STEVE H. HANKE Steve H. HANKE
Johns Hopkins Üniversitesi Uygulamalı Ekonomi Profesörü & Forbes Dergisi Köşe Yazarı
Yükselişler ve Çöküşler
 
Büyük Bunalım başlamadan önce, Avusturya okulundan ekonomistler bir “iş döngüleri” teorisi geliştirdiler. Avusturyalılara göre, bir merkez bankası kısa dönem faizlerini yapay olarak düşük tuttuğunda işler kötüye gider. Bu düşük oranlar kredi patlamalarını tetikler. Bunun sonucunda, işletmeler uzun vadeli yatırımlara aşırı değer verirler ve –büyük miktarda paranın aşırı uzun vadeli ve sermaye yoğun projelere bağlandığı- yatırım kaynaklı bir yükseliş ortaya çıkar.
Yatırım kaynaklı yükselişler kendileri yok edecek tohumları ekerler. Yükselişler çöküşlerle sonuçlanır. Çöküşler yoğun iflaslar ve kredi patlaması dönemlerinde yanlış yatırımlarla dolu bir manzara biçiminde görülür. Bu yanlış yatırımların çoğu asla gün ışığı görmez.
Ekteki tabloda, bir projenin ömrünün uzunluğuna bağlı olarak, reeskont oranındaki bir düşüşün bir sermaye projesinin mevcut değerini nasıl attırdığı gösterilmektedir. Yapay olarak düşürülmüş bir faiz oranı projelerin değerlenmesini etkiler ve uzun vadeli ve daha sermaye yoğun projeler kısa vadeli ve sermaye yoğunluğu daha düşük projelerden daha cazip hale gelir.
Avusturya okulunun teorisi son yükseliş-çöküş döngüsünü mükemmel denecek kadar iyi açıklamaktadır. 2003 Temmuz’unda, ABD Merkez Bankası (Federal Rezerv) federal faiz oranını, tüm bir yıl boyunca kalacağı % 1 rekor seviyesine indirdi. Bu süre boyunca, doğal (veya nötr) faiz oranı % 3 – 4 aralındaydı. Merkez Bankası faiz oranının doğal oranın altında olmasının sonucu olarak, bir kredi patlaması başlamış ve son hızla devam ediyordu. Ama gecenin gündüzü izlediği gibi, çöküş hemen köşede bekliyordu.
Çöküş kendisini, sonuncusu Dubai’deki kriz olmak üzere değişik biçimlerde gösterdi. Avusturyalıların bakış açısından, Dubai çöküşü şaşırtıcı değildir. Gerçekten de kredi patlaması Dubai’ye büyük bir hızla aktı. Bu kadar küçük bir toprakta bu kadar çok uzun vadeli ve sermaye yoğun projenin olması anlaşılır bir şey değildir. Bu ucuz kredi patlaması birçok Dubai projesini tavana vurdurdu. Gökdelenler göreli olarak sermaye yoğun binalardır. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, yapay olarak düşük tutulan faiz (veya reeskont) oranları gökdelenleri kısa binalardan daha cazip hale getirir. Sonuç olarak, gökdelen inşaatı Avusturya döngülerinin ritmine uyar; bir kredi patlaması sırasında gökdelen inşaatları başlar ve tipik olarak gökdelenin tamamlanması bir çöküş dönemine denk gelir (ekteki tabloya bakın). Tamamlanmak üzere olan Burç Dubai de açık bir şekilde bu şablona uymaktadır.
Çöküşler, dünya rekoru kıran gökdelenler için uzun süren sıkıntı dönemlerine neden olmuştur. Gökdelen sıkıntıları en iyi James Grant’ın anlattığı klasik 40 Wall Street felaketlerinde ifade edilmektedir (tabloya bakın). Grant, The Trouble with Prosperity adlı kitabında şunları söylemektedir: “Forty Wall Street, Bank of Manhattan’ın yıllık kira gelirini 690.000 ABD dolarından 1 milyon ABD dolarına yükselten yeni alanlar kiralamak için yaptığı destek hamlesinden sonra bile kayıp bir işti (aslında, yükselme dönemi gökdelenlerinin çoğu böyledir). Sorun genel olarak dünya ile ilgilidir. Gelirler düşmektedir, azalırken gökdelenin yoğun sermaye yapısının buna uyum sağlamasıdır; iyi zamanlarda alınan borçların vadesi kötü zamanlarda gelir ve ödenmesi de zorunludur. 40 Wall Street tamamen dolu olduğundan metrekaresi 6 dolardan 4.7 milyon dolar gelir getirmektedir. Binanın zarar etmemesi için ise 3,9 milyon dolar gerekmektedir. Canlanmanın yüksekliği ve çöküşün derinliğinin göstergesi olarak bu 3,9 milyon dolarlık gelire ilk olarak 1952 yılında ulaşılmıştı.
Grant’ın anlattıklarına göre, gider ve gelirin dengelendiği 1952’dan önce 40 Wall Street iflas etmişti. “Kiralar elbette aşırı düşme eğilimindeydi. Aynı şey emlak vergileri, arsa kirası ve tahvil faizi için geçerli değildi ve şirket bu yükümlülüklerinin her birinde temerrüde düşmüştü. Resmi iflas işlemleri bir sonraki yıl içinde tamamlandı.” 1940’da, binanın değeri 1930’daki maliyetinin yarısının biraz üstündeydi.
40 Wall Street ve diğer rekor kıran gökdelenler birer kılavuzdur ve Dubai Hayek tarzı bir artçı gibi onları izlemiş olabilir. Bu durum – Avusturya döngü teorisinin önde gelen mimarlarından biri olan Nobel ödülü sahibi Friedrich Hayek’e göre – bir yükseliş-çöküş döngüsü izlemektedir ve en sert şekilde de yükseliş dönemlerinde inşa edilen en sermaye yoğun projeleri etkilemektedir.
Dubai’den ABD’ye gidersek, Baa ve Aaa şirket tahvil gelirleri arasındaki fark 350 temel puanlık zirvesinden 120 temel puanın altına düştü. Bu fark 1930’lardan bu yana en düşük seviyeye inmiştir. Ekteki tablonun gösterdiği gibi, ABD’nin bir yükselme dönemine girmesi gerekir. Gerçekten de, yıllık gerçek büyüme oranları önümüzdeki iki üç aylık dönemde (2009’un 4. çeyreği ve 2010’un 1. çeyreği) % 7’ye ulaşmazsa, Obama yönetiminin müdahaleci politikalarının bir çöküşe denk düştüğünü bileceğiz.

  Democracy or Liberty?: The Middle East and North Africa
  The Dance of the Dollar
  The curse of government failure
  The Dead Hand of Exchange Controls
  The Great Dissemblers
  The Baltics, Bulgaria and Greece
  Booms and Busts
  Hu versus Sarkozy
  The Misery Index: A Reality Check
  China’s Cards
  Greenspan’s Fairy Tales
  From John Law to John Maynard Keynes
  A great depression?
  The law of the ratchet
  On Oil Prices
  Rice markets and government failure
  A private infrastructure solution
  The dollar and U.S. inflation
  China’s Currency
  Money: Bulgaria, Bosnia and Turkey
  Reflections on Reagan the Intellectual
  The World’s Greatest Unreported Hyperinflation
  The Fed’s Zigs and Zags
  On Democracy