Akıl NOKTASI Prof. Dr. Bengi SEMERCİ
Bengi Semerci Enstitüsü
Siyasal yaşamlarımız ne zaman başlar?
 
Son zamanlarda yine tartışılmaya başlandı. Gençler ve siyaset, gençlerin gösterileri, gösterilerin şiddeti gibi konular yıllar sonra gündemde. Gençler siyasetle ilgilenmemeli mi? Siyasal yaşamımız hangi yaşda başlar?
Yaşamımızdaki bir çok şey gibi, siyasal yaşamımız da çocuklukta başlar. Siyasal tutumlarımızı taklit ve özdeşimle oluşturmaya başlarız. Bu süreçte toplumsal ve ahlaksal temel değerler, başka insanlara ilişkin tutumlar çocuklukta kazanılır. Yapılan çalışmalar ergenlik başlangıcında çocukların anne babalarının siyasi eğilimlerine göre seçim yaptıklarını göstermiştir.Buna karşılık aynı çocuklarla ailelerinin, başka bir çok konuda aynı düşünmedikleri bulunmuş. Bunun nedeni, ailelerin çocuklarıyla bire bir etkileşime girdiği durumlarda etkilerinin artmasıdır.
Çocukluk, insanların en duyarlı oldukları ve öğrenmeye, değişmeye en açık oldukları zamandır. Ergenlik ve gençlik döneminde değişimlere hala açık olurlar. Yetişkinlikte değişim daha zordur. Ama yine de insan her yaşta belli oranda değişme yeteneğine ve değiştirlme etkisine sahiptir. Buna karşın, tüm izleme çalışmaları insanların özellikle ırksal ön yargılarının ve siyasal ideolojilere ilişkin inançlarının yetişkin dönemde fazla değişmediğini göstermektedir.
Üniversite
Ortalama lise bitene değin ailelerinin yanında olan çocuklar üniversiteye başlayınca ne olur? Çünkü o zamana değin aynı aile, benzer çevre ve arkadaş grubu ile yaşayan gençlerin, yeni düşünceleri ve kültürleri olan kişilerle karşılaşma olasılıkları artar. Bu nedenle üniversite yılları duyarlılık ve etkilenebilirlik yılları olarak isimlendirilir. Bu nedenle bu yıllarda yaşananlar adeta ortak bir bellek oluşturmaktadır. Büyük siyasal olaylar olduğu zaman bu dönemde olanları daha çok etkilemekte, aradan yıllar geçse de sorulduğunda en önemli olay diye onu anlatmaktadırlar. Oysa aynı olay olduğunda daha yaşlı olanlar aynı olayı gençler kadar önemli olarak algılamamaktadırlar.

Üniversite yıllarının siyasal değişimdeki önemi üzerine yapılmış çok eski bir çalışma vardır. Bu araştırmada tutucu ve zengin bir çevreden gelen öğrencilerin daha özgürlükçü tutumları olan bir üniversitedeki yaşamları takip edilmiş. Öğrencilerin giderek daha özgürlükçü olmaya başladıkları, son sınıfa doğru bu eğilimlerinin arttığı gözlenmiş. Üniversite sonrası bu gençlerin yeniden değişip değişmedikleri değerlendirildiği zaman siyasal tercihlerinin kararlı bir şekilde aynı kaldıkları anlaşılmış. Bu kararlılığın en çok üniversite sonrasındaki girdikleri toplumsal çevreden etkilendiği bulgusu önemlidir. Kendilerine seçtikleri eşler üniversitede edindikleri yeni siyasal görüşe uygun, seçtikleri iş ve arkadaş çevresi de benzermiş. Çok az genç üniversite sonrası eski siyasal ortamlarına dönüp, ona uygun çevre ve eş seçmişler. İşte bu nedenle çocuklarımız ve üniversite gençliği ülkelerin gelecek siyasi tercihleri ve seçimleri için önemlidir. Hani bizim çoğunluğumuzun bu işlerden anlamadığı, daha çocuk ve genç oldukları için bu tür “zararlı” düşüncelerle uğraşmaması gerektiğini düşündüğümüz yaşlardaki çocuklarımız. Her alanda olduğu gibi siyasal alanda da geleceğimiz olan “yarının büyükleri”....

Ergen Beyni
Beyin boyut olarak altı yaştan sonra büyümez ve yetişkin beyni ile yaklaşık aynı boyuttadır. Ama işlevsel gelişimi yirmili yaşların sonuna kadar devam eder. Bu gelişim doğal bir süreç olduğu kadar, çevresel etkenler ve genetikten etkilenir. Çevresel etkenler olarak eğitim, sağlanan olanaklar, beslenme gibi öğeler sayılabilir. Beynin fonksiyonel işlevlerinde olan gelişim, zihinsel süreçleri ve önemli fonksiyonları etkiler.
Yetişkinlerin kaçınabildiği durumlarda ergenlerin cesur davranmalarını kolayca yargılarız. Onları düşüncesizlikle, yaşamı tanımamakla, sorumsuzlukla suçlarız. Oysa son araştırmalar bunun basit bir ‘başında kavak yelleri’ esme dönemi olmadığını göstermektedir. Çünkü ergen beyninin karar vermeden sorumlu bölümleri, görevlerini yerine getirirken erişkinden farklı çalışmaktadır. Ayrıca bu durumlarda, beynin diğer bölgelerinden alabildiği yardım çok daha azdır. Yani ergenlikte davranışların kontrolünü sağlayan bölgeler yeterli düzeyde gelişmemiştir. Davranış kontrollerimizde iki farklı sistem çalışır. Biri daha refleksken, diğeri daha kontrollüdür. Örneğin araba kullanırken ve öndeki araca çarpmak üzereyken refleks olarak donup kalınır. Oysa diğer kontrol sistemi fren yaparak, direksiyonu kırmamızı sağlar. Bir ergen için donup kalmayı engelleyebilmek, bir erişkinden çok daha zordur. Yine araştırmalar, ergenlerin benzer karar verdiklerinde beynin gerekli bölgesini çok fazla zorladıklarını, oysa erişkinlerin beynin farklı bölgelerini çalıştırarak yükü bölüştürdüğünü göstermektedir. Bu durum ergenlerin niye daha dürtüsel ve düşünmeden davranabildiklerini açıklayabilir. Ergenlerin karar verme ve davranış kontrol sürecinde görev yapan beyin bölgeleri ciddi fiziksel değişimlerden geçmektedir. Bu gelişim sırasında ergenlerin riskli davranışları hem kendileri, hem aileleri, hem de toplum için sorun yaratır. Gelişim süreci devam ettikçe ergen beyni işlevsel olarak erişkin beyni ile aynı olur.
Bu nedenledir ki gençliğinde bir çok eylemin içinde olanlar, büyüdüklerinde riskli davranışları sadece iş kararlarında gösteriyorlar. Bunu başarabilmeleri için her gence kendine ve çevresine çok zarar vermeden “başında kavak yelleri esme” süresi sağlamak gerekir.