PERİSKOP Mehmet Uğur CİVELEK
Ekonomist
Filler tepişiyor, otlar eziliyor
 
Küresel düzeyde yaşanan gelişmelere baktığımızda, geleceğe yönelik isabetli tahmin yapmanın giderek imkansızlaştığını görüyoruz. Dünya çapında ekonomik dengesizlikler büyüyor ve sorunlar ağırlaşıyor, fakat bu olumsuzlukları kalıcı olarak gidermek ve kıt kaynakları daha etkin kullanmak yönünde bir siyasi irade ufukta görünmüyor. Başka bir değişle güçlükler canavarlaşıyor, güçsüzler tükenip eriyor; mevcut düzen kendi ürettiği sorunları çözemiyor ve büyüyen çıkar çatışmaları olası uğraşıları engellediği için yeni bir düzen de kurulamıyor. Sonuçta güvensizlik büyüyor, belirsizlik ve kırılganlık artıyor. İnsanlığın sahip olduğu birikim doğru amaçlar için kullanılmıyor. Yukarıda söylemi daha iyi anlamak için daha somut bazı gelişmelere bakmakta yarar var. Rusya, Libya’nın tüm doğalgaz ve petrolünü uzun dönemli bir sözleşme ile almaya talip oluyor, Yine aynı ülke Abhazya’nın Gürcistan’a bağımlılığını azaltmak adına denizden doğalgaz boru hattı döşemek gibi ekonomik tutarlılığı olmayan başka bir karar almaya çalışıyor. Diğer taraftan ABD’nin doların kayıplarını geri alması ve petrol başta olmak üzere emtia fiyatlarındaki aşırılığın ortadan kalkması yönündeki çabaları sonuçsuz kalıyor. G-8 zirvesinde konuşulan pek çok konuda ya uzlaşı çıkmıyor, ya da varılan uzlaşılar ihtiyacı karşılamaktan uzak oluyor. Belli ki herkesin bağımlı olduğu değişkenleri kontrol etmek ve kendi çıkarlarına göre yönlendirme adına kuralsız bir mücadele var; Bu ortamda küresel sorunların ağırlaşmaları ve çözümsüz bırakılması normal bir durum. Filler tepişecek ve otlar ezilecek…
Evet, yeni dünya düzeni; kurum ve kuralları konusunda kısa vadede bir uzlaşı görünmüyor. Birinin istediğinin tam aksini gerçekleştirmek diğerinin amacı oluyor. Bir doların değerlenmesini petrol fiyatının gerilemesini istiyor ise, diğeri güç dengesini kendi lehine değiştirmek adına, bazen gizli bazen açık bir şekilde aksi yöndeki eğilimler lehine tavır koyabiliyor. Böyle büyük bir belirsizlik mevcut iken isabetli tahmin yapmak anlamsız oluyor; iyimser tahmin yapmaya çalışanlar ise beklentileri yönlendirerek günü kurtarmak adına tahmin yapmaya çalışıyorlar. Bugün için pek ön plana çıkmasa bile herkes can derdinde…
Avrupa Merkez Bankası yükselen enflasyon karşısında ABD’den çok kendisini düşünüyor, kısa vadeli faiz oranlarını yükseltmeye başlıyor. ABD ise yükselen enflasyona finansal yapısındaki aşırı kırılganlık nedeniyle tepki veremiyor; hem yanlış yapanları kurtarmak için faiz düşürüyor, hem de doların değerlenmesini istiyor!..Sonuçta dolar toparlayamıyor hatta daha fazla değer kaybının yolu açılıyor; bu durum petrol başta olmak üzere dolar bazındaki hammadde fiyatlarının yükselmesi veya yüksek düzeyini korumasını kolaylaştırıyor. Bu süreçte güç dengeleri farklılaşıyor. Küresel ekonomi durgunlaşıyor, enflasyon baskıları tırmanıyor, ağırlaşmış sorunlar işsizliği arttırıyor, gelişmiş ekonomiler daha düşük gelir ve daha düşük istihdam düzeyine gelmenin maliyetlerine katlanamayacağını bildiği önünü göremiyor. Asya ise yüksek büyüme ve gelir ile daha yüksek istihdam yönünde ilerliyor. Özetle söylemek gerekir ise güç dengeleri çok sancılı bir şekilde değişiyor.
Türkiye ekonomisini yönlendirenler ise kaybedenlere aşırı bağımlılığın da etkisi ile bu temel gerçeği görmezden geliyor; hiçbir şey değişmiyormuş varsayımı ile değişmeye çalışıyor! Bir başka değişle pek fazla olmayan gücünü, akıntıya karşı yüzmeye çalışarak tüketiyor. Tasarruf açığı; cari açık ve bütçe açığından oluşan üçüz açık büyüyor. İç talep ise daralmak zorunda kalacağı bir döneme girerek edilgenleşiyor. Küresel düzeyde risk alma isteği hızla azalır iken çok daha dış finansmana ihtiyaç duyuyor, hayalle gerçeği karıştırıyor. Küresel düzeyde ekonomik istikrarsızlık büyüyor, sosyal ve siyasi dengeleri daha şiddetli sarsacağı günler için enerji biriktiriyor. Türkiye ise bu sorunlarla nasıl mücadele edeceğini bilemiyor, günü kurtarmak adına geleceğini tüketmeye devam ediyor. İstikrarsızlıkta istikrar konusunda dünya rekorlarını geliştirmeyi sürdürüyor…