İĞNE Bedii OKYAY
Kapanmayan yara; cari açık
 
2010 yılında ihracatımız,bir önceki yıla göre %10 artarak 113.9 milyar dolar olurken,ithalatımız %30 artarak 185.5 milyar dolara ulaştı.Ticari açık 70 milyar doları geçerken, cari işlemler dengesi ise 48.6 milyar dolar açık verdi. Bu açık 41.6 milyar doları sıcak para olmak üzere yurt dışından gelen borçla kapatıldı. 2010 yılında da ülkemize giren uzun vadeli sermaye ve doğrudan yatırımlar azalırken kısa vadeli sermaye ve sıcak para yatırımları artmaya devam etti.
2002 yılında Türkiye’nin, kamu+özel sektör dış borcu 131 milyar dolardan, 2010 yılında 282 milyar dolara yükseldi. Aynı süreçte cari açık toplamı da 220 milyar dolara ulaştı, yurtdışına yapılan net kar ve faiz transferi ise 55 milyar doları buldu.
Sıcak para,aşırı değerli TL ve ithalata dayalı büyüme ,üretmeden borçlanarak tüketme kolaycılığı ülkeyi sonu belli olmayan bir çıkmaza hızla sürüklemektedir Yoğun reklam kampanyaları ile Türk halkı daha çok borçlanarak daha çok tüketmeye teşvik edilmekte,asli görevi yatırımcılara kredi vermek olan bankalarımız tüketici kredileri verebilmek için birbirleri ile yarışır hale gelmektedirler.Gazetelerin ekonomi sayfalarında boy gösteren anlı,şanlı yabancı yatırımcıların ise aslında kendi ülkelerinde ürettikleri marka değeri yüksek pahalı ürünleri için,ülke genelinde sayıları 250 ‘i geçen AVM’lerde, kiralık dükkan arayan pazarlamacılar oldukları gözden kaçmaktadır. Yurtdışından doğrudan yatırım yapmaya gelen hemen hemen kimse olmadığı gibi yurtiçi yerleşiklerden de kimse inşaat dışında dişe dokunan bir yatırım yapmamaktadır.Bu nedenle her 5 gençten 1’i işsizdir.Oluşturulan tüketim toplumu nedeniyle nüfusun %60’ı borçla yaşamaktadır.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun(TÜİK) açıkladığı Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırmasına göre,en yüksek gelire sahip ilk %20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay %47.6 iken, en düşük gelire sahip son %20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay ise %5.6 dır. Aradaki fark 8.5 kata çıkmıştır. Aynı araştırmaya göre,Türkiye de nüfusun %17’sini oluşturan 12 milyon’u aşkın kişinin yoksulluk sınırında yaşadıkları belirlenmiştir. Gelir dağılımındaki bozukluklar, yalnız ekonomideki genel dengelerin bozulmasına neden olmayıp toplumu bunalıma sürüklemekte bu nedenle aile içi şiddet başta olmak üzere toplumsal huzursuzluklar artmaktadır.
Sonuç olarak;üretmeden tüketmenin,tükettiğini ithal etmenin,tasarruf yerine borçlanmanın sonunun hüsran olduğunu öğrenmemize, devlet ve millet olarak, çok zamanımız kalmadı.