PHILIPPE SUINEN

Türkiye’ye Evet
 
Valon İhracat Ajansı ve Yabancı Yatırımlar (AWEX OFI) Başkanı, Fransız Kesimi ve Valon Bölgesi Uluslararası İlişkiler Genel Müdürü Philippe SUINEN Türkiye’nin kesinlikle Avrupa Birliğine katılması taraftarı. Daha önce, Avrupa anayasası üzerine yapılan referandumlar zamanında Philippe SUINEN şöyle demişti: “Alışılmamış bir tutum” oluştuğu görülüyor: Türkiye’nin katılımıyla ilgili her tartışmadan kaçınmak politik olarak doğru görünebilir. Türkiye’nin katılım süreci hukuki açıdan, anayasanın kabulü veya reddi ile hiç bir şekilde bağlantılı değildir; hukukidir, açıktır ve tartışılamaz. Buna karşın, bir vatandaş olarak, Türk dosyasının unutulması için yarı resmi bir “stand-still” veya engelleme süresinin gelişerek, demokrasiye ve insan onuruna zarar vereceği kanısındayım. Yurttaşlık yaşamım ve inançlarım suskunluğumu imkansız kılıyor. Evet, Türkiye’nin bize ihtiyacı olduğu kadar bizim de Türkiye’ye ihtiyacımız var”. (Le Soir, 4 Mayıs 2005). Yürekten gelen bu çığlıktan 2 yıl sonra, Belçika Fransız kesimi “Bay Ulusl
 
Türkiye’nin Avrupa Birliğine katılımını neden bu kadar savunuyorsunuz?
Avrupa Türkiye’yi değerlerine, barışa, güvenliğe ve çıkarlarına bağlı olarak bir çok nedenden dolayı kabul etmelidir. Öncelikle bu şekilde davranarak, tarihi ve kültürel temelimizi onaylamış oluyoruz. Anadolu her zaman Avrupa’nın kültürel ve coğrafi bir alanı olmuştur. Avrupa’nın kuruluşunun temelinde yer alır. Antik Yunan Ege denizinin 2 yakasından doğar. İlyada bu iki kıyıda vücut bulmuştur. Roma İmparatorluğu döneminde Hıristiyanlık da burada gelişmiştir. Aziz Paul mektuplarını burada yazmıştır.

Kültürel gerçeği öne sürerek karşı olanların tersine düşünüyorsunuz?
Evet, bir bakıma. Katılıma konulan bazı koşullarla, Avrupa’yı Türkiye’ye tamamen açmak kendi değerlerimizi somutlaştırmak anlamına geliyor. Bu öncelikle, tüm topluluklar ve azınlıklar için eşit uygulama ile din ve fikir özgürlüğünün güvence altına alınmasıdır. Biliyoruz ki Türk kadını oy kullanma hakkına, Belçika’dan 14 yıl önce, 1934 yılında sahip olmuştur. Yine biliyoruz ki, Türkiye zina cezasını kaldırdı. Fakat bu aynı zamanda kimlik-farklılık-evrensellik sihirli üçgeni bazında Kürt azınlığı saygıyla hesaba katmaktır. İslam ve demokrasi arasındaki doğal uyumun mükemmel bir ispatının böylece verileceğini unutmamalıdır:Farklılık ve hoşgörünün pekiştiği model olarak Avrupa Birliği.

Güvenlik açısından durum nedir? Türkiye bir NATO ülkesi...
Bu genişlemeden barış ve güvenliğin kazançlı çıkacağına inancım sonsuz. Ermenistan ile sınırların yeniden açılmasını ve Kıbrıs dosyasının çözümünü düşünelim. Burada Avrupa güvenlik sistemine NATO’nun en güçlü üyelerinden biri tarafından değer katıldığını da aklımızda tutalım. Yeni komşuluk Irak, Suriye ve İran’ı Avrupa kapılarına getirecek, barışın temel aktörü yapacaktır.

Peki İran?
Avrupa, komşuluk politikasına ortak değerlerin en iyi ve en somut ifadesini kuşkusuz İran ile vermelidir. Çıkarlarımıza gelince, onlar Avrupa’nın ekonomik ve politik güçlenmesinden geçmektedir. 15 yıla kadar 85 milyonu geçecek olan 71 milyon Türk vatandaşı en dinamik ekonomilerden biri. Aynı zamanda genç işgücüne olan ihtiyaca verilecek cevaba katkıda bulunacak göç akımı ile.

Göç akımı yeni değil: özellikle İslam ülkelerinden gelen bu akım her zaman korku verdi...
Avrupa Birliği’nde 12 milyon Müslüman ve 4 milyona yakın Türk vatandaşı var. Onlar şimdiden katılımın öncüleri ve baş aktörleri. Onlar gelişimi paylaşmak için, çalışmayı ve istihdamı birlikte geliştirmek içinTürk kurumlarına yardım edecekleri gibi bize de yardım edeceklerdir.