SPORVİZYON Bilgin GÖKBERK
Yazar
Bugünün Gelişi
 
12 Mart 2004 Köyün Delisi`nden

"MEHMET Cansun iki kişi yönetiyor diyor Galatasaray`ı. Hadi bir de `buçuk`. İki`yi biliyoruz (Canaydın ve Terim), `buçuk` da Canaydın`ın hep yanındaki Refik Bey (Arkan) herhalde. Hani `buçuk` haliyle `Fatih Te-rim go home` diye aylardır vıdı vıdı yapan..."

Bugünün notu: İki buçuğun biri gitti, bir buçuk da artık yönetemiyor Galatasaray`ı.

12 Mart 2004 Köyün Delisi`nden
"Terim gitsin diyebilen Refik bey, ben gidiyorum da diyebilse, ya da `geri kalanlar` biz gidiyoruz, seçildikleri günden bu yana en hayırlı `işlerini` yapacaklar." "Bu başarısız yönetim, öyle beceriksiz ve öyle çapsız ki, kovmak istediği hocasını kovmayı bile beceremiyor, başkanına, Refik`ine bulaştırıyor."

Bugünün notu: Değişen bir şey yok.

12 Mart 2004 Köyün Delisi`nden

"Yönetimin geri kalanları hala sanki niye `varlar`? Sağda solda konuşacaklarına bir basın toplantısı yapıp `Ne Başkan, ne hoca bizi adam yerine koymuyor. İki başlı monarşiden sıkıldık. İstifa ediyoruz` deseler `ikisi`de sıkışacak belki, `monarşiler` de yıkılacak belki, Ama onu da beceremiyorlar ki."

Bugünün notu; Dün neyse bugün de aynı.

12 Mart 2004 Köyün Delisi`nden

"En az Süren yönetimi kadar sportif alanda da başarılı Canaydın ve yönetimi. Bir Dünya takımını, bir mahalle takımı haline getirebilmek için gereken bütün `özel yetenekler`e sahipler de." "Böyle yönetmek için ne `liste`lere, ne `renk`lere gerek de yok ki. Kulübün kapısının önünden geçen ilk Galatasaraylı`yı Başkan, ilk yirmi Galatasaraylı`yı da yönetim kurulu üyesi yapsalar, daha da mı kötü yöneteceklerdi?" "Ne Juventuslu Lippi, ne Romalı Capello vs. gibi `birinci sınıflar`, bu ekonomik şartlarda, bu sosyal yapıda, `bu çap`taki yönetimlerle çalışmazlar zaten. Onlar damarlarında sarı kırmızı kan akan Galatasaraylı `bir Milan coachu` ile anlaştılar." "Bir de `tek adam` diyorlar hâlâ sıkılmadan ona. Adam olsalardı da `tek` bırakmasalardı."

Bugünün notu; Fatih Terim, Avrupa`nın 1. sınıf teknik direktörlerinden biri, ama Galatasaraylılığını ve Özhan Canaydın`a olan saygı ve sevgisini kullanarak razı ettiler onu.
Hagi zaten teknik direktör değildi.

26 Mart 2004 Köyün Delisi`nden

"Politikacı Cengiz Özyalçın`ın, her `dün`de yanında olan, Alp Beyi terk edip `o gün` aniden `eski sporcularıyla beraber` Canaydın`la kalması. Ya da Kıran`ın beklenmeyen `beklenen kıvraklığı`, Galatasaray kongreleri için alışılmadık manevralardı. Ya da hızlı, becerikli, `winner` Gürsoy`un son anda `oğluna` verdiği destek, kısaca biraz politik biraz `no etik` karmakarışık bir Türkiş pizza çıkmıştı lisenin fırınından. Liseli ağarlıklı genel kurul da üniversiteli takımı gibi irtifa kaybediyordu demek ki."

İbo, Yılmaz, Siciliano, Ben Floransa`daki `dün`lerin birinde Türk Türke bir cafedeydik. Hemen yanımızdaki masada da o Sicilya kökenli dünyaca ünlü İtalyano - Amerikano artisto (kim olduğunu söylersem inanmayacaksınız nasıl olsa) ve ekürisi... Sağımızda, solumuzda Dante Alighieri, Gioacchino Rossini, Leonardo Da Vinci`nin ruhu, biraz arkamızda kabirlerinin bulunduğu St. Croce Kilisesi, cafenin sahnesinde de Ölürsem Kabrime Gelme İstemem’i Türkçe söyleyen üç beş İtalyan`dan oluşan grup. Yine o damarlarımızı sonuna kadar açan gecelerden biri başlıyordu.
Bir başka gece Mavi Mavi`yi söyletiyorduk, bir başkasında Mahsun dinliyorduk.
Bir gece piyanoyla Ud - taksim bile yaptırtmıştık İtalyanlar`a...
Hani Rönesansın göbeğinde `bi hoşluk`...
Belki de bi mastürbasyon...
Siciliano şarkıya takıldı tabi, sonra nece diye sordu, sonra yan masadaki bizleri fark etti, sonra selam melam faslı, sonra nasıl olduysa oldu masalar birleşti, sonra ben aniden nedense ona köyünün hikayesini anlattım, sonra gözleri filan doldu, sonra Chianti`den o gece için getirilen özel Chiantiler, sonra cafe sahibinden jest bol bol Limoncello di Scilia, en sonda da İbo`nun CD`si havada öyle bir uçtu ki Dj`ye doğru...
Siciliano`ydu, güneyliydi, sıcak sımsıcak adamdı, İbo`yu zaten biliyorsunuz. Büyülenmişti valla artisto...
- Kim bu ya?..
- İbo...
- Olağanüstü söylüyor...
- Öyle söyler, kendisi de olağanüstüdür.

Artisttir, senaryo yazar, rejisördür, yönetmenlik, prodüktörlük de yapar, dahası da var. Televizyonu, lahmacuncusu, gazetesi, radyosu, otobüsleri de var...

Sicilyalı kafayı ha yedi ha yiyecekti...
Sadece Dünya böyle bir adamı tanımalı dedi. Nasıl yardımcı olabilirim...
Ne şanslısınız, İbo`nuz var.

Sadece o mu?

Ooo bizde bunlardan çok var dedim.
Sadece kendileri de değil üstelik...
Enişteleri, yeğenleri, kuzenleri, dayıları mayıları, hatta dayılarının mayılarının oğulları moğulları da...
Sülalece sanatçı (!) doğuyor bunlar.
`Yumurta` gibiler. Ne istersen var.
Sonra da inanmayacaksınız ama Yılmaz Erdoğan örneğini vermiştim, onun İbo`dan fazlası futbol da oynuyor demiştim.
Sicilya`nın safı
Siciliano saf olmayacağına göre, fazla iyi niyetliydi...
Ne adamlar bunlar demişti, helal olsun tanımak isterdim onları doğrusu.
Ben sadece film çeviriyorum ona bile yetmiyor zamanım, helal olsun vallahi...
Sonra da bi filminin hikayesini anlatmıştı.

- Şişman bi adamı oynayacaktım. 1 sene kayboldum, şişmanladım, geldiğimde prodüktörüm, yönetmenim bile beni tanımadı...
- Film bittikten sonra da bir sene sürdü eski halime dönmem.
Biraz saftı da galiba, kafam da iyi olmuştu, alt tarafı sadece bi artistti. Ben mi gözümde çok büyütmüştüm yoksa Siciliano`yu...
Yılmaz Erdoğan`a bağlamayacağım, sıktı biliyorum.
Sadece...
Meğer ülkenin hemen hemen tüm spor yazarları aportta Erdoğan`ı bekliyormuş...
Yılmaz Erdoğan eğer Yılmaz Erdoğan oluyorsa bu ülkede...
Göbekli adamdan da spor yazarı olur, spor yapmamış adamdan da. Hatta sporun `s` sinden bile bi haber olan adamdan da...
Göbekli adam ülkenin Milli Takımı`nda bile futbol oynuyor da... (İngiltere maçındaki Beşiktaşlı)
O bile alınmıyor da...
Hem Erdoğan`a bu kadar tepkiye ne gerek var, ne düşünüyorsa söylemiş fena mı?
Bize ne...
Bana zaten ne de!..
Üstelik...
Neyse tadında bırakalım...
Hani adam sormuş...
- Ula ayi saat kaç idur?
- 40 idur...
- Ula ayi saatin 40`i olur mu?
- Ula ayi peki ayinin saati olur mu?


*Bilgin Gökberk’in 28 Ocak 2005 tarihli Milliyet Gazetesi, ‘Köyün Delisi’ başlıklı köşesinden alınmıştır.