SPORVİZYON Bilgin GÖKBERK
Yazar
Ya Tutarsa...
 
Sunucu, usta yorumcuya aniden
Avustralya`yı sordu.
Birkaç saniye önce, bir Güney Amerika
takımını anlatan usta yorumcu, hoop
hemen Avustralya`ya atladı.
"Aylardır sakatlarla boğuşuyorlar" dedi.
Sonra isimlerini hatırlamaya çalıştı.
Hatırlayamadı.
Önündeki masanın altından, elinde tuttuğu
kağıda doğru uzadı gözleri.
Okuyamıyordu. İnternetten yeni indirmişti
isimleri belli ki.
Zar zor bir isim söyleyebildi.
Bilmem kim...
Pes yaa!

* * *

Bir başka yorumcu, "Ukrayna, İspanya`yı
yüzde yüz yener" dedi, maçtan beş-on
dakika önce...
Dört yedi Ukrayna, İspanya`dan.

* * *

Hemen hepsi, "Ekvador maçlarını yüksek
rakımda oynadı ve kazandı" dedi.
Polonya yener onları.
2-0 Ekvador kazandı.

* * *

Dünya futbolu uzmanı bir yorumcu, "Portekiz
Angola`ya en az sekiz atar" dedi.
Portekiz zar-zor 1-0 kazandı.

* * *

Bir başka arkadaşımız, Japonya`yı bir anlattı bir anlattı,
"Ezer geçer Avustralya`yı" dedi.
Sanki Tokyo`da yaşıyordu.
Avustralya 3-1 yendi Japonya`yı...

* * *

Amacım onları mat etmek değil, herkes
yanılabilir, onlar da yanılıyorlar.
Takıldığım, tarzları... Michael Platini, Franz
Beckenbauer bile bu kadar bilmişlik içinde
konuşamaz valla. Utanırlar.
Ve...
Başka bir ülkede bu kadar çok tahmin
yapıp, bu kadar çok yanılan uzman var mıdır
bilmiyorum.
`Ama başka bir ülkede bu kadar yanılan
uzmanlar, hâlâ racon kesmeye devam
etmezler` onu biliyorum.
Hele birisi "Adriano ve Ronaldo yan yana
oynamaz" demez mi yorumunda...
Kulübede Perreira var, yanında yardımcıları.
Diğer yanında da Zagallo...
Garrincha, Didi, Vava, Pele ve Zagallo var
ya. O Zagallo...
O Ronaldo ve o Adriano, onun kucağına
gelmiş.
O büyütmüş onları.
Onlar bilmiyor. Bizimkisi biliyor.

* * *

"İsviçre, Fransa şike yapıyor" diyen yorumcu
bile vardı.
Hatta "Filan takımın oyuncuları bahis oynadı,
onun için yenildiler" diyen de.

* * *

Allah`dan biz yokuz orada. Olsaydık...
Evet renk katardık, tat da katardık. Ama
şaibe de sokardık. Paranoya da.
Mesela Alman Cumhurbaşkanı, Franz
Beckenbauer, Claudia Schiffer`i açılış
töreninde daha saha ortasında yürürken,
birbirlerine sokardık...
Niye Claudia`ydı? Franz`ın manitası mıydı?
Platini`nin mi metresiydi yoksa? Koca
Cumhurbaşkanı`nın bir mankenle ne işi
vardı?
Ve vıdı da vıdı, vıdı da vıdı.
İyi ki yokuz.

* * *

Ben niye orada yokum?
Yolda çevirip çevirip soruyorsunuz.
Ömrünün yirmi küsur senesi oralarda otel
odalarında geçen birisi için (ben) otuz küsur
gün otel odası.
Sanki gaz odası.
Affedin.

CARETTA CARETTA, ZE ROBERTO, ROBERTO CARLOS...

Daha önce yazmıştım. Yirmili yaşlarda bir
Sicilya köyüne gitmiştim, hayatımda ilk defa.
Baktım bir kalabalık.
Bir kasketli Sicilya köylüsü, etrafında da bir
sürü Japon mapon (İtalya`daki ilk Japon
grupları). Ve de bir tabela. Üzerinde de üç
kelime: Caretta Caretta çıkabilir.
Japonlar "Caretta Caretta!" diye bağıra
bağıra nasıl bekliyorlardı kaplumbağaları.
Köylüye yaklaştım ve sordum:
- Burada Caretta Caretta var mı?
- No.
- Hiç çıktı mı?
- No.
- Çıkar mı?
-No.
-?
- Çıkabilir.

Bilgin Gökberk’in 16.06.06 tarihli Milliyet Gazetesi,
“Köyün Delisi” başlıklı yazısından alınmıştır.