TANIL KÜÇÜK

Ekonomik Ve Sosyal Sorunlarını Çözebilmek İçin Türkiye Kesintisiz Ve Yüksek Oranlarda Büyümek Zorundadır
 
“ Rekabet gücünü artıracak yapısal reformlar artık bitirilmeli, gerekliliği üzerinde hemen hemen herkesin, her kesimin hem fikir olduğu mikro reformlar süratle devreye sokulmalıdır.”
 
Bildiğiniz üzere, Odamızın 39 yıldan bu yana her yıl hazırladığı ve sanayimiz üzerine ülkemizdeki en önemli ve kapsamlı çalışma diyebile-ceğimiz 500 büyük sanayi kuruluşu çalışmamızın 2006 yılı sonuçlarını geçtiğimiz günlerde, seçim öncesinde kamuoyunun bilgisine sunduk. Çalışmamız, sanayimizin 2006 yılında nasıl bir tablo sergilediğine dair önemli veriler ortaya koymuştur. Bu veriler basında oldukça geniş bir şekilde yer aldı. Sizlerin de ilgiyle takip ettiğini tahmin ediyorum. 2006 yılında en fazla kar eden kuruluşlar arasında ilk sırayı yine TÜPRAŞ almıştır. İkinci sırada, geçen yılın beşincisi Ereğli Demir Çelik, üçüncü sırada ise 2005’in altıncısı Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı yer almaktadır.

En fazla kar eden özel kuruluşlarda ilk sırada yine TÜPRAŞ’ı görüyoruz. TÜPRAŞ 2005’te olduğu gibi 2006’da da en çok kar eden özel kuruluş olmuştur. Geçen sene dördüncü olan Ereğli Demir Çelik ikinci sıraya yükselmiştir. Üçüncü sırada ise geçen yılın ikincisi Ford Otomotiv bulunmaktadır. Karda ilk 10 özel kuruluş tablomuz 2006 yılında bazı kuruluşların dikkat çekici bir sıçrama gerçekleştirdiğini göstermektedir. Örneğin 2005’te 23. sırada olan Mercedes-Benz 8. sıraya, Oyak-Renault da 25. sıradan 10. sıraya yükselmiştir.

İSO 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Çalışmasının 2006 yılı sonuçlarını özetlemek gerekirse, 2006 yılında, 500 büyük sanayi kuruluşunun 2005’e göre daha olumlu bir yıl geçirdiğini söyleyebiliriz. Ancak bu noktada 2006 yılı sonuçlarının 2005 yılına kıyaslanarak elde edildiğini ve de 2005 yılının kriz yılları olan 1999 ve 2001 dışında 500 büyük sanayi kuruluşu açısından en olumsuz yıl olduğunu da hatırlamalıyız. Dolayısıyla bu özellikteki 2005 yılı ile kıyaslanarak elde edilen 2006 yılı sonuçlarında ortaya çıkan iyileşme bizleri yanıltmamalıdır. Daha geniş bir zaman perspektifinde, örneğin 10 yıllık bir süreç içinde bakıldığında 2006 yılındaki finansal etkinlik ve karlılık göstergelerinin 1996 yılına göre daha olumsuz bir tablo sergilediği görülmektedir. Bir genelleme yapmak gerekirse, sanayi kuruluşlarımızın 2006 yılındaki nispi başarıyı risk üstlenerek ve borçlarını artırarak elde ettikleri söylenebilir. Ilımlı küresel rüzgarların tersine dönmesi ve olası risklerin gerçekleşmesi halinde sanayi kuruluşlarımız zor durumda kalabilir.

Risklere karşı dayanıklılığı artırmak için rekabet gücünü destekleyen, yatırım ve üretim ortamını iyileştiren uygulamaları süratle devreye sokmak gerekmektedir.

Son çeyrek yüzyıl itibariyle sanayi sektörü, Türkiye ekonomisinin ana sektörü konumundadır. İlk defa 25 yıl önce, 1982 yılında, sanayi sektörünün GSMH’daki katkısı tarımın önüne geçmiş ve o yılda GSMH’nın %22,1’i tarım sektörü, %22,6’sı sanayi sektörü tarafından yaratılmıştır. 1982 yılında elde edilen bu oranlar ekonomide bir dönüm noktasına işaret etmesi açısından son derece önemlidir. 1982 yılından sonra ekonomi sanayi sektörü ağırlıklı olarak yoluna devam etmiştir. 1982’de tarımın GSMH’da %22,1 olan payı, 2006’da %9,2’ye gerilemiştir. Sanayimizin payı ise, %22,6’dan %25,6’ya çıkmıştır. Evet, sanayimiz son 25 yılda ekonominin ana sektörü haline gelmekle birlikte, ekonomideki ağırlığını gerektiği boyutta artırdığını söylemek ne yazık ki mümkün değildir. Sanayi sektörünün GSMH’daki payı bize benzeyen ülkeler olarak kategorize edebileceğimiz Güney Kore’de %43, Endonezya’da %42 ve Polonya’da da %39’dur. Bu karşılaştırma daha kat etmemiz gereken bir hayli mesafe olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

22 Temmuz seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi siyasi tarihimizde eşine az rastlanan bir başarı elde etmiştir. Bu vesileyle başarılarından dolayı Başbakanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’ın şahsında, tüm Adalet ve Kalkınma Partisi ailesini kutlamak istiyoruz. Bu büyük başarı hiç kuşkusuz Adalet ve Kalkınma Partisi’nin taşıdığı sorumluluğu daha da artırmıştır. Seçmenin gösterdiği bu büyük teveccüh, ekonomik ve sosyal kazanımlara dönüşebilmelidir. Pek çok analist, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin başarısını, son dört yılda elde edilen, ortalama %7,4’lük büyüme ile açıklamaktadır. Akademik çalışmaların da büyüme iktidar arasındaki bağlantıyı ortaya koyduğu ifade edilmiştir. Biz hep şunu söyledik; ekonomik ve sosyal sorunlarını çözebilmek için Türkiye kesintisiz ve yüksek oranlarda büyümek zorundadır. Ve anlıyoruz ki ekonomiyi büyütmeyi başaran hükümetler iktidarda kalıcı olabilmektedir. Türkiye ekonomisinde, büyümenin lokomotifi sanayi sektörüdür. Son olarak, 2007’nin ilk çeyreğindeki, %6,7’lik büyümenin arkasında da, ilk çeyrekte, üretimini %7,8 artıran sanayi sektörü vardır. Ve büyümenin devamı önümüzdeki dönemde sanayimizin ortaya koyacağı performansa bağlıdır. Sürdürülebilir ve yüksek oranlı büyüme için, sanayimizin önündeki engellerin süratle kaldırılması gerekmektedir. Bu anlamda, beklentimiz, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin, iktidarının ikinci döneminde, arkasına aldığı büyük destekle ilk dönemde yapılamayanları, eksik kalanları yapması, tamamlamasıdır.

Rekabet gücünü artıracak yapısal reformlar artık bitirilmeli, gerekliliği üzerinde hemen hemen herkesin, her kesimin hem fikir olduğu mikro reformlar süratle devreye sokulmalıdır. İlk döneme makro ekonomik kazanımlar damgasını vurmuştu, ikinci dönem, ekonomide mikro ekonomik değişimin yaşandığı bir dönem olmalıdır. Yatırımın, üretimin, ihracatın, rekabet gücünün ve toplumun çok büyük kesimini ilgilendiren istihdamın önü açılmalıdır. Zaman kaybedilmeksizin, yeniden ekonomiye odaklanılması gerekmektedir.

İstanbul Sanayi Odası olarak bundan önceki hükümetimize olduğu gibi yeni kurulacak hükümetimize de elimizden gelen desteği vereceğimizi özellikle ifade etmek istiyorum. Geride bıraktığımız dönemde, her zaman sanayimizin ve ekonomimizin durumunu en objektif şekilde ortaya koymaya çalıştık. Ekonomide elde edilen kazanımlar, başarılanlar için takdirimizi daima dile getirdik. Ancak eksik kalanlara, yapılamayanlara dikkat çekmeyi öncelikli vazifemiz bildik. Zira sanayimize ve ülkemize en iyi hizmeti doğru bildiğimizi söyleyerek yapabileceğimize, hükümetimize ve ekonomi yönetimine en iyi desteği bu şekilde verebileceğimize inandık. Bundan sonra da bu anlayışla devam edecek, hükümet ve ekonomi yönetimiyle işbirliği içinde, sanayimizin sorunlarına çözüm üretmenin arayışı ve gayreti içinde olacağız