STEVE H. HANKE Steve H. HANKE
Johns Hopkins Üniversitesi Uygulamalı Ekonomi Profesörü & Forbes Dergisi Köşe Yazarı
Dolar ve ABD’deki Enflasyon
 


Geçtiğimiz yıllarda Türkiye’nin en önemli gündem başlığı Türk Lirasının batması ve yüksek enflasyondu. Bugünkü durum ise çok farklı. Bu kez ABD doları batıyor ve ABD’de enflasyon yükseliyor.
ABD’nin ihracat fiyatları geçtiğimiz yıl yüzde 10,9 arttı. Bu 1982’den bu yana kaydedilen en yüksek yıllık artış. Ayrıca, ABD’deki çeşitli fiyat endekslerinin son zamanlardaki aylık verileri oldukça endişe uyandırıcı. Kasım ayı tüketici ve üretici fiyat endeksleri bir önceki yılın Kasım ayına göre, sırasıyla yüzde 4,3’ten yüzde 7,2’ye fırlamış durumda. Fed’in geriye yönelik –kişisel tüketim harcamaları çekirdek fiyat endeksi denilen- gözde enflasyon göstergesi bile geçtiğimiz yıla göre (Kasım 06-Kasım 07) yüzde 2,2arttı ve Fed’in yüzde 2’lik enflasyon tavanın deldi.
Enflasyon güvercinlerinin bize söylediklerinin aksine, enflasyon ve enflasyon beklentileri kontrol altında değildir. Doların değerinin (gelecekteki fiyatının) hızlı düşmesi, para politikasının çok gevşek olduğunu ve enflasyonun muhtemelen yükseleceğiniuzun bir süre önce haber vermişti. Bu elbette Washington’daki merkantilistleri kaygılandırmadı. Onlar zayıf dolar politikasını savunuyorlardı ve geçtiğimiz beş yıl boyunca doların euro karşısında neredeyse yüzde 30 değer kaybetmesini memnuniyetle karşıladılar. Onlara göre, Çin yuanının dolar karşısında yüksek oranda değer kazanması ve dolara bağlı diğer para birimlerinin dolardan ayrılması nihai ödül olacaktı.
Merkantilistlerin düşüncesine göre, doların değerinin düşmesi ADB’nin ticaret açığının azalmasını sağlayacaktı. Ne saçmalık! Açık ekonomilerde devam eden bütçe açıkları, döviz kurlarıyla değil, sadece net tasarruf eğilimleriyle ilgilidir. ABD’nin büyük ticaret açığı 1980’lerden bu yana dolar kurundaki dalgalanmalardan görünür bir şekilde etkilenmeden aynı seviyede kalmıştı.
Bush yönetimi için “güçlü” dolar politikasını savunma zamanı geldi. Daha güçlü bir dolar, dünyada rezerv, müdahale, taşıma ve faturalama aracı olarak hakim pozisyonunu korumasını sağlayacaktır. Ayrıca, enflasyon beklentileri için, Fed’in endişeyle aradığı çıpayı sağlayacaktır.
Zaman, sanayileşmiş ülkelerin –geçmişte doların beklenmeyen bir şekilde zayıfladığı bazı durumlarda yaptıkları gibi- ABD dolarını güçlendirmek ve altında bir zemin oluşturmak için koordine edilmiş bir ortak müdahalesi için ekonomik ve politik olarak uygundur. Gerçekten de, ABD’nin en önemli ticaret ortakları doların bu son düşüşünden duydukları kaygıyı ifade ettiler. Avrupa Merkez Bankasının Başkanı Jean Claude Trichet, dolar-euro paritesindeki “sert” değişikliklerden kaygı duyduğunu belirtti. Japonya’nın yeni başbakanı Yasuo Fukuda, kamuoyu önünce Japon yeninin değerinin yükselmesinin ülkeyi yeniden deflasyona sürükleyeceğinden kaygı duyduğunu ifade etti. Kanada “petrodoları”ndaki yükselme Ontario ve Quebec’teki imalatçıları hayal kırıklığına uğratıyor. OPEC petrolü dolar dışında bir şeyle faturalama olanaklarını inceliyor. Ve Çin Başbakanı Wen Jiabao geçtiğimiz günlerde doların değerinin düşmesinin Çin’in ABD’ye açtığı büyük miktarda kredide büyük kayıplara yol açtığından şikayet etti. Avrupa, Japonya, Kanada ve ‹ngiltere merkez bankaları inisiyatif aldığı takdirde, ABD işbirliği yapmak zorunda kalacaktır. Hızla değeri düşen doları güçlendirmek ve altına bir zemin koymak için yapılacak ortak bir müdahale, piyasaların hükümetlerin kararlı olduğuna inanmalarını sağlayacak güçlü bir sinyal oluşturacaktır.
Bu bizi tekrar dünyanın en büyük para birimi öcüsüne, yani Çin’e ve Çin parasının döviz kuruyla ilgili hatalı endişeye geri getirmektedir. Şu andaki, daha güçlü bir dolar politikasını inandırıcı kılma ihtiyacı düşünüldüğünde, doların serbest düşüşünü önlemek için herkesten fazlasını yapmış bir ülkeye vurmak sağlıklı bir şey değildir. Çin’in dolar satın aldığı büyük müdahaleleri, doların yuan karşısından daha keskin bir değer kaybını yumuşattı. Çin’i yuanın değerini hızla arttırmaya zorlamak başka bir dolar zayıflığına yol açacak ve ABD’deki enflasyon beklentilerinin daha da artmasına neden olacaktır. Ayrıca, dünyaya bir deflasyon işareti gönderecek ve uluslararası finans sistemini destabilize edecektir.
Çin, (1,4 trilyon ABD dolarının üzerinde) çok büyük döviz rezerviyle, yeni bir dolar krizini önlemenin yanı sıra başka bir önemli rol daha oynayabilir. Avrupa Birliği başta olmak üzere, para birimleri konvertibl olan önde gelen sanayi ülkeleri doları güçlendirmek ve altında bir zemin oluşturmaya karar verdiklerinde, en yüksek dolar rezervine sahip olan yükselen piyasaların –Çin ve Suudi Arabistan- euro gibi başka para birimlerine geçmemeyi kabul ederek bu müdahaleye destek vermeleri gerekir. Bu anlaşma olmaksızın, örneğin Avrupa Merkez Bankası’nın yapması gereken müdahalenin hacmi çok büyük olur ve bu stratejiyi tehlikeye atar.
Ama işbirliği bir kazan-kazan durumu yaratır; Avrupa para birimlerinin aşırı değer kazanması yavaşlatılır, dolar varlıkları yüksek olanların sermaye kaybetmelerinin önüne geçilir ve ABD doların genel değer kaybıyla bağlantılı bir enflasyon felaketinden kurtulur. Çin’in bütün bunları kabul edebilmesi içinse, ABD (ve AB) Çin’i yararsız yere azarlamak yerine gerçek bir güçlü dolar politikasını desteklemek zorundadır.

  Democracy or Liberty?: The Middle East and North Africa
  The Dance of the Dollar
  The curse of government failure
  The Dead Hand of Exchange Controls
  The Great Dissemblers
  The Baltics, Bulgaria and Greece
  Booms and Busts
  Hu versus Sarkozy
  The Misery Index: A Reality Check
  China’s Cards
  Greenspan’s Fairy Tales
  From John Law to John Maynard Keynes
  A great depression?
  The law of the ratchet
  On Oil Prices
  Rice markets and government failure
  A private infrastructure solution
  The dollar and U.S. inflation
  China’s Currency
  Money: Bulgaria, Bosnia and Turkey
  Reflections on Reagan the Intellectual
  The World’s Greatest Unreported Hyperinflation
  The Fed’s Zigs and Zags
  On Democracy