Fatih AYDIN
EurAsia Strategies Londra, Genel Müdür
Akıllı şehirler: Bir şehir IQ’sunu nasıl arttırabilir?
 
Acı ve tatlı günleri ile birlikte 2012 yılını geride bıraktık. Küresel büyümenin azalması, dünya ticaret hacminin yavaşlamasına bağlı olarak gelişmekte olan bazı ülkelerin büyümelerinin de olumsuz yönde etkilenmesi ve gelişmiş ülkelerdeki yüksek işsizlik oranları gibi olumsuz tablolar sürekli gündemdeydi.

Her ne kadar dünya ekonomisine olumsuz bir görünüm yerleşmiş olsa da, güzel haberler gelmiyor değil. Geçen hafta okuduğum ‘Akıllı Şehirler’ konulu bir rapor 2013 yılında başta gelişmekte olan ekonomiler olmak üzere dünya ticareti için olumlu sinyaller veriyordu.

Geçtiğimiz hafta yayınlanan ve Asya pazarına yönelik hazırlanmış raporun konusu son zamanlarda gündemin popüler başlıklarından akıllı şehirlerdi. Raporda, her ne kadar akıllı şehir projelerinde Avrupa pazar payı olarak liderliği elinde bulundursa da, Asya’nın hızlı bir yükselişte olduğu vurgulanıyor.

Çin’in hızla büyüyen kentleşme dalgası ile birlikte akıllı şehir teknolojilerine büyük önem verdiğinden bahsediliyor ve bu alandaki yatırımlarına dikkat çekiliyor. Benzer şekilde Japonya ve Güney Kore hem yaşam kalitelerini yükseltmek hem de ihracat gelirlerini arttırmak için akıllı şehir teknolojilerine büyük önem veriyorlar. Önümüzdeki 5 sene için bölgeye yönelik yapılan tahminde pazar hacminin yaklaşık 260 milyar dolar seviyelerinde olacağı belirtiliyor.

Benzer bir başka rapor Amerikalı araştırma şirketi Markets & Markets tarafından geçen sene yayınlanmıştı. Rapora göre, akıllı şehirlerin toplam pazar payı önceki yıl 526.3 milyar dolar seviyelerindeyken 2016 yılı ile birlikte global olarak 1 trilyon dolar seviyesine yükselmesi öngörülüyor.

Peki akıllı şehir (ler) nedir?
TÜGİAD Elegans’taki bu ilk yazımda özellikle Amerika ve Avrupa’da önemli yatırımların yapıldığı bu alan üzerinde durmak ve ülkemizin bu alanda ne düzeyde olduğunu siz değerli okuyucularla paylaşmak istedim.

Sektörün büyüklüğü, kullanılan teknolojilerin gelmiş olduğu seviye, önümüzdeki yıllarda bu alandaki ticaret hacmine dair beklentiler ve araştırmalarda öne çıkan ekonomiye yapacağı katkıya dayalı rakamsal tahminler son derece teşvik edici. Bununla birlikte akıllı şehirler konusunda hem anlamı hem de vizyonu bakımından bazı eksik bilgilendirilmelerden dolayı yanlış algılamaların oluştuğu kanısındayım.

Genel olarak akıllı şehirler dar anlamıyla, sadece teknoloji çerçevesinde ele alınmakta, ICT’nin (Information and Communication Technology) ya da Türkçe’de BİT’in (Bilgi ve İletişim Teknolojileri) daha etkin şekilde kullanıldığı yerler (projeler) olarak değerlendirilmektedir.

Ancak akıllı şehirler başta sürdürülebilir ve pozitif ekonomik etki unsurlarını içine alan ve toplumun memnuniyetine odaklanmış denetimi, katılımı, ve bilgi paylaşımını ön plana çıkaran çok daha kapsamlı ve entegre projelerdir.

Akıllı şehir projeleri problem önceliklerini objektif kriterlerle belirleyen, bürokrasinin azaltıldığı ve çözümlerin üretiminde halkın aktif katılımının sağlandığı şeffaflık temelli bir vizyona sahiptirler.

Akıllı şehirler kavramını tamamen ‘cool’ teknolojiler ile özdeşleştirmek çok doğru olmayacaktır. ‘Akıllı’ olmak süreçleri yeniden tanımlamak ve vatandaşları sürece aktif bir şekilde dahil etmektir.

Dubai Elektrik ve Su Kurumu ( Dubai Electricity and Water Authority ) yakın zamanda akıllı telefonlarda kolayca kullanılabilecek bir uygulama geliştirdi. Dubai’de yaşayanlar bu uygulama sayesinde elektrik, su ve benzeri faturalarını kolaylıkla ödeyebiliyorlar. Vatandaşların bilgisayarlarından, akıllı telefonlarından veya tabletlerinden diledikleri zaman kamu ile ilgili bilgilere kolaylıkla ulaşabilmelerinin sağlanması lazım. Ülkemizde bu alanda E-devlet sistemi düşünce olarak başarılı bir proje ancak buradaki temel sorun devlet ve yerel yönetimler arasındaki entegrasyonun uygulamada sağlanamamış olması.

Yerel yöneticilerin sosyal medya vasıtası ile halkla daha interaktif bir şekilde iletişim halinde olmaları da sürece büyük katkı sağlayacaktır.

Yerel yöneticilerimiz ve siyasetçilerimiz için bu anlamda en güzel örnek devlet protokolünün en üst kademesinde bulunan Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah GÜL. Cumhurbaşkanımız’ın sosyal medyayı ne kadar aktif bir şekilde kullandığını hepimiz biliyoruz.

Geçtiğimiz günlerde Çankaya Köşkü’nde Türk sosyal medyasında aktif hesap sahiplerinin ağırlanması ve görüşlerinin dinlemesi önemliydi.

Vatandaşların şehirleri daha ‘akıllı’ yapma sürecinde aktif rol almaya istekli olduklarına dair dünyada güzel örnekler de var.

Rio de Janeiro’lu yerel yöneticiler belediye ve kamu hizmetlerine yönelik akıllı telefonlarda ve tabletlerde kullanılmak üzere geliştirilecek uygulamalar (app) için düzenledikleri birçok anket ile halkın görüşlerini değerlendirdiklerinde 1,876 farklı fikir toplanmştı !

2050 yılı ile birlikte uzmanların görüşüne göre dünyada kentlerde yaşayanların nüfusu iki katına çıkacak. Bunun anlamı dünyamıza her yıl New York’a eş değer yedi şehir ekliyor olacağımız ! Bu anlamda tüm ülkeler için olduğu gibi akıllı şehir kavramı ve projeleri ülkemiz için de son derece önem taşıyor. Türkiye’de hali hazırda nüfusun zaten yüzde 70’i şehirlerde yaşıyor. Geçen sene yapılan global akıllı şehirler sıralamasında ülkemizden hiç bir şehir üst sıralarda yoktu. İstanbul’un bir dünya markası olduğunu hep söyler dururuz ancak İstanbul geçen sene açıklanan listede 68. Sıradaydı ! Sadece İstanbul ya da büyükşehirlerimiz özelinde değil eğer tüm şehirlerimizi ‘akıllı’ ve dünya standartlarında ‘rekabetçi’ konuma getirmek isteniyorsa eğitimden, çevreye, trafikten enerjiye ve güvenliğe teknolojik alt yapıyı dikkatlice tasarlamak gerekiyor ve bunları yaparken de paydaşlar arası entegre bir eşgüdüm de şart.

Geçtiğimiz Eylül ayında benim de organizasyon komitesinde yer aldığım İstanbul Swissôtel’de düzenlenen Dünya Akıllı Şehirler Zirvesi’nin ( World Intelligent Cities Summit – WICS ) konuklarından birisi de Torino Belediye Başkanı Piero FASSINO’ydu.

Kendisi hem WICS öncesinde yaptığımız sohbette hem de WICS açılış oturumunda Torino’yu bir sanayi şehrinden kültür, turizm ve inovasyonun ön plana çıktığı bir akıllı şehire dönüştürmede birlikte çalıştıkları iletişim guruları ve ekibin temel prensiplerinin başta inovasyon olmak üzere akıllı enerji tüketimi, E-devlet, akıllı ulaşım ve sosyal kaynaşma olduğunu vurgulamıştı.

Piero FASSINO ile aynı oturumda konuşan Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Sayın Egemen BAĞIŞ, İstanbul, Kanal İstanbul, Marmaray, üçüncü köprü, kentsel dönüşüm ve toplu taşıma projeleriyle, kongre ve finans merkezleriyle, tarihi zenginlikleriyle ve kültürüyle önümüzdeki dönemde de gerçekten dünyada çözümün merkezlerinden biri olacaktır demişti. Umarız bu ve benzeri projeler hiç zaman kaybı olmadan en kısa sürede hayata geçirilirler, zira dünyada ‘şehirler arası rekabet’ göz önüne alındığında rakipler bir hayli yol almış durumda!

Bir düşünün: eğer şehirlerimiz bizlerle konuşabilselerdi – bizlere etkin biçimde trafiğin en son durumu, alternatif yollar, bulunduğumuz yerdeki araç park durumu, elektrik, su gibi kamu hizmetleri konusundaki anlık güncellemeler hakkında etkin biçimde bilgi verselerdi?

Böyle anlık bilgiler ve yönlendirmeler hem ekonomiye katkı bakımından hem de şehirlerde yaşayanları ve o şehri ziyaret edenlerin yaşam kalitesini arttırma yönünden faydalı olmaz mıydı? Entegre ve anlık bilgilere kolayca ulaşılabilecek bir sistem şehirlerde yaşayanların çalışma koşullarını ve üretkenliğini arttırmaz mıydı?