ÖZKAN TUNÇ

Amacımız Yeni Kurulan Global Düzen İçerisinde Yerimizi Almaktır.
 
Bandırma’da doğan; ilk, orta ve lise eğitimine orada devam eden Özkan TUNÇ, üniversite eğitimini M.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Pazarlama Uzmanlık Dalı üzerine tamamladı. Evli ve iki çocuk babası. BANSİAD (Bandırma Sanayici ve İşadamları Derneği), Bandırma Yelken Kulübü, SİİD (Salça İmalatçıları ve İhracatçıları Derneği) üyesi.
 
TÜGİAD üyeliğim, Sn. Muharrem YILMAZ’ın başkanlığı döneminde başladı ve5 yıldır bu saygın sürekli bir devinim ve gelişim içinde bulunan derneğin üyesiyim. Derneğimizin yazılı tüzük ve kuruluş amaçları arasında yer alan; “Atatürk ilkelerine uygun olarak genç işadamlarının liderlik vasıflarını, sosyal sorumluluklarını ve dayanışma ruhunu geliştirmek suretiyle kamu yararının elde edilmesi ve kamu hizmetinin gerçekleştirilmesi için yurt çapında tüm toplumun sosyo ekonomik düzeyinin geliştirilmesine katkıda bulunmalarını sağlamak” benim duygu ve düşüncelerimi yansıtmakta. Üç kuşaktır içime işlemiş, sahip olduğum girişimcilik ve sanayicilik misyonunun açıklanabilmesi ve beslenebilmesi bakımından da bu tasvirlerin doğru olduklarını hissediyorum. Bu yönü ile de, böyle düşünen ve bu bakış açısıyla bakan ülkemizin iş dünyasındaki tüm genç savaşçılarını, çatımız altında toplanmaya ve katılıma davet ediyorum.

Ben üçüncü kuşak, eskilerin tabiriile bir “SALÇACI”yım. Dedemin başlatarak devam ettiği ve babam ve rahmetli amcamın çok yoğun ve cesur bir tempo ile geliştirerek büyük bir yapıya dönüştürdükleri bir kurumdan geliyorum. Yıllarca bu yapının gelişme, kurumsallaşma, satış ve finans organizasyonlarının içinde bulundum vedeğişik görevler aldım.

Salçacılık ilk zamanlarda, tamamen iptidai denebilecek yöntemlerle imal edilen ve tabiri caizse, üzeri açık fabrika niteliğindeydi. Arazi içerisinde motorlu elekler ile, domatesin parçalanıp ezilerek, elde edilen suyunun tuz ilavesi ve kendi kendine mayalanması ile koyulaştırılarak yapılırdı. Buna günümüzde ev tipi salça da denir. O dönemde, bu tip yapılan salçada herhangi bir ısıl işlem söz konusu değildi. Malın çoğu, İstanbul’dan gelen azınlık tüccarları tarafından alınır ve aranırdı. Zamanla tonajlar o haldeki üretime rağmen büyüdü ve Anadolu’daki diğer illere de pazarlama yapılır ve dağıtılır hale gelindi.

Daha sonra pastörize ısıl işlemle imalat yapan ilk fabrika, gençlerin ısrarı ile dedemin, Kapıdağ yarımadasında bulunan zeytin bahçelerinin çoğunun ve üzüm bağlarının tamamının bozularak satılması ile elde edilen sermaye ile kuruldu. Salça imalat ve kalite anlayışı tamamen değişerek yerini bugünkü hijyen koşullara devretmiştir ve benim işin içinde yetişme sürecim de işte bu dönemde başlamış, yedi yaşından itibaren kışları okul, yazları iş şeklinde devam etmiştir.

Aslında ailemin şu ana kadar yaşadığı iş süreci, Türkiye’mizde kurumsallaşmayı tamamlayamayan aile işletmelerinin yaşadıklarına güzel ve canlı bir örnektir.

İptidai şekilde 70’li yıllarda başlayıp modern yatırımlarla gelişerek, 80’li yıllarda büyümüş olan işimiz, içeride beş tesisle üretim yapan, Tat konserveden sonra ülkede ikinci büyük üretim ve satış gücüne kavuşmuş ve 90’lı yılların ilk yarısına kadar da ülke içinde ve ihracat pazarlarında etkin bir konuma gelmiştir. Ancak bu durum, aile şirketinin %50’sini elinde barındıran büyüklerimizden birisinin hazin vefatı ile ivmesini kaybetmiş ve kurumsallaşma çalışmalarını henüz tamamlayamamış olan işletmemizde, vizyon ve kuşak çatışmaları, bölünme ve parçalanmayı da beraberinde getirmiştir.

Aile işi önce ikiye bölünerek mevcut firma her şeyi ve tüm organizasyonu ile bırakı-larak sadece beş tesisten ikisi, ben ve akrabalarımın payına karşılık alınarak ayrılınmış ve her şeye sıfırdan başlanmıştır. Sonra ben ve akrabalarım arasında da bir kez daha bölünme gerçekleşmiş ve şahsım için yeni bir başlangıç daha söz konusu olmuştur.

Şu anda, Türkiye’nin bu konudaki, Avrupa’daki en modern tesislerinden birisinde mücadelemizi sürdürmekteyiz. Üretimimizin % 90’ların üzerindeki oranı ihracata gitmektedir. Ürünümüzün yüzde % 15-20’si nihai tüketim ambalajlarında, kalan büyük bir bölümünü ise, endüstriyel amaçlı olarak başka işletmelerin kullanımı için butik olarak üretilen ASEPTİK Salça olarak gerçekleştirmekteyiz.

Müşteri kitlemiz içinde büyük multinational boyutlarındaki firmaların, dünyanın değişik ülkelerinde faaliyet gösteren bölgesel tesisleri ağırlıktadır. Firmaların nihai ürettikleri ürünler olan, ketçap, domates suyu, balık konservesi, soslu biftek ürünleri, hazır çorba ve buna benzer daha nice katma değeri yüksek ürünlerinin her biri için, farklı spektlerde ve kalite özelliklerine sahip salça üretiriz. Bir ketçapın tabağa servis yapıldıktan belirli bir süre sonra, suyu ile katı bölümünün ayrışmaması, bir domates suyunun içindeki taze domates kokusu hep salçanın hammadde, üretim teknolojileri farklılıkları ve yöntemleri ile, biz tedarikçileri tarafından üretilebilmesi ile sağlanabilir. Zira, nihai sonucu oluşturan birincil etken faktör, kullandıkları salçadan gelir.

Başta Japonya olmak üzere, Singapur, Endonezya, Malezya, Filipinler gibi Uzakdoğu, Umman, Bahreyn, Yemen, Dubai, Suudi Arabistan gibi Ortadoğu, İsveç, Norveç gibi kısmen Avrupa ve Rusya ülkelerindeki yerel ya da uluslararası güç konumundaki markaların paketleyicileri ya da kendi firmaları müşterilerimizdir ve yıllardır süren köklü ilişkiler çerçevesinde iş yürütülür. Bu müşteri kitlesinin pazarlarındaki büyümelerine ve yeni ihtiyaçlarına uyum sağlanarak yeni ürün arayışları devam etmektedir. Organik Salça üretimi bunlardan biridir. Firmamız üç yıldır organik salça üretmektedir ve çoğunluğu endüstriyel kullanım amaçlı olarak ihraç edilir.

Yatay entegrasyon yapılmaya çalışarak, sahip olduğumuz ekipman ve işgücünün daha etkin kullanımı ve bölgemizin sahip olduğu hammadde kaynaklarının değerlendirilmesiyle, ürün çeşitlemesine gidilmektedir. Zira, hızla yükselen maliyetler ve gittikçe değerini TL’ye karşı kaybeden yabancı para birimleri, maliyetlerin aşağıya çekilebilmesi sureti ile karlılığın arttırılabileceğini, tüm imalatçı ihracatçılar gibi bize de öğretmiştir. Hedefimiz ürün gamımızı daha da artırarak, ciromuzu önümüzdeki beş yıl içinde ikiye katlamaktır.

Sektörümüzde salça üretimi gerek endüstriyel kullanım amacı ile yarı sınai mamul olarak, salçayı kendi imalatlarında kullanan başka işletmelerin talebi standartlarında ve ambalajda ve gerekse de nihai tüketime yönelik olarak yapılmaktadır.

Sektörde büyük işletmelerin genelde hammadde temin yöntemi “Sözleşmeli Tarım Modeli”dir ve bu bağlamda çiftçilerle imzalanan ve karşılıklı akitler taşıyan ve her seneyenilenennitelikte gerçekleşmektedir. Sektörümüz firmaları bu yönü ile endüstriyel tipte özel domates tohumları ithali ve bunlardan elde edilen tüp fidanların çiftçi arazilerine dikimi, bunun yetişme döneminde ziraat ekipleri aracılığı ile takibinin yapılması, her türlü bakım döneminde gerekecek ilaç ve gübre ve nakit avans temini ile adeta hizmet vermekte ve çiftçi arazisinde adeta bize taşeron üretim yapmaktadır. Bu sebeple bizimkisi, misyon üstlenmiş ve çiftçiye belirli alım ve servis garantileri sunan, aslında başka ürün alternatifleri ile mukayese edildiğinde, çiftçi için önünü görmesini sağlayan ve daha az ticari riskler içeren bir sektördür.

Sektörümüzün sıkıntılarını içeren ve üstlenilen misyonun tarımsal arazilerin kullanımı, çiftçi için var olan alternatif olabilmenin yaşatılabilmesi ve daha iyi yerine getirilebilmesi bakımından, hazırlanmış olan rapor ve talepler başta Sn. Başbakan’ımız olmak üzere, devlet yetkililerine iletilmiştir. Bu taleplerin başında, hammadde maliyetlerinin aşağıya çekilebilmesi için, çiftçiye ton başına, sözleşmeli tarım modeli kapsamında üretim desteği ve enerji maliyetlerin aşağıya çekilebileceği imalatçıya destek sistemi gelmektedir.

Kurucuları arasında yer aldığımız ve üyesi bulunduğum derneğimiz, SİİD (Salça İmalatçıları ve İhracatçıları Derneği) aracılığı ile, sektördeki haksız rekabetin önüne geçebilmek ve tüketiciyi debilinçlendirmek amacı ile, piyasaya arz edilen ürünlerden alınarak, bağımsız laboratuarlarda analiz ettirilerek, ürünlerinde problem olan firmalara düzeltici faaliyetlerde bulunmalarını, aksi taktirde tüketiciyi yanlış yönlendirdikleri ve haksız rekabete sebebiyet verdikleri gerekçesi ile ilgili makamlara