Tunay AKOĞLU

Malta’da olup bitenler
 
Geçen ay iki haftalık bir tatil için ailecek Malta Adası’ndaydık. Artık gayet iyi ve kolay bir şekilde bilinen (internet, turistik geziler...) Malta’nın coğrafi konumu, turistik özellikleri ve sosyo-ekonomik göstergeleri yanı sıra gözümüze çarpan diğer hususlar belki de daha çok ilgi çekebilir.
 
Gezimizin ilk günlerinde başkent Valetta’yı gezdik ve sonra iki ada turu (Kuzey ve Güney) yaptık. Hemen dikkatimizi çeken özellik, halkın kullandığı yerli dil oldu: Yüzde 50 – 60 Arapça, kalanı daha çok İtalyanca bir lehçe. Bu yerli dil, İsrailce(Hebrew) ve Arapça gibi ‘semitik’kökenliymiş. Herkes ingilizce biliyor. Günlük gazeteler ve yarı resmi lisan İngilizce.
Alışveriş olanakları çok sınırlı, bir tekküçük shopping mall var. Yerli mutfak sınırlı ve plajlar diğer Akdeniz ülkelerinin yanı sıra çok daha az organize ve pek çekici değil.
Ortada dolaşan turistlerin çoğunluğu yaşlı - emekli İngilizler, bunların pek çoğunda fiziksel sakatlıklar var...
Taksiler az sayıda ve pahalı. Kiralık oto daha çekici. Ada’yı dolaşan‘belediye otobüsleri’ eski model ve rahat değil, sık olmalarına rağmen inip binmek zor, çünkü tek açık kapı var ve bileti şoför veriyor.
Büyük otel zincirlerinin ismini taşıyan otellerin hemen hemen hepsi var Ada’da. Diğerleri tipik Akdeniz sahil turizmi otelleri. Otellerin hemen hemen hepsi yaşlı turistlere hitap ediyor ve ‘fitness’ veya ‘spa’ üzerine çalışıyor.
Ada’da oldukça çok sayıda göze çarpan bir genç öğrenci topluluğu da var. Bu topluluğun çoğunluğu Orta ve Kuzey Doğu Avrupalı ve İngilizce öğreten özel okul veya dershaneleri dolduruyorlar. Malta Üniversitesi, Birleşik Krallık (İngiltere) dışında ingilizce öğretim veren ilk üniversiteymiş. Bu üniversitenin çeşitli fakülteleri de yabancı öğrenci çekiyor. Sağlık ve hastane hizmetleri çok üst düzeyde. Bu alanda da, ucuz fiyat düzeyi sunup, yabancıları çekiyor Malta.
Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, bu yıl başında Euro bölgesine giren Malta,turizmin yanı sıra, artık elektronik endüstrisine, özel eğitim ve öğretime, paralı özel sağlık ve hastane hizmetlerine ağırlıkve öncelik veriyor.
Adanın her köşesinde Malta fiövalyelerinin isimleri, heykelleri, kaleleri, ‘Turistik’ modelleri ve müzeleri var. Bir de,İkinci Dünya Savaşında İngiliz harp filosuna deniz üssü olması ve Alman hava akınlarına karşı gösterdiği kahramanca direnişe bağlı hatıralar.
Malta’daki ilk haftamızda turizm ilanları arasında gözümüze çarptı:‘Malta fiövalyeleri Gösterisi’. Adanın ortasında eski bir kale içinde bu gösteri. Otellerden turistleri toplayıp akşam bu gösteriye otobüslerle götürüyorlar. Biletlerimizi alıp katıldık bir gruba.
Güzel, ortaçağ havasında bir salon, dört köşe bir sirk alanı gibi. Gösteri üç saat kadar sürdü. Konu, tamamen 1565 yılındaki dört buçuk aylık(18 Mayıs – 8 Eylül) Malta’nın Osmanlılarca kuşatılması. fiövalyelere karşı, Türk kıyafetli, sarıklı - şalvarlı korsanlar (!) dövüşüyor ve tabii bu korsan Türkler yeniliyor ve Ada kurtuluyor!
Bu arada, Malta’lı genç bir nişanlı çiftin çektiği aşk çilesi de sıkıştırılmış gösteriye. Genç adamın güzel sevgilisi Türkler tarafından, Ada’nın sarılmasında kaçırılıyor ve ‘Sultan haremi’ için zorlanıp, işkence ediliyor; ancak, genç kız kahramanca bir direniş gösteriyor ve sevgilisi genç sövalye tarafından kurtarılıyor ‘zalim (!)’ Türkler’in elinden. Türklerin hezimetlerinden sonra, genç çift evleniyor ve Ada’nın kurtuluş şenliklerine katılıyor. Bütün gösteriyi genç bir kadın sunucu, 16. yüzyıl Malta folklorik giysileri içinde, şiirsel biçimde ve müzik eşliğinde yürütüyor. Gösteri; tamamen Türklerin zulümleri, Malta kalelerine ve surlarına saldırmaları, Malta fiövalyelerinin kahramanlıkları ve Türkler’in yenilmeleri üzerine kurulmuş.
Gösterinin iki bölümü arasındaki arada ve gösteri sonunda şöyle bir sordum etrafımdakilere veya kale dışında sigara içen turist – seyircilere; bunların çoğunluğu gösterideki düşmanın Türkler olduğunu anlamamış durumda (Biraz da akustik sistem pek iyi olmadığından!). Bir de bu yarı çıplak, sakallı, pek esmer ve yatağanlı korsanların ‘Arap’ olduklarını anlayanlar çoğunlukta! Sonuçta önemli olan hilalli korsanların, Haçlı Malta fiövalyeleri’ne yenilmiş olması, gösteriyi seyredenler açısından.
Ancak, konu bunun ötesinde başka bir anlam daha taşıyor:
Neden, Malta gibi küçücük bir ülke, bunca yüzyıldan sonra böyle bir gösteri düzenliyor?Aslında, Malta şövalyelerinin pek çok daha ilginç serüvenleri var. Neden bu Türk anısı ve fobisi?
Bunun cevabını Malta tarihinde aramak ve bulmak mümkün.Gerçekten de, devamlı ve yüzyıllar boyunca Roma İmparatorluğu’nun ufacık bir parçası ve sonra Arap kolonisi ve İngiliz kolonisi olarak yaşayıp giden ve bu arada bütün Avrupa ülkelerinden gelen bir avuç maceraperest şövalyeler tarafından yönetilen Malta’yı, ulusal açıdan birleştirebilecek başka bir konu yok: Sadece 1565’deki Türk kuşatması.
(Bunu doğrulayan ayrıntılı tarih bilgisini, internetten veya kolaylıkla bulunabilecekansiklopedik diğer tarafsız yazılı kaynaklardan hemen irdelemek mümkün herkes için).
Nitekim, örneğin iki kez kuşatılan Viyana’yı konu alıp, Avusturyalılar’ın sergilediği bir‘Türk Gösterisi ‘ söz konusu bile değil. Çünkü, Avusturya’nın tarihinde o kadar çok önemli ve anlamlı olaylar ve hatıralar var ki, Türk kuşatmalarını kullanarak ulusal bilinç edinebilmekaygı ve ihtiyaçları yok!!!
Oysa ki Malta açısından durum değişik: Sadece 1565 Türk kuşatması, 1964 yılında bağımsızlığına kavuşan küçükbir ada için birleştirici ve ulusal bilinç vermesi mümkün tek olay!!!
Birinci Dünya Savaşı sonundaki Osmanlı ‘MaltaSürgünlerini’ de anarak,bu küçük Ada’nın böyle bir yoğunTürk gösterisineverdiği önemi ibretle zihinlerimize kayederek, Malta gezimizi bitirdik.