ZİRVE Ali Nasuh MAHRUKİ
AKUT Başkanı
Terör Anadolu’yu Değiştiremez
 
14 Nisan 2007 tarihinde Ankara’da başlayan ve ardından İstanbul ve İzmir’de devam eden “Cumhuriyet” mitinglerine ve Diyarbakır’da düzenlenen “Birlik ve Kardeşlik” mitingine sorumluluk duygusu gelişmiş, toplumsal sorunlarımıza duyarlı, aktif ve dinamik bir sivil toplum kuruluşu olarak katılmış ve milyonlarca yurttaşımızla birlikte Cumhuriyet’in kazanımlarına, Atatürk ilke ve devrimlerine olan koşulsuz bağlılığımızı ve teröre karşı yılmaz duruşumuzu bir kez daha ifade etmiştik.

AKUT’un temel felsefesi ırk, dil, din, renk ayırımı yapmadan insana ve insanlığa hizmettir. Bu felsefeden yola çıkan AKUT, yurt içi ve yurt dışında katıldığı yüzlerce arama ve kurtarma görevinde 745 can kurtarmıştır. Hiç tanımadığı ve bir daha hiç görmeyeceği insanların hayatı için kendi canını tehlikeye atmaktan çekinmeyen fedakar ve çalışkan gönüllüleri eliyle, 10 yılı aşkın bir süredir sürdürdüğü bu karşılıksız hizmet etme anlayışını, Cumhuriyet’imizin temel ilkeleri üzerine, Ata’mızın bize gösterdiği yolda ilerleyerek inşa etmiştir.

Anadolu coğrafyasındaki en az bin yıllık egemenliğimizin ana kaynağı olan birlik ve kardeşlik duygularımızın teröre karşı en büyük doğal güvencemizdir.

Bizler daha ilkokul sıralarında okurken;

orda bir köy var uzakta
o köy bizim köyümüzdür
gezmesek de tozmasak da
o köy bizim köyümüzdür

dizeleriyle yetiştik,büyüdük, bugünlere geldik. Ülkemiz ve insanımız için 10 yılı aşkın bir süredir sürdürdüğümüz gönüllü hizmetlerimizde de hep bu dizelerdeki iyi niyetli, özverili, duyarlı ve en önemlisi ozanın dediği gibi; “bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” yaşamayı temel felsefemiz olarak seçtik.

Ozanların dizelerinde dile gelen bu anlayış, Anadolu topraklarında binlerce yıldır çok kültürlü toplumların varlığını koruyan bir arada yaşama karakterini ve bunu sağlayan karşılıklı hoşgörüyü ifade eder.

Tarih defalarca göstermiştir ki, Anadolu toplumları ve insanları ancak birlikte olabilirlerse huzur, barış ve güven içerisinde yaşayabilirler, çünkü ancak birlikte varlık-larını sürdürürlerse aralarındaki iş ve güç birliğini sinerjiye,birlikte varolma kararlılıklarını yenilmez bir egemenliğe ve umut dolu bir geleceğe dönüştürebilirler. Biz yüzyıllardır bir arada huzur ve barış içinde yaşamayı başarmış ve çok kültürlülüğü birlikte yaşamamızın temel felsefesi olarak benimsemiş bir büyük milletiz.

En büyük gücümüz ve tüm dünyaya karşı en büyük rekabet avantajımız olan bu çok kültürlülüğümüzü bozmaya çalışanlar ne zaman bir kaç adım mesafe kazanabildilerse, o zaman bu topraklar acı çekmiştir, Osmanlı İmparatorluğu’nun son yüzyılı bu tür kışkırtmalar ve kandırmalarla doludur, ve ne yazık ki acılarla da...

Aynı yapay ayrışmalara ve aynı iki yüzlü oyunlara bu kez izin vermemeliyiz ve vermeyeceğiz.

Bugün topraklarımız üzerinde yüz yıl önce de oynanan bu kirli oyunlar ne yazık ki yine sahneleniyor. Ancak bir kez daha, işte bu mitinglerde meydanları dolduran yüce gönüllü yurttaşlarımızın çelik iradesi, bir eşi daha olmayan fedakarlığı ve birlikte yaşama kararlılığı karşısında bozguna uğrayacaktır.

Bu meydanları dolduran varlığımız ve buradan bütün dünyaya verilen Atatürk ilke ve devrimlerine ve Cumhuriyet’in kazanımlarına olanbağlılığımız, birlik ve kardeşlik mesajlarımız bütün bu sıkıntılarımızı çözecek milli iradeyi ortaya koymaktadır.

Anadolu toplumları ve insanları arasında ayrışmalar ve kopmalar başlarsa Anadolu’nun birlikte yaşayabilme genetiği bozulur. Bin yıllık Anadolu egemenliğimizin kaynağı olan bu karakterin yara alması, zayıflaması kimseye mutluluk getirmez, getiremez.

Tarihte, Anadolu’nun huzuru ve birlikte yaşama sevincini bozanlar hep ayrışmaları hedefleyen girişimler olmuştur. Ayrışma ve kopmalar bu topraklara yabancıdır, dışarıdan getirilmiştir ve Anadolu’daki yaşama karakterine uygun değildir. Tarihte bu girişimler hep acı ve hüzünlü trajediler ile sona ermiştir.

Bugün bu girişimlerin bir başka örneğini yaşadığımız ayrılıkçı - ırkçı terör de özü itibariyle bu topraklara yabancıdır. Biz cenk etmeyi, fethetmeyi, şehadet kültürünü iyi biliriz ama terör bizim kültürümüze son derece yabancı, sefil ve korkak, kirli bir silahtır.

Terör; aldığı bütün canlar, aziz şehitlerimiz, yarattığı bütün sosyal ve ekonomik kayıplar bir yana, aslında Anadolumuz’un en az 1000 yıllık genetiğini bozmaya çalışmaktadır ve bin yıllar içerisinde doğal gelişim sürecinde oluşmuş Anadolu’ya özgü çok kültürlülüğü, hoşgörüyü ve bir arada yaşayabilme karakterini tehdit etmektedir. Selçuklu’yu, Osmanlı’yı, Türkiye Cumhuriyeti’ni yaşatan temel karakter olan birlikte yaşama kabiliyetimiz tehdit edilmektedir.

Dikkat etmemiz gereken asıl konu, dış güçler tarafından desteklenen terör belasının bizim genlerimizi değiştirmeye çalışması ve bizim kültürümüze ve yaşam biçimimize tamamen yabancı olan ayrılıkçı, bölücü ve yıkıcı bir anlayışı bu coğrafyada kurmaya çalışmasıdır.

Terör; bugün ne yazık ki bin yıllık birlikte yaşama karakterimizi bozmayı hedeflemektedir.

Bize dışarıdan dayatılmaya çalışılan bu anlayışın bu coğrafyada tutunabilme şansı yoktur.Son 25 – 30 yılda kullanılan bu metot sadece geçici bir acı ve sıkıntı yaşatmaktadır ancak özü itibariyle buraya ait olmayan ayrılıkçı terörün Anadolu’nun doğasını değiştirmesi mümkün değildir.

Anadolu’da terörün başarı şansı yoktur, çünkü buraya ait değildir ve bizim özümüzde yoktur.

Terör oyunundankısa vadede kazananlar olsa bile, bu süreçte taraf olan, destekleyen, içinde kalan herkes bir sonraki süreçte kaybedecektir.

Etnik milliyetçiliğe ve ayrılıkçılığa dayalı terörün en üzücü etkilerinden biri de Türkiye’de siyaseti ve toplumu da ayrıştırarak, siyaseti sadece milliyetçilik ekseni üzerinde yapılır hale getirmektedir. Bu eksen siyaseti kolaylaştırmakta, siyaset, akıl ve bilgi ile yapılır olmaktan çıkmakta, insanların duygularının sömürüsü üzerine yapılmakta ve siyasetin kalitesi düşmektedir. Bu da Türkiye’nin biriken sorunlarının çözümünü geciktirerek Türkiye’ye en büyük kötülüğü yapmaktadır.

Terör yüzünden ülkenin gerçek kurtuluş yolu olan siyaset, kısır bir dar alan içerisine hapis olmakta ve ülkenin geleceği ile ilgili yeni ve yaratıcı hedefler, iddialı projeler, ilerici atılımlar yerini bu dar alandaki kısır - kalıp düşüncelere ve sloganlara bırakmaktadır. Bu süreçte de çözüm bekle-yen sıkıntılar birikmekte ve çoğalmaktadır.

Terör sona ermelidir; ancak tek başına bu kalıcı bir çözüm için yeterli değildir. Asıl önemli olan terörün varlığınaolanak sağlayan koşullar ortadan kaldırılmalıdır. Her nerede olursa olsun Cumhuriyet’in tüm vatandaşları aynı olanaklara, asgari refaha, yaşam koşullarına ve gelecek ümitlerine sahip olmalıdır. Bu sağlanmadan sadece terörülanetlemek sorunu çözmemektedir ve çözemeyecektir.

Teröre karşı düzenlenen sessiz mitinglerin ve birlik ve kardeşlik mitinglerinin, terörün yaşam alanı bulmasını sağlayan bu koşulların değişmesi anlayışını güçlendiren ve gelecekle ilgili umutlarımızı yeşerten bir süreci işaret etmektedir.

Yurdun dört bir yanından terörü durdurmak için bu mitinglere katılan duyarlı yurttaşlarımızın bugün ortaya koyduğu ortak bilinç her türlü zorluğu aşacak kadar kudretlidir.

Bu coğrafyanın birlikte yaşama kültürünün aşamayacağı engel yoktur.

Fethedilemez denilen İstanbul’u atalarımıza fethettiren de, tarihte eşi görülmemiş galibiyetlerin sahiplerine “Çanakkale Geçilmez” dedirten de, Kurtuluş Savaşı’nı dünyanın en yenilmez orduları karşısında kazandıran da, yüzyılın en büyük kitlesel afetlerinden biri olan 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin muazzam yıkıcı gücünün yaralarını kısa sürede sardıran da, bin yıllık birlikte yaşama kültürümüze dayalı milletimizin eşsiz duyarlılığı, çalışkanlığı ve fedakarlığıdır.

Bu mitinglerdeki mesaj net ve açıktır; aynı duyarlılık, aynı çalışkanlık ve aynı