BERRA KILIÇ

IMKB Yönetim Kurulu’nun İlk Kadın Üyesi Olmanın Gururunu Yaşıyorum
 
Yabancıların gözü Türkiye’de. Şirket almak veya birleşmek, ortak olmak istiyorlar. Yabancıların Türkiye’de yatırım yapma iştahı ile girişimcilerin büyüme iştahı aynı zamana denk geldi.
 
20 yıldan sonra ilk defa İMKB (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yönetim Kurulu’na bir kadın üye seçildi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
İMKB 1986 yılında kuruldu. Nedense bugüne kadar Yönetim Kurulu üyeleri arasında hiç kadın olmamış. Ben de öğrendiğimde çok şaşırdım. Aslında bizim sektör kadınların çok yoğun çalıştığı ve üst yönetimde de bulundukları bir sektördür. Piramidin üstüne doğru çıktıkça kadınların yönetime katılmaları daha zor oluyor. Ama bu aralar konjonktür hem siyasette hem de ekonomide kadınların daha aktif olmalarını destekleyen bir yapıda. Sanırım hem bunun etkisiyle hem de benim kişisel olan 25 yıllık sermaye piyasası deneyimimin katkısıyla Genel Kurul üyesi banka ve aracı kurumların kabulleriyle böyle bir husus gerçekleşti. Bu görevi gururla yerine getireceğim.

Turkish Yatırım’daki faaliyetlerinizden bahseder misiniz?
Turkish Yatırım komple bir yatırım şirketi. Müşterilerimizin hisse senedi alım satımlarına aracılık ediyoruz. Bu en temel görevimiz. Bununla beraber bazı müşteriler portföylerini bize emanet etmiş durumda. Onlara portföy yönetimi hizmeti veriyoruz. Bir kısım müşterimize, özellikle kurumsal müşterilere,yatırım danışmanlığı hizmeti veriyoruz. Vadeli işlemler borsasında çok aktif olarak çalışıyoruz. Yine aktif alanımız olan Kurumsal Finansman Faaliyetlerinde şirketlere fon temininde aracılık ediyoruz. Şirketler artık klasik banka-cılık kredilerinin yanısıra finansmanlarla alternatif yenilikçi alanlar eklemek istiyorlar. Bunlardan bir tanesi halka açılmalar. Borsa endeksi de son derece güzel bir noktada seyrediyor. Dolayısıyla halka açılmalara uygun bir atmosfer var. Biz şirketlerin halka açılmalarına yardım ve aracılık ediyoruz. Yabancıların gözü Türkiye’de. Şirket almak veya birleşmek, ortak olmak istiyorlar. Yabancıların Türkiye’de yatırım yapma iştahı ile girişimcilerin büyüme iştahı aynı zamana denk geldi. Mesela büyümek için finansman ihtiyacı duyan yerli şirketlere yabancı ortak buluyoruz. Arzu ederlerse yurtdışından döviz cinsinden kredi temin ediyoruz. Kuruluş aşamasındaki projelere finansman buluyoruz.

Yabancı şirketlerin Türkiye’deki şirketleri satın alması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türkiye’de finans sektörü çok hızla gelişti ve gelişecekte... AB sürecinde Türkiye’nin finansal şirketlerine çok yabancı yatırımcı geliyor. Yabancı sermaye önce hızla bankacılık kesimine yatırım yaptı. Biliyorsunuz, birçok yerli bankamız yabancı sermaye tarafından satın alındı. Bunun artısı eksisi tartışılıyor. Artık satışta çok da fazla yerli banka kalmayınca bu sefer yatırım şirketlerine yöneldiler. Son zamanlarda dünyanın en büyük yatırım şirketleri Türkiye’den şirket satın alıp faaliyetlerini burada sürdürmeye başladılar. Merrill Lynch, Morgan Stanley, Credit Suisse... Bu bizim sektörümüze ne getirecek? Aslında tabi ki rekabeti arttırıyor ama biz bu rekabetten korkmuyoruz. Aracı kurumlar rekabete en hazır, en alışık sektörlerden birisi. Olumlu şeyler getirmesini, yapıcı bir rekabet olmasını bekliyoruz. Mesela ürün çeşitliliğine katkıda bulunmalarını, yurtdışındaki yeni finansal enstrümanları Türk yatırımcısına tanıştırmalarını, Türkiye’ye daha fazla yabancı yatırım girmesine aracılık etmelerini bekliyoruz. Sektörün büyümesine yardımcı olacaklarına inanarak destekliyoruz.

Borsanın bu aralar çok iyi gittiği söyleniyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Sizinle görüşmeyi yaptığımız şu anda (13.07.2007) borsa endeksi 53.000 puanı zorluyor. Bu Türkiye Cumhuriyeti tarihinin rekoru. Birkaç sebebi var. Bir tanesi dünyada da borsalar çok popüler, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde çok artış gösteriyor. Dolayısıyla Türkiye’de onlara ayak uyduruyor. Dünya zenginleşiyor, çok büyük bir sermaye birikimi var. Soğuk savaşın sona ermesinin ardından hızlı bir zenginleşme süreci başladı. Rusya ve Çin’in de dünya ekonomik üretimine katkıda bulunmaya başlamasıyla birlikte dünyada zenginleşme ve yatırım arttı. Gelişmekte olan ülkeler ve Türkiye’de bundan çok yararlandı. Oldukça büyük miktarda uluslararası fon hareketine sahne oldu. Yabancıların alımları ile de borsa 53.000 seviyelerine kadar geldi. Türk yatırımcısı bundan pek yararlanamadı. Şu anda İMKB’deki hisse senetlerinin %71’i yabancıların portföyünde. Yerli yatırımcının sadece %29 oranında varlığı söz konusu. Bu böyle bir müddet devam edecek gibi gözüküyor. Şu anda seçim arifesindeyiz. Seçim öncesinde yatırımcılar Adalet ve Kalkınma Partisi’nin hükümette devamını satın alıyorlar. Son anketler gösteriyor ki; Ak Parti hükümeti kurabilecek, tek parti iktidarını devam ettirecek sayıda milletvekili elde edecek. Dolayısıyla piyasada buna olumlu tepki veriyor.

Biraz da TÜGİAD’dan bahsedelim. Ekonomi Ödülleri ile ilgili neler yapıyorsunuz? Bu seneki yarışmanın konusu nedir?
Ben TÜGİAD’ın 2. dönemdir Yönetim Kurulu’ndayım. Aynı zamanda Genel Sekreterliğini de yürütüyorum. Bu benim sivil toplum çalışmaları adına en zevkle yaptığım çalışma. Son 7 senedir de Bilimsel Eser Yarışmaları düzenliyoruz. TÜGİAD’ın Bankacılık ve Finans Komisyonu’nun da geçmişten beri Başkanlığı’nı yürütüyorum. Bu, Komisyon’un artık gelenekselleşmiş bir faaliyetidir. Her sene gündemdeki konulara bilimsel bir bakış getirmek üzere konular belirliyoruz ve yarışma açıyoruz. Bu sene gündemdeki konu “Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Türkiye Ekonomisine Etkileri”. Şu anda Türkiye ekonomisinde neredeyse bir tek bu konu var. Gelen yabancı sermaye, Türkiye’ye yapılan fon akımları Türkiye’yi belli bir noktaya getirdi. Mesela döviz kurunun çok alçak seyretmesine, belli sektörlerin çok fazla yabancılaşmasına sebep oldu. Döviz kurunun çok düşük olması bir yandan ihracatçıyı zorlarken öteki taraftan enflasyonun düşük seyretmesine neden olup halkın işine yaradı, vb gibi ekonomi içersinde değişik etkiler yaratıyor. Bunun dünyada ve AB sürecindeki ülkemizde etkilerini analiz edelim istedik. Biz özellikle yarışmacılardan bu sene şunu istiyoruz: Bu fonlar gelirken genellikle olumlu etkileri oluyor, ama bir de bunların çıkması var, ki bu da ekonomilerde tahribata sebep oluyor. Acaba fonlar gelirken, yani çeşme akarken ileriye dönük düşünerek bu fonların çıkarken verebilecekleri tahribatı azaltmak içinalabileceğimiz önlemler var mı? Yarışmacıların bu konuya kafa yormalarını, diğer ülkelerdeki uygulamaları incelemelerini ve Türkiye için bir model önermelerini bekliyoruz. Yarışmamız Ekim ayına kadar sürüyor olacak.