YAZDIK DA NE OLDU! Hadi Neşet TÜRKMEN
Ekonomik ve Siyasi Danışman
Türk Diasporası
 
Bugün dünyanın en önemli konularından birisi de lobiciliktir. Ne yazık ki, Türkiye bu çağdaş metodu keşfetmekte yeterli başarıyı gösterememiştir. Bu konularda ileri gitmiş uluslar; lobi faaliyetlerini yalnız devlet eliyle oluşturmayı geçen yüzyılda terk etmişlerdir. Günümüzde ise uluslar ticari ve de sivil toplum örgütleriyle hedeflerine daha kolay vardıklarını keşfetmişlerdir. Kürenin her noktasında kendini Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kabul eden ve koruyan vatandaşlarının bulunması Türkiye’nin en büyük kaynağı ve kazanımıdır.

20’nci yılını bu yıl kutlamakta olan ve sivil toplum örgütlerinin ülkemizdeki önemli temsilcilerinden “Marmara Grubu Vakfı” son 10 yıldır sürdürmekte olduğu “Avrasya Ekonomik Zirve” toplantılarının bu yılki gündeminde, klasikleşen ekonomi, enerji ve terör konuları yanında çağın en hassas gündemlerinden biri olan lobiciliği de almıştır. Özellikle bölge komşularımız devletlerin, İsrail-Yunanistan ve Ermenistan’ın diaspora adı altında oluşturdukları lobi çalışmalarının ne denli etkili faaliyetler yürüttüğü gerçektir. Bu nedenle Türkiye’nin de şimdiye kadar geç kalınmış olsa da bu dönemde bu etkili metodu gündemine almış olması çok önemli bir olaydır.

Yukarıda belirttiğim gibi sivil toplum örgütü olarak fevkalade olumlu çalışmalarına şahit olduğumuz Marmara Grubu Vakfı; Birleşmiş Milletler, Karadeniz Ekonomik İşbirliği ve Avrupa Birliği gibi önemli kurumlarda da kabul gören bir vakıftır.

Bu referanslar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının da, “Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal çıkarlarını ve menfaatlerini koruma amacıyla Türk diasporası için en uygun sivil toplum organizasyonu ortamını oluşturacaktır.

Dünyanın her yerinde yaşayan vatandaşlarımız Ermeni ve Rum diasporası gibi, Almanya’da, Fransa’da, Belçika’da, Hollanda’da, İsviçre’de, İsveç’te, Amerika’da, Avustralya’da Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal çıkarları için lobi faaliyetleri artık oluşturulmalıdır.

Kimsenin ulusal çıkarlarının aleyhine olmak ve onları incitmek için değil, ama Türkiye’nin menfaatleri için örgütlenmeliyiz. Kesinlikle unutulmamalıdır, vereceğiniz her türlü destek ve katkı Türkiye Cumhuriyeti’nin daha güçlü olmasını sağlayacaktır. Değerli dostlar resmimize bakıp bu konuyu yazmak sana mı kaldı diye düşünenler olabilir...

Bu yüzden Ertuğrul ÖZKÖK’ün daha önce kaleme aldığı bir öyküyü sizlerle paylaşmak istedim. Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında merhum müzik adamımız Ahmet ERTEGÜN’ün babası Washington Büyükelçimiz Münir ERTEGÜN beyefendi ile ilgilidir. 1940’lı yılların sonlarına doğru, büyükelçiye bir ABD senatöründen mektup gelir. Mektup şöyle başlamaktadır: “Sayın Bayım; bazı kişiler bana kara derili bir şahsı ön kapıdan evinize aldığınız bilgisini ulaştırdılar. Size şunu bildirmeliyim ki, biz ülkemizde bu tür davranışları tasvip etmiyoruz...” Senatör açıkça tehdit edip, zencileri evinize hele hele evinizin ön kapısından asla sokmayın diyordu. Sayın ERTEGÜN, güneyli senatöre şu mektupla cevap veriyor; “Sayın Bayım; bizim ülkemizde dostlarımız evimizin ön kapısından girerler. Mamafih siz geldiğiniz takdirde arka kapıdan girmenizi temin ederiz...”

Değerli dostlar; Merhum Münir ERTEGÜN beyefendinin bu sözleri söylediği 1940’lı yılların sonunda, ben de doğmuş ve Çanakkale şehidi bir aile büyüğümün ismi konularak, hayata Türkiye Cumhuriyeti’nde adım atmıştım. Bu yüzden de onların hatırasını yaşatmak arzusuyla Türk diasporasının görüşüleceği gündeme ön kapıdan giriyorum. Bilmiyorum şimdi anlayamayan kaldı mı acaba? Ortak aklın, bilginin ve birikimlerin olumlu neticelere ulaşması dileklerimle ve büyük Atatürk’ün deyişiyle: “Ne mutlu, Yurtta Sulh ve Cihanda Sulh diyene.” Dünyanın her noktasındaki genç Türk işadamları ve iş kadınlarının da Türk diasporasına katkısını rica ederim. Hepinize dost sevgi ve saygılarımla.