Mehmet Murat BEKDİK
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Cinayet ekonomisi
 
Business Week Türkiye Dergisi’nin 7 Mart 2010 tarihli sayısında Mehmet Altan köşesinde ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yayınladığı son Uluslararası Narkotik Kont-rol Stratejisi Raporu’na yer vermiş. Bu çok önemli yazıyı aşağıda siz değerli okurlarımın dikkatine sunuyorum.

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 1 Mart 2010 tarihinde yayınladığı Uluslararası Narkotik Kontrol Stratejisi Raporu’nda, Balkanların, yerel hükümetlerin kaçakçılıkla mücadele çabalarına rağmen önemli bir uyuşturucu sevk güzergâhı olmaya devam ettiği vurgulanmakta. Rapora göre, Sırbistan, Romanya ve Türkiye uyuşturucu kaçakçılığının başlıca geçiş ülkeleri konumunda bulunuyor. Raporda, daha düşük bir derecede Arnavutluk, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Hırvatistan, Kosova ve Karadağ’ın da kaçakçılık rotaları olduğu belirtiliyor.

Arnavutluk bir esrar tedarikçisi olarak görülürken, Bulgaristan amfetamin tipi uyarıcılar üretiyor.

Raporda, Hırvatistan, Kıbrıs ve Kosova’da uyuşturucu kullanımında artış yaşandığı konusunda uyarı da bulunuyor.

Makedonya ise yasa dışı uyuşturucu kaçakçılığının ne büyük bir üreticisi ne de önemli bir bölgesel geçiş noktası…

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yayımladığı raporda, “Türkiye’nin, Güneybatı Asya’dan Avrupa’ya uyuşturucu ticaretinde önemli geçiş noktası ve uyuşturucu kaçakçıları için faaliyet alanı olmayı sürdürdüğü” belirtilmektedir.

Uyuşturucu kaçakçılığı, kara para aklama ve mali suçlarla mücadele konularının işlendiği söz konusu raporun Türkiye bölümünde, Türkiye’ye ulaşan eroinin tamamının kaynağının Afganistan olduğu, izlenen rotanın ise genellikle İran ve bazen de Pakistan üzeri olduğu kaydediliyor.

Türkiye üzerinden uyuşturucu kaçakçılığının, bazen Gürcistan, Rusya ve Ukrayna üzerinden olmak üzere daha kuzeyden bir rota izlediği, uyuşturucu kaçakçılarının bazen de kuzey rotasına ilaveten Türkiye’den İtalya’ya feribotla mal taşıyan kamyonları kullandığı kaydedilen raporda, Türkiye’ye uyuşturucunun Türkmenistan, Azerbaycan ve Gürcistan üzerinden de kaçırıldığı belirtiliyor. Ayrıca, bir miktar eroin ve afyon da ABD’ye kaçırılıyor.

Yine rapora göre, Afganistan’da eroinin rekor düzeyde üretiliyor olmasına rağmen, Afganistan’dan gelen bir kısım baz morfin ve afyon Türkiye-İran sınırı yakınlarında da işlenmekte.

Türkiye’deki büyük uyuşturucu kaçakçılarının sıklıkla eroinin hem üretimi hem de nakliyesiyle, bir kısmının ise ayrıca sentetik uyuşturucu üretimi ve kaçakçılığıyla uğraştığına değinilen raporda ayrıca, “Türkiye’deki birçok önemli uyuşturucu kaçakçısının Kürt veya İranlı olduğu, bu kişilerin birçoğunun aileleriyle birlikte kaçakçılık işini yıllardır sürdürdüğü” ileri sürülmekte. Türkiye’de başta esrar olmak üzere, yasa dışı uyuşturucu üretiminin iç tüketime dönük olduğu ve ABD’ye etkisinin bulunmadığı da kaydedilen raporda, ayrıca Türkiye’de uyuşturucu kullanımının diğer ülkelerle karşılaştırıldığında küçük kaldığı, ancak kliniklere başvuran uyuşturucu bağımlılarının sayısının arttığı da belirtiliyor.

Raporun “Kara Para Aklama ve Finansal Suçlar” başlıklı İkinci Bölümüne göre, Türkiye, 2009 yılında Almanya, Fransa, İtalya, ABD, Afganistan ve İsrail’in de aralarında bulunduğu 60 ülke ile birlikte önemli miktarda kara para aklanan ülkeler arasında gösteriliyor.

Uyuşturucu kaçakçılığının, Türkiye’de aklanan kara paranın sadece bir kaynağını oluşturduğu belirtilen bu raporda, diğer önemli kaynakların fatura dolandırıcılığı ve vergi kaçakçılığı olduğu, daha küçük yöntemler arasında da gümrük kaçakçılığı, sahte mal ve evrakta sahteciliğin bulunduğuna işaret ediliyor.

Para aklamanın bankalar, bankalar dışı mali kuruluşlar ve kayıt dışı ekonomide meydana geldiğine dikkat çekilerek, gözlemcilerin ekonomik faaliyetlerin yüzde 40 ila 50 kadarının kayıt dışı olduğu yönündeki tahminleri de aktarılıyor.

Raporda, Türkiye’deki kara para aklama yöntemlerinden bazıları olarak, geniş çaplı sınır ötesi para kaçakçılığı, ülke içi ve dışına banka transferleri, ticari sahtekârlık, gayrimenkul, altın ve lüks otomobil gibi değeri yüksek eşyaların satın alımı gibi hususlar gösteriliyor.

Rapora göre, Türkiye’deki kaçakçılarca, Pakistan ve Afganistan’daki uyuşturucu tedarikçilerine ödeme yapılması için kurye ve kayıt dışı bankacılık sistemi aracılığıyla para ve bazen altın transfer ediliyor ve para çoğunlukla, Birleşik Arap Emirlikleri, Pakistan ve diğer Orta Doğu ülkelerindeki hesaplar aktarılıyor.

Gazeteci Metin Münir köşesinde,Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi’nin “UNODOC” son raporunu yayınladı.Buna göre; dünyanın en büyük uyuşturucu tüketicisi olan Avrupa’ya giren eroin, afyon ve morfinin yüzde 85’i Türkiye’den transit geçiyor ve dünya uyuşturucu talebinin yüzde 93’ünü Afganistan karşılıyor. Afganistan’dan batıya giden yolun ilk durağı, ülkeyle 950 km sınırı olan İran.

Afgan uyuşturucusunun yüzde 40’ı İran üzerinden batıya, yüzde 30’u Pakistan üzerinden doğuya ve gerisi Tacikistan, Özbekistan ve Türkmenistan üzerinden kuzeye, özellikle Rusya’ya gidiyor.

UNODOC’un raporuna göre; İran mafyası uyuşturucunun bir bölümünü kendi ülkesindeki bağımlılara ayırdıktan sonra gerisini 500 kilometrelik İran-Türk sınırından Türkiye’ye kaçırıyor. Türk mafyası da bunu, çoğu karayolundan olmak üzere bütün Avrupa’ya dağıtıyor.

Metin Münir’e göre, her yıl İran’dan 95, Suriye’den 2 ton eroin Türkiye’ye giriyor. Bunun bir tonu içeride satılıyor. 10 tonuna baskınlarla el konuluyor. Geriye kalan 80-85 tonluk büyük bir bölümü Bulgaristan, daha küçük bir bölümü Yunanistan, Arnavutluk ve Romanya üzerinden Avrupa’ya yollanıyor. Ukrayna’nın payına düşen 2-3 ton da gemilerle Karadeniz yolundan sevk ediliyor. Hakkâri ve Van bu trafiğin Türkiye’deki en önemli duraklarından.

Türkiye’den Yunanistan ve Bulgaristan’a kaçırılan eroinin 20-25 tonluk bir bölümü Arnavutluk üzerinden İtalya ve İsviçre’ye gidiyor. Bu miktarın İtalya ve İsviçre’yi bir yıl idare ettiği tahmin ediliyor.

Diğer 55-60 ton Sırbistan, Romanya, Macaristan, Avusturya üzerinden Almanya ve Hollanda’ya, bu iki ülke üzerinden de Fransa, İngiltere ve İspanya’ya yol buluyor.

UNODOC’un raporuna göre, dünyada dönen uyuşturucu ticaretinin değerinin yıllık 65 milyar dolar civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu rakam, Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşunun 2008 toplam gelirinden fazla.

Uyuşturucu işinde dünya çapında bir milyon insanın çalıştığı tahmin ediliyor.

Eroin üretildiği merkezden kullanıcıya doğru yaklaştıkça değer kazanmaktadır. Bir kilo saf kahverengi eroinin Afganistan-Pakistan hududundaki değeri 3.200 dolar iken, aynı miktar Avrupa sokaklarında 150-170 bin dolar arasında satılmaktadır. Bir kilo yüksek kaliteli beyaz eroin İran-Afganistan veya İran-Pakistan hududunda 5.000 dolar civarındayken, İran-Türkiye hududuna vardığında 8.000 dolar; Türk-Bulgar hududunda 20.000 dolar ve Almanya’daki toptancıya vardığında 45.000 doları buluyor.

UNODOC’a göre, İran ile Avrupa arasındaki trafiği idare eden Türk suç örgütlerinin kilo başı karı ise 8.000 dolar. Bu hesaba göre, Türk mafyasının yıllık karı 600-700 milyon dolar arasında. Bir karşılaştırma yaparsak, Türkiye’nin en büyük şirketi TÜPRAfi’ın 2008 yılı net karı ise 333 milyon dolar.

İnsanların ölümleri üzerinden para kazanan bu cinayet ekonomisinin neden ülkenin adeta en büyük tabusu olduğu, raporlar ve bunun mali çerçevesi okununca daha da iyi anlaşılıyor ve insan isyan çığlıkları atarak bir kez daha dehşete düşüyor…

  Who are we?
  Uneducated youth in a world that gets smaller
  A glossary for understanding the new global crisis
  Towards the end of oil
  Did U.S.A. come to the end?
  Our urban future
  Globalization and employment
  TOWARDS CREATING A BETTER WORLD
  Football and Globalization
  TOWARDS NEW BALANCE IN THE WORLD POPULATION
  TOWARDS A NEW WORLD ORDER BEYOND ENVIRONMENTAL SENSITIVENESS
  CRACKING THE FOUNDATIONS OF POVERTY
  WHO WILL BE THE MASTERS OF THE WORLD ECONOMY IN THE NEXT TWENTY YEARS?
  HOW PREPARED ARE WE FOR THE WATER CENTURY?
  SHALL THE BIOFUEL SUPERSEDE THE OIL WITHIN THE NEXT TWENTY YEARS?
  THE WORLD IS FLAT
  TOWARDS A MORE HUMAN GLOBALIZATION
  IN THE NEW WORLD ORDER, POLITICIANS SHOULD HAVE THE COURAGE TO INCLUDE ECOLOGICAL STRUCTURING WITHIN LEGAL AND FINANCIAL FRAMEWORKS
  THE BIGGEST SHAME OF THE HUMANITY: STARVATION AND POVERTY THROUGH 2006
  October 3 = Dialogue Of Cultures and Civilisations
  21ST CENTURY = THE CENTURY OF BIOLOGY
  In The 21st Century, The Fate Of Humanity Will To A Great Degree Be Determined By The Developments In China And India
  THE EU NORMS, OR THE NORMS
OF BEING HUMAN?
  “KNOWING THAT YOU HAVE ENOUGH THINGS MEANS THAT YOU ARE RICH”
Lao Tzu