Ahmet Tahsin GÜRDOĞAN

Türkiye’de sigorta sektörünün dünü bugünü ve gelecekle ilgili beklentileri
 
Türkiye bu küresel krizi bence kriz varmış gibi yönetmelidir çünkü oyuncular küreseldir. Ülkemizdeki sigorta sekörünün ve şirketlerinin kaderi de artık uluslararası piyasalarda olabilecek bundan sonraki gelişmelere bağlı olacaktır.
 
Yüzyıllar önce ticaretle uğraşan tacirler belirli bir anlaşma çerçevesinde bir yerden başka bir yere götürdükleri mallarını güvence altına almak için karşılaşabilecekleri riskleri ticareti finanse eden tüccarlara belirli bir komisyonla satarlardı. Yani finansör, sağladığı kredi üzerinden kazandığı para yanında risklere karşı verdiğimaddi koruma karşılığı gelir elde ederdi.Tacirler için ise bu finansman imkanı ile birlikte belli bir komisyon karşılığı (bugünkü deyim ile prim) mallarının risklere karşı korunması demekti.



Prime dayalı olarak ilk sigorta uygulamalarının 1.300’lerde ve yoğun olarak Cenova limanında, bölgesel olarak ise Akdeniz ülkelerinde yapıldığını biliyoruz. İlk sigorta sözleşmesi niteliğinde olan ve “mukavele” adı verilen sözleşmenin 1347 tarihinde İtalya’nın Cenova limanından Mayorka’ya Santaklara adlı geminin yükünün güvenliğini temin etmek amacıyla düzenlendiği söylenir. İlk sigorta şirketi de yine 1424 yılında Cenova şehrinde kurulmuştur. Kısaca, deniz taşımacılığı ve ticareti ile yeni keşiflerin yapıldığı Akdeniz ülkelerinde sigortacılık uygulamalarının geliştiğini görüyoruz. Sigortanın gelişmesi daha sonra, 18’inci yüzyılda İngiltere’de devam etmiş ve ilk sigorta kanunu da İngiltere’de 1601 yılında çıkartılmıştır.

O yıllarda Avrupa’daki bu gelişmeler, Avrupa ve Asyanın deniz ve kara ticaret yollarını elinde bulunduran ve en parlak dönemini yaşayan Osmanlı’yı da doğal olarak etkiliyor. Osmanlı İmparatorluğu’nda ticarete kredi sağlayan (Finansör) ve aynı zamanda güvence altına alan (Sigortacı) banka ve sigorta finans kurumları birlikte gelişim göstermişlerdir. Burada önemli bir saptamayı da yapmak gerekir diye düşünüyorum; Osmanlı İmparatorluğu’nun sermaye ve finansmana ihtiyacı olduğu 1850’li ve sonraki yıllarda, ilk bankayı dailk sigorta şirketini de yabancılar kurmuştur. Bu dönemde kurumsal anlamda yapılanma oldukça gecikmeli olarak ilk defa Dersaadet Bankası adıyla 1847 yılında, sigorta sektöründe ise1872 yılında Fransız ve İngiliz sigorta şirketlerinin temsilcilik ofisleri ile başlamıştır. İlk sigorta şirketi Tütün Rejisi ve Düyun-u Umumiye İdaresi ortaklığıyla kurulan Osmanlı Umumi Sigorta fiirketi’dir. Daha sonra da Alman, İtalyan ve İsviçre şirketleri gelmişler. Özü itibari ile Türkiye’de bugün sigorta sektörüne yabancı sermaye yatırımı yeni bir konu değildir; tam aksine 150 yıllık bir maziye dayanır. Bunu takiben 1908 ve 1914 yılları arasında çıkan kanunlarla yabancı şirketlerin çalışmaları düzenleniyor ve 1914’te çıkan bir düzenleme ileyabancı şirketler vergi vermeye ve teminat göstermeye başlıyorlar. Ayrıca Sigorta Birliği’nin adı,Sigorta fiirketleri Birliğii olarak tarihe yazılıyor. 1908’den sonra sayıları 120’yi bulan sigorta şirketleri yeni resmi uygulamalarla azalarak 50’lere iniyor. Bu düzenlemelerin ardından yabancı şirketler Türk şirketlerle ortaklık kurma yoluna gidiyorlar. Bu azalmada tarifeler, yabancı şirketlerin göstermek zorunda olduğu teminatlar etkili olduğu kadar, aynı zamandaBirinci Dünya Savaşı’nın verdiği zarar, yıkım, yangınlar, ülkenin işgali sonucunda yaratılan hasar ve sigorta şirketlerinin mali bünyelerinin zayıflaması da önemli rol oynuyor.

Cumhuriyet’in ilanına kadar çalışanları ve sermayesi yerli olan hiçbir sigorta şirketi bulunmuyor. Cumhuriyet’in ilanından sonra iktisat kongreleri ve kalkınma planları çerçevesinde yerli sermaye ve devlet destekli kurulan sigorta şirketleride yerlerini alıyorlar. 1942 yılı başında sigorta faaliyetinde bulunan kuruluşların 24’ü yabancı şirket temsilciği, 7’si ise yerli kuruluş. 1959 yılında bugünkü kanunumuzun temelini oluşturan 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu yürürlüğe giriyor. 1980’lere kadar karma ekonomi modelleri ile yol alan ülkemiz 1980’lerin ortalarından sonra hızlanan Türk ekonomisindeki liberalleşme hareketleri ile dünyadaki liberalleşme ve küreselleşmeye ayak uydurmaya başlıyor. Bu nedenle, 80’ler ülkemizde artık sektörün yavaş yavaş serbestleşmeye başladığı ve yerli ve yabancı sermayeli bir çok şirketin söz konusu liberal politikalar sayesinde tekrar sayıca arttığı ve sermaye olarak güçlenmeye başladığı yıllar olarak karşımıza çıkıyor. 88 yılı sonunda yeni sigorta şirketlerinin kurulmasına izin verilmesinin ardından 35 olan şirket sayısı 97 yılı sonunda 59’a çıkıyor.

2000’li yıllara geldiğimizde, Avrupa Birliği’ne ve gelişmiş ülkelerin sigorta sektörü düzenlemelerine uyum sağlayacak içerikte ve ayrıntıda yasaların olmaması özellikle 2000 yıllara kadar sektörel büyümenin ve kalıcı yabancı sermaye girişinin önünde engel teşkil etmiştir. Özellikle sektörel diyorum çünkü bankacılıkta yapılan düzenlemeler ülkemizdeki bankaların gerek sermaye olarak güçlenmesini gerekse bankacılık hizmetleri açısından gelişmiş ülkelerdeki seviyelere ulaşmasını göreceli olarak mümkün kılmıştır. Oysa sigorta sektöründeki düzenlemelerin gecikmesi, altını çiziyorum, gelişim göstermesi bakımından bankacılık ve sigortacılığı birbirinden ayırmıştır. Bugün Türkiye’de bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü kabaca 500 milyar dolardır; oysa sigorta şirketlerinin toplam aktifleri yaklaşık 15milyar USD’dir. Bir çok ülkede sigorta şirketleri o kadar büyük ve gelişmiştir ki söz konusu şirketler bankaların büyük hissedarlarıdır. 2001 yılında yaşanan ekonomik krizin sonucu olarak yerli sermayeli banka konsolidasyonlarının sigorta sektöründe yaşanmadığı ve krizin sektörü yapısal olarak çok fazla değiştirmediği kanaatini taşıyorum. Sektör açısından bu dönemdeki en büyük atılımlardan bir tanesi2001 yılında çıkarılan Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu’dur. 2003 yılında uygulamaya geçince 10 kurum lisans almıştır. Bunların biri hariç hepsi mevcut faaliyet gösteren banka ve sigorta şirketlerinin hayat şirketleridir. O dönemde yeni bir yabancı yatırımcı sermayenin direk bireysel emeklilik işine girmemiş olmasını ben şahsen Türkiye’de banka dağıtım ağı olmadan bu işin kolay yapılamayacağı düşüncesine bağlıyorum. Uygulama fiili olarak 5 Ekim 2003 yılı itibarıyla başlamıştır. Finans sektörü, bireysel emeklilik sisteminin başlaması ile yeni bir tartışma başlatıyor; bir yandan, “bireysel emeklilik şirketleri, sigortanın gelişimi için önemlidir ve iyi bir sigorta arıcıdır” derken diğer taraftan, “bu fon bazlı çalışan bir sermaye piyasası işidir, sigortanın gelişimi açısından tam tersine olumsuz etki yapacaktır” şeklinde yorumluyor. Benim şahsi düşüncem aslında bir üçüncü görüştür; Yatırım ve Sigorta işinin ayrı ayrı değerlendirilmesi bence pek mümkün değildir. Özellikle sigorta ile fon bazlı yatırım ve emeklilik sistemlerinde tasarruf-yatırım-risk-korumadörtlüsü ayrılmaz bir bütündür. Ben bunu bizzat kariyerimde bankacılık alanında çalıştığım HSBC’de, bireysel emeklilik alanında Ak Emeklilik’de, yatırım bankacılığı ve yatırım fonları alanında Vakıflar Bankası’nda, ve şu anda satış ve pazarlamasından sorumlu olduğum BNP Paribas Grubu’nun sigorta şirketi olan Cardif Türkiye’de yaşayarak gördüm.

AB sürecinin hızlandığı ve uyum yasalarının geçmeye başladığı 2004 yılından itibaren sigorta sektörüne yabancı sermaye ilgisi belki de Osmanlı yakın tarihi ve Cumhuriyet dönemi boyunca hiç olmadığı kadar fazla görünüyor. 2005 yılından 2008 Eylül ayına kadar olan yabancı sermayenin sigorta sekörüne olan yatırımı ağırlıklı olarak satın almalar yoluyla 4 milyar USD’yi buldu. BNP Paribas’ın sigorta kolu Cardif olarak bizde sıfırdan 2 şirket kuran ve lisans alan sanırım aynı dönemdeki tek finans grubu olduk. fiunu belirtmem lazım; ben kişisel olarak yabancı veya yerli sermaye diye bir yorum yapmanın artık çok doğru olduğuna inanmıyorum. Rekabet yalnız ülkelerin kendi pazarları ve özel sermeyeleri ile sınırlı değil. Rekabet küresel.

Bundan sonra ne olur! Tabiki artık Türkiye’deki sigorta sektörünü tıpkı bankacılıkta olduğu gibi dünyada yaşanan krizin dışında tutmak veya hiç yokmuş gibi davranmak mümkün değil. Çünkü Türkiye’deki yabancı sermayeli sigorta şirketleri artık pazarın dolaylı ya da direk %8