TARJA HALONEN

Avrupa'nın Global Rekabetteki Başarısı Avrupa Birliği Başkanlığımız Boyunca Finlandiya'nın Önceliklerinden Birisi Olacaktır
 
Dünya giderek küçülüyor, değişiyor ve ülkeler arasındaki karşılıklı bağımlılık artıyor. Küreselleşme çok sayıda fırsat sunuyor, ancak olumlu ve olumsuz etkileri ulusal ve uluslararası planda hala eşitsiz dağılıyor.
 
Avrupa, uluslararası rekabette başarılı olmak için iyi bir potansiyele sahip. Bizim toplumlarımız, demokrasi, insan haklarına saygı ve yasaların üstünlüğüne dayanıyor. Avrupa’da emek maliyeti yüksek, ama rekabet gücümüzü yüksek verimlilik ve becerileri yüksek, iyi eğitilmiş halklarımıza dayandırabiliriz. Ancak bunun için insan kaynaklarına daha fazla yatırım yapmamız ve araştırma, uzmanlaşma ve yenilik üretimine daha fazla destek vermemiz gerekir.

Her düzeyde işbirliği yaparak daha güçlü olabiliriz. Örneğin, Nokia ve Siemens iletişim hizmeti sağlama işlerini birleştirmeye karar verdiklerini açıkladılar. Bu yalnızca Almanya ve Finlandiya için değil, tüm Avrupa için de önemli bir haber.

Uluslararası rekabet karşılaştırmalarında Finlandiya en rekabetçi ülkelerden biri olarak görülmektedir. Bunun nedeninin, kısmen Fin sisteminin İskandinav refah toplumu modeline dayanması olduğuna inanıyorum. Bu sistemin temeli sağlam bir demokrasi, sorumluluk paylaşımı ve sosyal adalettir.

Fin ekonomisi 90’lı yıllarda yaşadığımız ciddi daralmadan bu yana istisnai bir ilerleme kaydetti. GSMH ve verimlilik artışında dünyada ilk sıralarda yer aldık. Yıllardır cari fazla veriyoruz ve dış borcumuz azaldı. Sadece, ne yazık ki işsizlik oranımız Avrupa ortalamasına yakın kaldı. Finlandiya’da hem işverenler hem de çalışanların örgütlenme oranı yüksektir. Hükümet tarafların ılımlı anlaşmalar yapması için aktif olarak devreye girmekte ve neredeyse bütün yasal düzenlemeler, hükümet, işveren ve çalışanların örgütlerinin ortak çabalarıyla hazırlanmaktadır.

Avrupa Birliği’ndeki gelişmeler, 2000 yılındaki orijinal Lizbon programının, 2010 yılına doğru dünyanın en dinamik ve rekabetçi ekonomik alanını yaratmayı amaçlayan iddialı hedeflerinin uzağında kalmamıza neden oldu. Bu nedenle, Lizbon stratejisi geçtiğimiz günlerde gözden geçirildi.

Avrupa’nın yaşlanan nüfusu Finlandiya ve diğer Avrupa ülkeleri için önemli bir sorundur. Yaşlanma ve hızlı teknolojik ve sosyal değişim, mesleki ve ömür boyu eğitim için yatırım yapılmasını gerekli kılmaktadır. Onlarca yıl önce kazanılmış beceriler bugünün çalışma dünyasında işe yaramayabilir. Öte yandan, yaşlanan çalışanlar tecrübeleriyle gençlere yardımcı olabilir. Finlandiya’da biz, toplumun refahının eğitime bağlı olduğuna eskiden beri inanıyoruz. Bu konuda da, OECD’nin Pisa araştırması gibi uluslararası çalışmaların gösterdiği üzere, oldukça başarılıyız.

Avrupa’nın küresel rekabetteki başarısı, Avrupa Birliği Başkanlığımız boyunca Finlandiya’nın önceliklerinden birisi olacaktır. AB’de, geçtiğimiz günlerde GSMH’nın % 3’ünü araştırma ve geliştirmeye yatırmaya karar verdik. Finlandiya ve İsveç zaten daha fazlasını yatırıyorlar, ama bütün Avrupa’da bu hedefin hala çok uzağındayız.

Avrupa’nın geleceği ile ilgili hiçbir tartışmada enerji sorunu dışarıda bırakılamaz. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) dünyadaki enerji talebinin önümüzdeki 25 yılda % 50 artacağını tahmin etmektedir. Avrupa yüksek oranda ithal petrol ve gaza bağımlıdır. Bu nedenle, Avrupa’nın enerji politikasının ve dış politikasının tutarlı olması önemlidir. Enerji ticareti, diğer tüm ticaretler gibi karşılıklı bir ilişkidir (çift yönlü bir yoldur). AB-Rusya enerji diyalogunun karşılıklı çıkarlara ve güvene dayanması önemlidir. Piyasanın liberalizasyonu ile ilgili olarak, elektrik pazarında İskandinav komşularımızla adım adım ilerleme kaydettik ve iyi bir örnek oluşturduk.

Dünya, Avrupa Birliği’nden ibaret değil. Küresel rekabetteki önemli bir faktör, üçüncü ülkelerle otaklık ve işbirliğini geliştirmektir. Küreselleşme dünyayı değiştirdi, üstelik sadece ekonomik anlamda da değil. Avrupalılar bir ülkeden diğerine gidiyorlar ve Avrupa’ya göç giderek artıyor. Uygarlıklar her yerde buluşuyor. Uygarlıklar arasındaki farkları anlamak ve sürdürülebilir kalkınmayı desteklemek için işbirliği yapma fırsatlarını bulmak için ciddi bir çaba göstermeliyiz.