Hüseyin BİLMAÇ

Türkiye, temel inşaat malzemeleri üretimi ve ihracatı açısından dünyanın sayılı ülkeleri arasında yer alıyor
 
Çevre ülkelere baktığımızda, inşaat malzemesi üretimi konusunda Türkiye ile rekabet edebilecek bir ülke görmüyorum. 2008 yılı ihracat rakamı 23 milyar dolar iken, ithalatın 7 milyar dolar olması bu söylemimi doğrular nitelikte. Fakat, teknoloji ve know-how konusunda geride kaldığımız için, batılı ülkelerden teknoloji transferleri ya da lisanslı üretim desteği alarak iç ve dış pazarlarda rekabet etmeye çalışıyoruz. Türk İnşaat Sektörü’nün güncel durumu hakkındaki genel değerlendirmelerinizi öğrenebilir miyiz?
İnşaat sektörü yarattığı iş hacmi, katma değer ve istihdam büyüklüğüye Türkiye’nin lokomotif sektörlerinin başında geliyor. Sektör, 60 milyar TL’ye varan büyüklüğüyle, GSYH’nin yaklaşık %6,5’ini oluşturuyor. 90’lı yılların başında Türkiye ekonomisindeki atağa paralel olarak önemli gelişmeler yaşayan inşaat sektörü, 2001 krizinin etkilerinden bir yıl içinde sıyrılarak, 2006’da ciddi bir büyüme kaydetti. 2007’de durağan bir seyre geçen sektör, 2008’de %7,7 küçüldü. 2009 ise küresel krizin etkilerinin çok ağır yaşandığı bir yıl oldu. Yüksek girdi maliyetleri ve özellikle konut cephesinde arz fazlası yaşanması sebebiyle, ülkemizin en büyük 3. sektörü olmasına rağmen, krizden en fazla etkilenen sektörlerin başında yer aldı. 2009’un ilk çeyreğinde %18,9, ikinci çeyreğinde ise %21 daralma yaşadı. Sektördeki pek çok firma, ayakta kalabilmek için büyük gayret gösteriyor.
Olumsuz olarak nitelendirebileceğimiz bu tabloya karşın, 2008 ve 2009 yılları boyunca beklemeye alınan talebin birikmesi de söz konusu. Özellikle konut alanında yoğunlaşan bu talebin, 2010 yılından itibaren sektör lehine bir hareketlenmeye yol açabileceği tahmin ediliyor. Bu doğrultuda, bazı konut yatırım firmaları, 2010 ve 2011 yılında bitecek projelerin altyapı çalışmalarına başladı. Kamu yatırımlarının ertelenmemesinin de sektörün daralma trendinden çıkmasına, en azından tekrar durağan seyretmesine destek vereceğine inanıyoruz. Beklentimiz de 2010 yılının durağan seyredeceği, belki artıya bile geçilebileceği yönünde. Mevcut yapıların büyük bölümünde yenilenmeye ihtiyaç var. Üretken genç nüfus nedeniyle yeni konut, büyüyen ekonomi nedeniyle yeni işyeri, alternatif turizm ve sağlık sektörlerinin gelişmesi nedeniyle de yeni yatırım ihtiyacı bulunuyor. Dolayısıyla henüz doymamış bir pazar var.
Konut endüstrisinin, inşaat sektörünün lokomotifi konumunda olduğunu söyleyebiliriz. 2005-2006 yıllarında artış gösteren konut talebi, dolar kurlarındaki kıpırdanmayla 2007’de %20 azaldı. 2008’deki siyasi belirsizliklerin sonrasında daha da geriye gitti. 2009 yılının daha fazla bir küçülmeyle kapanmasını öngörmüyorum. Türkiye’nin yıllık konut ihtiyacı 600.000 olmasına rağmen, yaklaşık olarak toplumun %15’i konut satın alabilecek veya konut kredisi ödeyebilecek güçe sahip. Bu sebeple, dar ve orta gelirlinin konut ihtiyacını karşılayabilecek politikalar geliştirilmesi, sosyal hizmet olduğu gibi, konut endüstrisinin de gelişmesine yardımcı olacaktır. Özellikle teşviklerle beraber doğu illerindeki konut açılımının sektöre getirdiği bir hareketlilik var. Doğudaki konut yatırımlarının ülke ortalamasının üstünde seyrettiğini görüyoruz. Konut sektöründe, 150 m2’den büyük konutlarda ÖTV’nin %18’den %8’e düşürülmesi satışları çok fazla artırmasa da sektöre moral veren bir uygulama oldu. Tapu harçlarındaki indirimlerin ise konut satışlarını yükseltmese de biriken tapu muamelerinin sayısını arttırdığını söyleyebiliriz. Ayrıca, belediyelerin imarlı arsa üretimine girmesinin konut sektörüne ciddi nefes aldırabileceğini düşünüyorum. Müteahhitler için ucuz arsa temini sağlanırken, şehirlerin daha imarlı gelişmesine de olanacak verecektir.Türkiye, temel inşaat malzemeleri üretimi ve ihracatı açısından dünyanın sayılı ülkeleri arasında yer alıyor. Üretim kapasitesi büyüklüğü ile özellikle çimento, inşaat demiri ve demir-çelik inşaat aksamı ve ürünleri, seramik, cam, boya, mermer vb. ürünler yüksek üretim miktarıyla iç talebi karşılarken, kalitesiyle de uluslararası pazarlarda rekabet avantajına sahip. Türk inşaat malzemesi sektöründe özellikle son 5-6 yılda büyük ilerleme olduğunu görüyoruz. 5 yıl öncesine kadar ithal edilen veya pazarda nadir bulunabilen malzemeleri, artık gerekli kalite standartlarında Türkiye’de üretebiliyor hatta ihraç ediyoruz. Çevre ülkelere baktığımızda, inşaat malzemesi üretimi konusunda Türkiye ile rekabet edebilecek bir ülke görmüyorum. 2008 yılı ihracat rakamı 23 milyar dolar iken, ithalatın 7 milyar dolar olması bu söylemimi doğrular nitelikte. Fakat, teknoloji ve know-how konusunda geride kaldığımız için, batılı ülkelerden teknoloji transferleri ya da lisanslı üretim desteği alarak iç ve dış pazarlarda rekabet etmeye çalışıyoruz. Tabii ki bu durum sürdürülebilir bir endüstri gelişimine engel teşkil ediyor. Bilgi yatırımı konusunda devlet teşviği ve üniversite destekleriyle bu engeli aşabileceğimizi düşünüyorum.
İnşaat sektörüne bakışın bir diğer boyutu ise sektörün yarattığı istihdam. 2008 yılında 1.7 milyon kişiye istihdam sunan sektörün 2009’da yaklaşık %25 küçülmesiyle bu rakam 900 bin kişiye kadar düşmüş durumda. İşsizlik oranına önemli etkisi olan bu durum için sektörün büyümesini sağlayacak önlemlerin alınması şart. Sektörün krizden çıkması yeni istihdam yaratacağı gibi, yeni iş kollarının oluşmasına, bu iş kollarına bağlı yan iş kollarının gelişmesine ve binalarda enerji verimliliği gibi güncel iş kollarının ivmelenmesine olanak verecektir. Özellikle enerji verimliliği ve yalıtım konusunda İmsad ve İzoder’in verimli çalışmaları ve bankaların yalıtım uygulamalarına yönelik kredi destek paketleri krize rağmen bu sektörün canlı kalmasına yardımcı oluyor. Devletin yalıtım malzemelerinde KDV oranını %18’in altına çekmesi ise yalıtım sektörüne büyük ivme kazandıracak ve artan iş gücü gereksinimi yeni istihdam yaratacaktır.
fiunu da belirtmekte fayda var; bugün kriz sebebiyle firmalar rekabette ayakta kalabilmek amacıyla her şeyi ucuza satıyor. Tadilat ve yenileme çalışmaları konusunda vatandaşların bu durumu fırsat bilerek cesaretlenmesi sektöre bir canlılık katacaktır. Hatta, bankaların yenileme ihtiyaçları için sunduğu cazip kredi imkanları da bu durumu destekliyor.

Eczacıbaşı Koramic Yapı Kimyasalları faaliyetleri hakkında bilgi verebilir misiniz?
fiirketimiz, ülkemizin önde gelen sanayi topluluklarından Eczacbaşı ile Belçikalı Koramic Grubu’nun %50-%50 ortaklığıyla 1998 yılında kuruldu. fiiketimizin temel amacı yapı kimyasalları sektörüne üstün nitelikli, yenilikçi ve çevreci ürün ve çözümler sunmak. Portföyümüzde, sektörün ihtiyaç duyduğu yeni ve yenilikçi ürünlerden oluşan 10 grupta topladığımız toplam 110 ürün var. VitrA Fix markalı yapıştırma harçları, derz dolgu malzemeleri, su yalıtım malzemeleri, kendinden yayılan şaplar, astar ve harç katkıları, uygulama sonrası temizlik ve bakım ürünleri, tamir ve yüzey düzeltme sıvaları, karo seramik uygulama aletleri, poliüretan ve epoksi esaslı zemin kaplama ve su yalıtım malzemeleriyle ve VitrA Therm markalı dış cephe ısı yalıtım sistemleriyle yapı kimyasalları sektörüne çözümler sunuyoruz.
Tükiye’de 2 farklı bölgede üretim tesisimiz bulunuyor. Bilecik Bozüyük’teki yıllık 100.000 ton kapasiteli üretim tesisimize ek olarak Tarsus Mersin tesisimizin yıllık 60.000 ton üretim kapasitesiyle ve lojistik açıdan avantajlı konumuyla yalnızca iç pazarda değil, güçlü ve iddialı olduğumuz Ortadoğu pazarında da satışlarımızı sürekli artıyoruz. Artan üretim gücü ve marka değerimizle pazar payımızı da her geçen yıl yükseltiyoruz.
Kriz sebebiyle inşaat sektöründeki daralmaya rağmen faaliyet gösterdiğimiz yapı kimyasalları ürün grubunda pazar payımızı korurken, dış cephe ısı yalıtım sistemi ürün grubumuzda geçen yıla göre %40 büyüdük. Pazardaki performansımızı ölçmek amacıyla çalıştığımız uluslararası pazar araştırma şirketinin verilerine göre, karo seramik yapıştırıcıları ve derz dolgu malzemeleri pazarında ciro bazında ikinci konumdayız. Rakiplerle kıyaslandığında yeni