PERİSKOP Mehmet Uğur CİVELEK
Ekonomist
Senaryolar ve Başrollerdeki Değişim...
 
Küresel düzeyde Merkez Bankaları’nın hem başrol alması senaryoyu kısa vadeli beklentilerle acil ihtiyaçlara göre şekillendirmesi gelecek açısından iyi şeyler söyleyen bir durum değildir. 2000’li yıllara ve özellikle küresel kriz sonrasına baktığımızda bu belirsiz özelliğin kronikleştiğini, geride bıraktığımız senede de pek bir değişiklik yaşanmadığını görüyoruz. Sorunlar ağırlaşıp durgunluğa mahkumiyet gelişmiş ekonomilerden gelişmekte olanlara doğru yayılıyor ve bu durumu tersine çevirmek adına pek birşey yapılamıyor. Bu süreçte gün kurtarılıyor ve sorunların ağırlaşmasına izin veriliyor; başka bir deyişle insanlığın maddi manevi tüm birikimiyle kumar oynanıyor ve farkındalık düzeyi kademeli olarak aşağı çekiliyor. Bu tablo ne demokrasi ne de etkin çalışacak bir serbest piyasa anlayışıyla hiç bir koşulda örtüşmüyor.

2012 yılı Avrupa Birliği’nin tarihi açısından özel bir önem taşıyacak: Avrupa Merkez Bankası’nın daha önce ısrarla kaçındığı parasal genişleme adımlarını atmak durumunda kalması karanlık bir döneme girildiği anlamına geliyor. Belki Euro Bölgesi’nin dağılması, durgunluğun derinleşmesi geciktirildi; fakat sorunların ağırlaşmasına izin verilerek daha büyük güven bunalımı tohumları ekildi. Avrupa’daki bu kangren durumu yalnız söz konusu bölgeyi değil tüm Dünya’yı etkileyecek...

Japonya’da ise yeni başbakan durgunluktan çıkmak adına enflasyon yaratmaya, Merkez Bankası’nı çok daha büyük parasal genişlemeler yapmaya zorluyor. Bu durum muhtemelen kur savaşlarını tetikleyecek, israfı arttıracak, söz konusu bölgenin sorunlarını çözmediği gibi gelişmekte olanların çok daha sorunlu hale gelmesinin hızlandıracak.

Mali uçurumun kenarındaki ABD için de durum pek farklı değil. 1995’den beri veri bağımlısı olan, nominal hedeflerden kaçan ve daha büyük parasal genişlemelere giden Federasl Reserve daha büyük riskler alıyor, sorunlar ağırlaşmaya devam ettiği için tutamayacağı ve tüm itibarını kaybetmesine sebep olabilecek vaatlerde bulunuyor. Her ay bir kısmı ipotek senedi bir kısmı devlet tahvili olmak üzere alım yapacak ve parasal genişlemeye devam edecek; enflasyon %25 düzeyini aşmadığı sürece işsizlik oranı % 6,5’un altına gerileyinceye kadar düzenli para basımını sürdürecekmiş. Belli ki artan çaresizlik nedeniyle, 1995 sonrasında neden nominal hedef açıklamaktan kaçındıklarını unutmuşlar!..

Parasal genişleme uyuşturucu gibidir, bağımlılık yaratır, şuurlu yaklaşımları engeller ve açgözlülüğü besleyerek insanlığı canavarlaştırır. Gelişmiş ekonomilerdeki olumsuzluk parasal genişleme ve sermaye hareketleri yoluyla gelişmekte olan ekonomileri de etkiledi. Önce aşırılıkları zorlayıp mevcut sorunlara hemşerilerini eklediler hem de eskilerini çözülemez hale getirdiler. Bugün ise kaynak sıkıntısı nedeniyle değil; talep yetersizliği sebebiyle aynı gelişmişler gibi durgunlaşmaya başladılar. Tabi bu saatten sonra hiç bir şey eskisi gibi olamayacak! Gelişmiş ekonomilerin Merkez Bankaları’da para basmaya başlamak zorunda kalınca ortaya çıkacak dalgalanmaların herhalde eşi benzeri olamayacak!.. Zira belirsizlik ve kırılganlık daha fazla artmayacak, sistem çökecek...

Yaşadağımız her şey uyuşturucu müptelalarının yaşadığı açmazla birebir örtüşüyor. Krize girmemek adına bağımlı olunan değişkene erişmek için her şey feda ediliyor, bu kısır döngü çöküşü hızlandırıyor. Merkez Bankaları’nın yapacağı parasal genişlemelere, piyasa bağımlılığının artması, siyasilerin ve insanlığın figüran olarak algılanması eşi benzeri olmayan bir algılama hatasıdır ve sonucu dayanılmaz acılarla doludur!.. Böylesi ortamlarda gerçekler görmezden gelinir, ham hayaller tahmin gibi pazarlanır, herkes değerlerini aldatmaya çalışır. Tüm bu süreç boyunca iyi ve güzel olan herşey tükenir...

2012 yılında Merkez Bankaları’nın başrol oyuncusu olacağı ve kendilerinden giderek daha fazla şey bekleneceği kesin. Kısa vadeli bakış açısıyla bu duruma bakanlar fırsat görüyor, orta vadeli değerlendirenler felaket kokusu alıyor. Rekabet koşullarındaki hızlanan bozulmayı açların sayısındaki geometrik artışı ve çaresizlik bataklığının derinleşmesini görmezden gelmenin birikmiş maliyeti herkesi kucaklamaya geliyor...