MAVİ YOL Dr. Can Fuat GÜRLESEL
Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Başkanı
Sıcak Bir Gündem Bizi Bekliyor
 
1-Avrupa Birliği Süreci
17 Aralık tarihinde alınan karar uyarınca Türkiye ile 3 Ekim’de tam üyelik müzakereleri tarama süreci ile başlatılacak. Ancak bu sürecin önünde Kıbrıs konusu halen bir engel. Türkiye Ankara protokolünü imzaladı ve Kıbrıs Rum Yönetimini (Kıbrıs Cumhuriyetini) tanımadığına dair bir deklarasyon yayınladı. AB’de 25 üye ülkenin Brüksel’deki daimi temsilcileri (büyükelçileri) 25 Ağustos’taki toplantıda Türkiye’nin deklarasyonuna ilişkin olarak ülkelerinin görüşlerini iletmiş olacaklar. 1-2 Eylül’de ise üye ülke dışişleri bakanları toplantısında konu resmi olarak görüşülecek. Burada, Rum yönetiminin ve diğer ülkelerin alacakları tavır son derece önemli olacak. Rum yönetiminin veto kartı ile AB’nin Türkiye’nin deklarasyonunu tanımama veya karşı bir deklarasyon (Kıbrıs Cumhuriyetini tanıma talebi) yayınlanabilir.
Başta Fransa olmak üzere bazı üye ülkelerde Türkiye ile müzakerelerin başlaması için Kıbrıs Rum Kesiminin Türkiye tarafından tanınmasını bir ön koşul haline getirebilir ve müzakerelerin başlamasını geciktirebilir. Ayrıca Kıbrıs sürecinden bağımsız olarak AB Türkiye ile ilgili müzakere çerçeve belgesini nihai hale getirecek ve Katılım Ortaklığı Belgesi (Türkiye’den yapılması istenenler) 9 Ekim’de açıklanacak. Bu aşamalarda da engellemeler ve ağırlaştırılmış talepler gündeme gelebilecektir. Yine Almanya’da 18 Eylül’de yapılacak seçimler sonrasında iktidara gelmesine kesin gözü ile bakılan ve Türkiye için özel üyelik statüsünü isteyen Hıristiyan Demokratlar’ın Türkiye’nin müzakere sürecini engelleyeceği ve zorlaştıracağı açıktır.

2-Kıbrıs Sorunu Çözümsüz
Annan planının referanduma sunulduğu 24 Nisan 2004 tarihinin üzerinden yaklaşık 16 ay geçmesine rağmen çözüme ilişkin hiçbir ilerleme sağlanamadı. 24 Nisan tarihinde referanduma evet diyerek çözüm yanlısı olan KKTC cezalandırılmaya devam ediyor. AB somut bir adım atmadı. Yeşil hat tüzüğü ve yardımlar Rum vetosuna takılmış durumda. BM, Rum lideri PAPADAPULOS’un uzlaşmaz tavrı nedeni ile yeni bir süreç başlatmıyor. ANNAN’ın Kıbrıs Raporu da Güvenlik Konseyi gündemine gelemiyor.
ABD de soğuyan Türkiye ilişkileri nedeniyle Kıbrıs konusunda geçen seneki kadar aktif değil. Türkiye ise çözümün adresi BM olmakla birlikte, çözümü tamamen AB üyelik sürecine endekslemiş ve böylece Rumlar’ın tuzağına düşmüş durumda. Çünkü sorunun kaynağı Rum tarafı AB üyesi ve veto kartı ile hiçbir zaman kendi isteği dışındaki bir çözüme evet demeyecek. Türkiye’nin AB üyelik süreci bulanıklaştıkça Rumlar da Kıbrıs’ta istediklerini (Türk tarafının azınlığı) alabilecekler.

3-ABD İle İlişkiler Belirsiz
ABD ile ilişkilerde belirsizlik devam etmektedir. ABD’nin Ortadoğu politikası öncelikleri ile Türkiye’nin bölgedeki öncelikleri halen uyumlaştırılmış değildir. Bunun için bir çaba da sarf edilmemektedir. PKK, Suriye, İran ve K.Irak konularında görüş ayrılıkları veya politika ve eylem farklılıkları sürmektedir. ABD’nin Suriye konusundaki talepleri ile Türkiye’nin PKK konusundaki talepleri çakışmaktadır. ABD yönetimi nezdinde AKP hükümetinin itibar ve güven kaybı da ilişkilerin iyileştirilmesini sınırlandırmaktadır. ABD’nin PKK’ya karşı hareketsizliği ise Türkiye’deki ABD karşıtlığını genişletmektedir.

4-Irak’ın Geleceği ve Irak Politikası
Irak’ta 30 Ocak’ta yapılan genel seçimler sonrasında kurulan meclis ve hükümetin temel işlevi olan Anayasa hazırlıkları devam etmektedir. Normal takvime göre Anayasa taslağı 15 Ağustos’ta Meclis’e ve kamuoyuna sunulacak ve 15 Ekim’de de halk referandumuna götürülecektir. Türkiye’nin Anayasa’da hassas olduğu 4 nokta bulunmaktadır. Bunlar Kerkük’ün statüsü, Irak’ın toprak bütünlüğü içinde coğrafi federal bir yapı, şeri hükümlerin referans olmaması ve doğal kaynakların (petrol) tüm Irak halkına (merkezi otoriteye) bağlı olması. Anayasa’da Türkiye’nin istekleri dışında gelişmeler, özellikle Kerkük’ün statüsü ile Şii, Sünni ve Kürt grupları arasında uzlaşmazlık ile Irak’ta istikrar ve toprak bütünlüğünün bozulması riskleri halen mevcuttur. Bu durumda Türkiye’nin izleyeceği politika ve ABD ile ilişkilerin nasıl olacağı büyük önem taşımaktadır.

5-PKK’nın Artan Eylemleri
PKK’nın eylemlerinin süreceği öngörülmektedir. PKK bu dönemde düşük yoğunlukla çatışma yerine sabotaj ve saldırı eylemleri ile hareket etmektedir. Irak’ta yaşanan gelişmeler ve ABD’nin tutumu nedeni ile PKK’ya karşı mücadelede de sınırlamalar bulunmaktadır. PKK da bunun bilincinde, AB sürecini de baltalamayı hedefleyen çaresizlik ürünü eylemlerini sürdürmektedir. AB sürecindeki genel demokratikleşme açılımlarının dışında Hükümet bölgeye dönük özel politikalar geliştirmemektedir.
Çatışmayı engelleyecek siyasi açılımlar bulunmazken hükümet sorunu sadece güvenlik boyutu ile algılayarak mücadeleyi adeta sadece TSK’nın sırtına bırakır bir tutum içinde bulunmaktadır. Hükümet sınır ötesi harekât gibi açılımların dışında sorunun çözümü için yeni açılımlar geliştirmelidir. Bu önlemler hukuki, ekonomik ve sosyal boyutları içermelidir.

6-İran’da Yeni Cumhurbaşkanı ve Olası Sıkıntılar
İran’da Cumhurbaşkanı seçilen AHME-DİNECAD’ın başta nükleer enerji ve teknoloji programlarını devam ettirerek dışarıya karşı daha sert, içeride ise İslam devrimine daha bağlı ve reform taleplerini bastıran bir politika izlemesi beklenmektedir. Nükleer silah geliştiren ve İslam devrimlerine daha bağlı kalarak bunu ihraç etme niyetini dile getiren bir İran ile Türkiye’nin ilişkilerinde sıkıntı olasılıkları artmaktadır. Türkiye bu konuda AB’nin diyalog ve şeffaflık politikasına bağlı kalmalıdır. Ancak bu konuda da ABD’den gelecek İran üzerinde baskı kurulması talepleri olacaktır.

7-Siyaset Yeniden Isınacak
Ağustos ayından sonra Meclis’in Eylül ortalarında ve erken açılması olasılığı güçlenirken, siyasetin her alanda ısınacağı bir dönem olacağı şimdiden hissedilmektedir. PKK ile mücadele ve Kürt sorunu, Kıbrıs, AB ile ÖCALAN’ın yeniden yargılanması konuları iç siyasetin en önemli konuları olacaktır. İkinci diğer önemli konu AKP’nin 52 maddelik Anayasa değişikliği teklifi olacaktır. Bu pakette AKP’nin uzun süredir çözemediği ve tabanına dönük konular bulunmaktadır. Bu çerçevede siyasetin artan tansiyonu içinde erken genel seçim çağrılarının da artacağı bir döneme girilecektir.