Dr. OSMAN AKIN

Davasız Avukatlık Dönemi Başlamalı
 
Tıp ve hukuk birbirine çok benzeyen iki dal. Biri insan sağlığıyla ilgileniyor, öbürü toplum sağlığıyla. Sık sık mahkemeye giden, dava açan bir toplum da çok sağlıklı değildir. Önemli olan hastalık sonrası doktora, hastaneye gitmek değil, önemli olan hasta olmamak.
 
Sayın AKIN avukatlığa bakış açınız nedir?
Bakış açınızın olması için, önce yaptığınız işin ne olduğunu, hatta taşıdığınız ünvanın etimolojik anlamını bilmeniz gerekli. Avukat diyoruz da, neden dediğimizi biliyor muyuz? Size garip gelecek ama, “avukat” ünvanının anlamı çok fazla bilinmiyor. İsterseniz, önce onu anlatayım.

Avukat kelimesinin kökeni “advocatus” kelimesinden geliyor. Bu Latince bir kelime. Yardım eden insan anlamına geliyor. Roma’da Forum’da eskiden soylular oturur, Roma Kanunlarını bilmeyen, hatta okuyup yazması bile olmayan insanlara gerekli yardımı yaparlarmış. İşte advocatus, dilden dile geçerken Türkçe’de de avukat olmuş. Ben, mesleğimi yaparken bu yüzden dava avukatlığı veya danışman avukatlık ayırımı yapmıyorum. Bir avukat, ben avukatım ama duruşmaya girmem diyemez. Bu ben cerrahım ama ameliyat yapmam, dalgıcım dalmam, pilotum ama uçmam demek gibidir. Cüppesiz avukatlık olmaz. Önemli olan müvekkillerime yardım ediyor olmak, onların sorunlarını çözümlemek. Biz ofisimizde, dava avukatlığı da yapıyoruz, danışmanlık da. Ama sorunları çözümlerken, görüyorsunuz ki davalar çok uzun sürüyor. İşte bu yüzden, ben avukatlığa yeni bir kavram ekliyorum. Bu mümkün olabildiğince davasız avukatlık. Artık, davasız avukatlık dönemi başlamalı.

Cüppesiz avukat olmaz dediniz. Davasız avukatlık mümkün mü?
Tıp ve hukuk birbirine çok benzeyen iki dal. Biri insan sağlığıyla ilgileniyor, öbürü toplum sağlığıyla. Sık sık mahkemeye giden, dava açan bir toplum da çok sağlıklı değildir. Önemli olan hastalık sonrası doktora, hastaneye gitmek değil, önemli olan hasta olmamak. Bu koruyucu hekimlik. Koruyucu hekimlik gibi, koruyucu avukatlık da olmalı. Bu özellikle sözleşmeleri hazırlarken önem kazanıyor. Sözleşmeyi açık hazırlarsanız, yapılacakları net bir şekilde belirlerseniz, sulh ile çözülebilecek olaylarda hemen dava açmazsanız bu koruyucu avukatlıktır.

Dava açılmasının zorunlu olduğu bir çok durum var. Bunları tartışmak mümkün değil. Bu yüzden cüppesiz avukatlık olmaz. Ama, dava açılmadan çözülebilecek bir çok durum da var. Dava açılmasını gerekli kılmayacak bir çok düzenlemeyi yapmak da mümkün. Avukatlık sadece dava için yapılmamalı. Avukatlık, gereksiz dava açılmasını engellemek için de yapılmalı. Ben buna davasız avukatlık diyorum.

Davasız avukatlık teriminden danışman avukat anlamını mı çıkarmalıyız?
Hayır. Ne yazık ki özellikle iş çevrelerinde avukatlık dava avukatı ve danışman avukat diye ikiye ayrılıyor ve meslekdaşlarımız bu şekilde sınıflandırılıyorlar. Böyle bir ayırım yapmanın doğru olmadığını düşünmekteyim. İstisnalar gayet tabii olacaktır ancak avukat denince akla gelen ilk görüntü cüppeli bir şekilde adliye koridorlarındaki kişidir. Bu nedenle dava avukatlığının karşısında da danışman avukatlığı görmek tamamen yanlıştır ve meslek içersinde böyle bir ayırım zaten bulunmamaktadır.

Belli bir dava tecrübesi edinmeden sorunların nerelerden kaynaklandığını bilmeden, hangi tür olaylar bir anlamda nasıl uyuşmazlıklara yol açabilir diye anlamadan zaten hukuk danışmanlığı yapmanın olanağı da yoktur.

Davasız avukatlık diyerek asıl söylemek istediğim sorunları dava aşamasına gelmeden bir anlamda masa başında çözebilmektir. Bu dediğimin her zaman mümkün olmadığını da ayrıca ortaya koymakta yarar vardır. Bazı konular siz istediğiniz kadar iyiniyetli olun ancak mahkeme kanalı ile çözülmektedir. Burada söylemek istediğimiz ağır işleyen yargı mekanizmasına karşı bazı sorunları olabildiğince çabuk, tarafları bir araya getirerek sulh yolu ile çözüme kavuşturmaktır.

Müvekkillerinize hangi konularda hizmet veriyorsunuz?
Danışmanlık ve dava avukatlığı ayırımı yapmadan özel hukuk ve kamu hukukunun bir çok alanında müvekkillerimize hizmet vermeye çalışıyoruz. Kamu Hukuku deyince ilk aklımıza gelen konular İdare Hukuku, Belediye ve İmar Hukuku, Rekabet Hukuku ve Enerji Hukuku.

Özel Hukuk deyince başta şirketleri ilgilendiren tüm Ticaret Hukuku konuları var. Bu konu ile sıkı bağlantısı olan ve son zamanlarda çok önem kazanmış olan şirket birleşmeleri, bununla ilişkili sözleşmeler gibi konular son zamanlarda karşımıza çıkan güncel hukuk sorunları. Son 3-4 yıldır azalmakla birlikte özelleştirme projelerinin alıcı tarafında olmak kaydı ile içinde yer aldık. Hukuk projesi olarak özelleştirme projelerinin bir hukukçuya ciddi anlamda tecrübe kazandırdığına inanıyorum.

Özel hukuk konusu olarak miras ve aile hukuku konuları da son günlerde güncelliğini hukuk büromuz olarak koruyan hukuk dalları.

Ancak tüm bunların yanısıra belki de bahsedilmesi gereken en önemli nokta“gayrımenkul”. Bir yandan artan uyuşmazlıklar öte yandan gayrımenkul fiyatlarındaki yükselişler ister istemez son bir kaç yıldır hukukun bu alanında belki de belli başlı hukuk bürolarını ister istemez çalışmaya itti. Zaten bir anlamda çalışacağınız konuyu da sizden çok müvekkiller belirliyor. Aynı durum bizim büromuz için de özellikle gayrımenkul konusunda geçerli.

Hukuk açısından 2007 ve önümüzdeki bir kaç yıla gayrımenkul ile ilgili konuların damga vuracağını mı söylüyorsunuz?
Hukuk insanoğlunun toplu halde yaşadığı her yerde düzen ve güven isteniyorsa önemini koruyacaktır. Ancak diğer tüm dallar dışında iki konu daha önem kazanacak gözükmektedir. Bunlar da getireceği olumlu ve olumsuz noktaları ile mortgage yasası ile birlikte “gayrimenkul” ve diğeri de Türkiye’nin artan başta ekonomik önemi nedeni ile yabancı yatırımcılara cazip gelen şirket satın almaları, şirket birleşmeleri konularıdır. Yabancı yatırımcıların Türk ekonomisi içinde önümüzdeki aylarda daha fazla yer alacağını ve ciddi rol oynayacaklarını düşünmekteyiz. Bu nedenle, bu düşünceye paralel olarak da şirket birleşmeleri aynı hız ile hatta belki de daha hızlanarak sürecektir. Gayrimenkul konusu ise gerçekten çok çeşitli açılardan bakılabilen hukuki konuları içerecektir. Bir yandan büyük yabancı inşaat şirketlerinin Türkiye’de ortak aramaları ve yatırım yapma arzuları, öte yandan gayrimenkul yatırım ortaklıklarının gelişme göstermesi daha önce belirttiğim gibi bu iki konuyu kanımca diğerlerinin önüne çıkaracaktır.

Ağırlıklı olarak yurtdışı bağlantılı mı çalışıyorsunuz?
Bu sorunun cevabı hem evet hem hayır. Şöyle ki yurtdışından bizimle temas eden müvekkil adayı ile çalışmaya başladığımızda bir anlamda yabancı statüsündeki bir müvekkile hizmetvermeye başlıyorsunuz, ancak zaman içinde özellikle de bir şirket birleşmesi ya da şirket satın alması projesi yapılıyorsa projenin sonunda ister istemez Türk Hukukunun kuralları işin içine giriyor. Yabancılık unsuru yerini kendi hukukumuzun bilinen sorunlarına terk etmeye başlıyor. Yabancı isimli bir Türk şirketini de yabancı müvekkil olarak addetmek bence çok doğru olmuyor. Bunun yanısıra üyesi olduğumuz bir takım yabancı kuruluşlar aracılığı ile hukuki görüş verdiğimiz kurumlar da var.

Son sorumuz, adaletin işleyişi. Adalet yavaş mı gerçekten?
Bizim kanunlarımızın çoğu, yaygın kanının aksine çok güzel ve yeterli kanunlar. İş yoğunluğu, personel eksikliği elbette var. Ancak, davaların uzamasının tek sebebi mahkemeler değil. Deliller zamanında sunulur, cevaplar zamanında verilirse, bilirkişilik sağlıklı bir yapıya kavuşturulursa yargının hızlanacağı görülecektir.