SİVRİ SİNEK SAZ Av. Talat METE
Toplumsal Beklenti, Solda Birlik... Ve Cumhurbaşkanlığı Seçimi...
 
Önümüzde, birçok önemli konu var ama gelecek yılın baharlarında yapılacak iki seçim, toplumsal geleceğimiz için yıldızlı önem kazanmakta. İlkbaharda yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve sonbaharda yapılacak genel seçimler.

Gerçekten bu iki seçim önümüzdeki 7 ve 5 yıla damgasını vuracak, Türkiye’nin, son birkaç yıldır yaşadığı rejime yönelik ikilemleri netleştirerek sis içinden çıkararak, laik Cumhuriyet ilkeleri doğrultusunda çağdaş dünya ailesi içerisinde tutacakveya ikilemi daha da derinleştirerek, toplumumuzu bilinmeze doğru sürükleyerek, gerilecek ve belki de toplumsal çalkantının içine gömülmesine neden olacaktır.

Cumhurbaşkanlığı seçimi 2007 ilkbaharının Mayıs ayında yapılacaktır. Bu seçim sonucunda, doğal olarak mevcut parlamento yapısı içerisinden öne çıkarılacak biri veya bu yapının dışarıdan önereceği biriCumhurbaşkanı seçilecektir. Bunda mevcut yasal düzen doğrultusunda bir terslik yok. Ancak, görünen o ki yürürlükte bulunan ve parla-mentodaki iki partinin (AKP ve CHP) değiştirmeye yanaşmadığı ve yanaşmayacağı, adaletsiz seçim sisteminin yarattığı, temsilde adaletsizlik ilkesine uygun, temsil eksikliği olan bir Cumhurbaşkanı seçilecektir. Seçilecek yeni Cumhurbaşkanı’nın toplumun çoğunluğunu temsili ve dolayısıyla meşruiyeti sürekli tartışılacak ve toplumsal huzursuzluk sürgit devam edecektir. Mevcut seçim sistemimiz nedeniyle, neredeyse toplumun %50’sinin temsil edilmediği bir parlamento yapısının seçeceği Cumhurbaşkanının bu durumla karşılaşması doğal gibi.

AKP İktidarı, hiç şüpheniz olmasın, Cumhurbaşkanlığı için toplumsal uzlaşı aramayacak, “ben çoğunluktayım ben ne dersem o olur” mantığıile ileride gerçekleştirmeyi hayal ettiği yönetim anlayışına engel olmayacak birini, meclis içinden ya da dışından seçtirecektir. Toplumdaki yaygın kanının aksine, ben Başbakan’ın bu makama talip olacağını düşünmüyorum. Olduğu takdirde seçilmesi ne kadar kolay olacaksa, partisi AKP’nin, sonrasında ayakta kalması o kadar zor olacaktır. Böyle bir riski göze alabileceğine bu neden ile ihtimal dahi veremiyorum. İçeriden veya dışarıdan, Türk toplumunun en azından genele yakın bir çoğunluğunun düşüncelerine aldırmaksızın, kendi düşünceleri doğrultusunda birisinin seçilmesini yeğleyeceklerdir.

Salt bu nedenle dahi, Cumhurbaşkanlığı seçimi çok önemli. Mevcut Cumhurbaşkanımız Sayın SEZER’in, iktidarın ülkemizi yürütmek istediği yolda ne derece önemli barikat oluşturduğu ortada. Böyle bir engelle bir daha karşılaşmamak için doğal olarak kendi düşüncelerinin noterliğini yapabilecek bir isim yeğleyecektir. İşte bu sorun, çok önemli bir problem olarak, kamuoyunun gündemine hızla yaklaşmaktadır. Peki, bunu engellemenin yolu yok mu? Şüphesiz ki var. Toplumun yükselen sesine ve arzusuna kulak vermek ve bu doğrultuda uzlaşı aramak sorumluluğunu hissetmek…

Solda birlik…
Siyaset yelpazesinin, merkez solunda bulunan parçalı, dağınık sosyal demokrat liderler, işte bu sorumluluğu hissederlerse, 2007 Mayıs’ında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde toplumumuzun geneline yakınının içten kabulü ile bu yüce makamı dolduracak ve Türkiye’yi temsil edecek laik, çağdaş ve demokrat bir Cumhurbaşkanına kavuşabiliriz.

Solda birlik konusunda, sosyal demokrat partiler olduğunu iddia eden CHP, DSP ve SHP’nin genel başkanları ve yönetimleri büyük sorumluluk altındadır. Yazılı veya görüntülü basından da izlediğimiz gibi yapılan kamuoyu araştırmalarında, böyle bir ittifakın sosyal demokrasiye iktidar yolunu açabileceği anlaşılmaktadır. Bunu reddetmenin vatana ihanet etmek gibi bir tavır olduğunu düşünüyorum.

Solda birlik konusunda, uzun zamandan bu yana, gerek basında, gerekse adım adım gezdiği Anadolu illerinde yaptığı toplantılarda, uyarıcı, ittifakı isteyen ve özverili yaklaşımlarıyla SHP Genel Başkanı Sayın Murat KARAYALÇIN’ın net tavrını ve düşüncelerini biliyoruz.

Sayın KARAYALÇIN, bu ittifakın sosyal demokrasiye iktidar getireceğine kesin gözüyle bakıyor ve bunu istiyor. Çünkü, iktidar olmanın sorumluluğunu ve gerekliliğinin bilincini taşıyor. Böyle bir iktidar ile ülkemizin sorunlar yumağının çözülebileceğini her fırsatta kamuoyuna açıklıyor ve ittifaka karşı duran sosyal demokratların bu sorumluluğun altından kalkamayacağını dile getiriyor.

Sonar araştırma şirketinin yaptığı araştırmaya göre; CHP, DSP, SHP seçim ittifakı gerçekleşebildiği takdirde önümüzdeki genel seçimde %27.06 oy oranına ulaşıyor. Ben bu oranın, böyle bir ittifak olduğunda ve Sayın KARAYALÇIN’ın açıklamalarında işaret ettiği gibi “toplumsal kontrat” ileiktidar olunduğunda yapılacak işlerin ana başlıkları açıklandığında, yani projeler topluma sunulduğunda, ortaya çıkacak sinerji ile oy oranının %30’lara ulaşacağına inanıyorum. Bir zamanlar % 42’lere ulaştığı gibi.

Bu düşünceye, CHP genel başkanının sıcak bakmadığını biliyoruz. Bu Sayın BAYKAL’ın sorumluluk anlayışı. Ancak CHP olmaz ise DSP ve SHP ittifakı da % 10 barajını aşıyor. Böyle bir durum da dahi yine ortaya çıkacak sinerji ile DSP ve SHP ittifakı mecliste önemli etkinlik elde edecektir. Bu konuda da DSP lideri Sayın SEZER topluma düşüncesini hemen şimdi aktarmalıdır.

Ancak, böyle bir sol ittifakın seçim startından çok önce topluma açıklanması ve toplumla bir kontrat yapılması gerçekleşirse, Cumhurbaşkanlığı seçimi de böyle bir ittifaktan etkilenecektir. Daha açıkçası o zaman Cumhurbaşkanlığı seçimi toplumsal uzlaşıyla yapılacak ve temsil adaleti sağlanabileceği için toplum rahatlayacaktır. Böyle bir sorumluluğa katılmaktan kaçan sosyal demokrat lider veya liderler, bu sorumluluğun altından kalkamayacak ve toplumdan tarihi bir tokat yiyerek siyaset sahnesinden silinecek ve böyle anılacaktır.

İşte size Cumhurbaşkanlığı seçiminde toplumsal uzlaşı yolu…