etti. Erzurum’da da herkesi dolandırmış, millet onu arıyor. Bulurlarsa paralayacaklar alimallah. Ben de bir bulursam biliyorum ne yapacağımı. Siz bana telefon bırakın, o it gelince haber veririm abi.

Polis memuru, ya sabır çekerek, elindeki evrakın üzerine, “aranılan adreste bulunamadı, Erzurum’da Lalapaşa’da olduğu öğrenildi” notunu düşerek adresten ayrıldı.

Delikanlı kapıyı kapatır kapatmaz, neşeden ıslıkla melodi çalmaya başlayıp, sevinçle sıçraya sıçraya odasına yöneldi. Masasına oturdu. Keyifle bir sigara tüttürüp, mırıldanmaya başladı. “ Ankara’dan 3 ay, Adana’dan 4 ay, Erzurum’dan 4 ay, ha gayret oğlum. Bitecek bu iş” Akşamüzeri, semt kahvesine indi. Kahvedeki arkadaşlarına çay ısmarlıyor, sebebini soranlara da, üzümü ye bağını sorma aslanım, diye karşılık veriyordu.

Ertesi sabah, her zamanki gibi sinek kaydı traşını oldu. Keyifli bir kahvaltı yaptı ve öğrenciden daha çok mankene benzer bir şekilde şık giyinerek okulun yolunu tutmak üzere ayakkabılarını giydi. Tam evin kapısından çıkmak üzereydi ki, dün gelen polis memuru yanında bir diğer polis arkadaşıyla karşısına dikildi. Birden heyecanlandı ama belli etmemek için elleriyle, omzundan itibaren sağının solunun tozunu almaya başladı. Bu arada dün gelen memura;

- Hoş geldiniz abi, hayrola …
- Hoş bulduk aslanım. Bu adrese her gelişimizde karşımıza sen çıkıyorsun. Şu hüviyetini bir görelim. Yoksa Ahmet Kaytarmaz sen misin?
Ahmet Kaytarmaz bu kez yaş tahtaya bastığını anlamada gecikmedi. Artık kaytaramayacağının farkında olarak, işi samimiyete dökmeye karar verdi.

- ‹dare edin abi. Şunun şurasında 6 ay kaldı. Fakülteyi bitiriyorum. Biraz geciktim. Bu arada yaşım doldu. Asker kaçağı durumuna düştüm. Askerlik şubesinin aradığını bildiğim için işi böyle idare edip zaman kazanmak istedim.
- E be aslanım, daha önce şunu söyleseydin de bizi yormasaydın, uğraştırmasaydın ya…Biz de durumu bilir, her evrak geldiğinde, “adreste bulunamadı” der geçerdik.

- Kusura bakmayın abi. ‹ş ciddi olsun diye böyle yaptım. Evrakların değişik her şehre gidiş-gelişinden en az, üçer, dörder ay kazanırım, bu arada da okulu bitirir ve askere yedek subay olarak giderim diye düşünmüştüm.
Polisler birbirine bakarak gülüştüler. Daha kıdemli olduğu yaşından belli olanı,

- Neyse elini çabuk tut da bir an önce bitir şu okulunu. Bak 6 ay sonra geldiğimizde, halen öğrenciysen karışmam, doğru askerlik şubesine. Tamam mı?
- Tamam abi. Söz, son sınavlarıma giriyorum. Okul bitecek. Abi gelmişken bi çayımı için.
- Sağ ol.

Polisler ve Ahmet Kaytarmaz karşılıklı gülüştüler ve 6 ay sonrası için sözleşerek ayrıldılar.