Can KANTAR

Sigorta bir ihtiyaçtır
 
Sigortacılık ülkemizde hızla gelişiyor. Sigortacılık Kanunu geçtiğimiz sene çıktı; ikincil düzenlemelerle ise gerek şirketler gerekse sigorta sektörünün tüm bileşenlerine çekidüzen getiriliyor. fiirketlerin mali yapılarını sıkı denetleyen düzenlemelerin yanı sıra tüketiciler lehine getirilen düzenlemeler nedeniyle sektöre duyulan güven her geçen gün artıyor. Sokaktaki vatandaş sigorta şirketleri için, “sigortacılar poliçeyi satın alana kadar iyi, hasar olduğunda da hasarı ödememek için bin dereden su getiriyorlar” şeklinde sitemde bulunuyor. İşte bu nedenle, yeni yasa ile bu sorunların yaşanmasına engel olmak amacıyla önceden bilgilendirmeyi esas alan uygulamalar devreye sokuldu. Sigortalı poliçeyi satın almadan önce ne gibi bir sigorta yaptırdığını poliçesinin neleri kapsayıp neleri kapsamadığını anlatan bir yazıyı okuyup imzalaması isteniyor. Buna rağmen hasar anında bir anlaşmazlık ortaya çıkarsa, kurulan fakat henüz çalışmaya başlamayan Tahkim Komisyonu’na başvurulması isteniyor. Tahkim Komisyonu anlaşmazlıklarla ilgili kararını kısa sürede verecek ve 40 bin YTL’ye kadar kısmına itiraz edilemeyecek. Karar bağlayıcı olacak. Bunların hepsi tüketicinin sigorta sistemine güveninin tekrar sağlanabilmesi için yapılıyor.
Sigorta şirketlerinin tüketici karşısındaki yüzü olan acentelere de çeşitli düzenlemeler getiriliyor. Artık her önüne gelen ve sigorta şirketinde tanıdığı olan acentelik yapamayacak. Öncelikle Hazine’den yeterlilik belgesi alması gerekecek. Sigortacılık bağımsız bir alanda yapılabilecek. Plazaların ya da şirketlerin bünyesinde bir masadan sigorta acenteliği yapılamayacak. Bu düzenlemelerle acentelik mesleğinin de saygınlığı sağlanıp standartlarının AB seviyesine getirilmesi sağlanacak. Geçtiğimiz günlerde acentelik konusunda İtalya’da araştırma yapan bir acente dostumun raporunu okudum. Ülkeler arası mesleki farklılıkların dışında ciddi bir gelir farklılığının ortaya çıktığı görülmüş. İtalya’daki en küçük bir acentenin yılda 1 milyon euro civarında bir poliçe kesmesi söz konusu. Geliri iyi olanların ise Türkiye’de tatilini geçirmek için yatını gönderdikten sonra özel uçağı ile tatil yapacağı bölgeye geldiği belirtiliyor. İnşallah yakın gelecekte bu performansı gösteren sigorta acentelerini ülkemizde de görebiliriz.

‘Düşük gelir grubu da sigorta yaptırmalı’
Bütün bu düzenlemeler sonrası sigortacılığın ülkemizde de hızla gelişmesi bekleniyor. Türk sigorta sektörüne yatırım yapan yabancı dev sigorta şirketleri öncelikle bu düzenlemelerin yapıldığına tanık oldular, sonrasında ise 70 milyonluk nüfusu ile gelecek için ciddi bir pazar olarak gördüler. Ülkemizde henüz sigorta bir ihtiyaç olarak görülmüyor ne yazık ki. Bu nedenle ‘satın alınan’ değil, ‘satılan’ bir ürün niteliği taşıyor. Sigortacılığın ülkemizde gelişmesi biraz da refah seviyesinin artması ile paralellik taşıyor. Ve gelir seviyesi düşük kişiler ise sigortaya pek sıcak bakmıyor. Aslına bakarsanız gelir seviyesi düşük kesimin sigorta yaptırması gerekiyor. Çünkü bu vatandaşların başına bir şey geldiğinde eski standartlarına dönmek için ciddi bir zamana ihtiyaç duyduğu biliniyor.
Küresel ısınma ile dünyada iklim değişiklikleri yaşanıyor. Bu konunun sigortayla ilgisi ise şu: Gelir seviyesi düşük, diyelim ki Alibeyköy’de bir evi bulunan vatandaş, evine konut poliçesi yaptırmayı aklına bile getirmiyor. Sorsanız “pahalı abi nasıl yaptırayım” der, ama cebinde kısa Marlboro ile dolaşır, ya da otomobili varsa her şartını zorlayıp kasko bile yaptırmış olabilir. Ama konutunu sigorta yaptıracak parasının olmadığını söyler. Fakat bir gün sel vakası yaşanıp evine çamur dolduğunda tüm ev eşyaları kullanılamaz hale gelebilir. Kısacası evdeki hasar en az 10 bin YTL civarında olabilir. Peki bir konut sigortasının 200-250 YTL civarında olduğunu söylesem; ayrıca bunun yangın, hırsızlık ve cam kırılmalarını da kapsadığını belirtsem! Yani şunu söylemek istiyorum: 40 günlük sigara ihtiyacınız karşılığında 1 yıllık evinizi sigorta yaptırabilirsiniz…
Bu arada geçtiğimiz aylarda Star TV’de yayınlanan ‘Sigortacı’ isimli bir sigorta programı hazırladım. Cumartesi öğle saatlerinde yayımlanmasına rağmen en çok izlenen ilk 100 program içerisine girdi. Programın yayınladığı bir hafta 67’nci sıraya kadar yükseldi. Program sadece tüketiciye yönelik bir programdı. Ve tüketiciye sigorta konusunda önemli ipuçları verdik. Bu konudan şunun için bahsettim: Sigortacılık tüketiciye iyi anlatılabilmeli. Vatandaşın gözündeki imajı yenilenmeli. Bunu programda somut örneklerle izleyicilere aktardım. Örnek olarak Cağaloğlu Anadolu Lisesi’nin okul müdürü ve aile birliği yetkilileri iki sene önce okulu sigorta ettirmişler ve geçtiğimiz sene okulda yangın çıkmış. Okul sigortalı olduğu için sigorta firması kısa sürede okulu tamir etmiş ve taahhüt ettiği zamanından önce teslim etmiş. Okul Müdürü Mehmet BENGLİ ise, “Okulu sigorta ettirmemiş olsak, ihaleye çıkmayı ve tamiratını yıllarca beklerdik. Bu işten de en çok öğrenciler zarar görürdü” diyor. 8 bin YTL’ye sigorta yaptırmışlar, eski haline gelmesi için ise 30 bin YTL para harcanmış. Sigortanın faydaları saymakla bitmez. Sigortanın gelişmiş toplumlarda olduğu gibi bizde de bir ihtiyaç olduğu görülmelidir.