BUMİN ALTUĞ

Dinamik Düşünün, Rekabetçi Düşünün,
Neticeyi Düşünün, Kanada'yı Düşünün.
 
Kanada göçmenlik ve vatandaşlık yasaları sürekli değişiyor ve Kanada vatandaşı olmak her geçen gün biraz daha zorlaşıyor. Başarılı iş adamlarına ve ailelerine Kanada’nın sağlayabileceği ekonomik ve sosyal istikrarı yakalamak için "Kanada Yatırımcı Göçmen Programı" çok ilgi çekiyor. Vakitlice karar verip harekete geçmek, zaman gerektiren bu süreçte başarının sırrını oluşturuyor.
İşadamları ve tüm aile bireyleri, mevcut vatandaşlık haklarını kaybetmeden, ikinci bir vatandaşlık kazanmak, ikinci bir pasaport taşımak, sağlık, eğitim ve tüm sosyal hizmetlerden neredeyse bedelsiz yararlanmak imtiyazına kavuşuyor. Bunun için Türkiye’deki iş ve ev düzeninin bozulması gerekmiyor. Daha da önemlisi, bu imtiyaz gelecek nesillere miras olarak kalıyor. Kanada, Amerika Birleşik Devletleri ve Meksika arasında ticari sınırlamar veya kotalar yoktur. NAFTA (North American Free Trade Agreement) yani "Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması" sayesinde 400 milyon kişilik dev bir pazar yaratılmıştır. Kanada, Birleşmiş Milletler
 
Amerika kıtası keşfedileli 500 yılı geçtiği halde genel kültürümüz icabı bir Kuzey Amerika’yı öğrenmişizdir bir de Güney Amerika’yı. Bu devasa kıtada yer alan Orta Amerika, her nedense, ortanca çocuk gibi kaynayıp gidivermiştir. Kuzey Amerika deyince aynı genel kültürümüz nedeniyle sadece Amerika Birleşik Devletleri’ni hatırlar, Meksika ve Kanada’yı ABD’nin "komşuları" olarak anıp geçeriz.
Oysa "Amerika bir yana, Kanada diğer yana" dedirtecek zenginliktedir Kanada. Dünyanın ikinci en büyük ülkesi olan Kanada hakkında pek az şey biliriz. Söz gelimi, dünya petrol rezervlerinin %33’ünün, dünyanın içme sularının %9’unun, dünyanın göllerinin %60’ının Kanada’ya nasip olduğunu pek azımız biliriz.
Hele Kanada’nın demografik yapısı söz konusu olunca, "nüfusu azmış da onun için göçmen alıyormuş" deyip lafın gerisini pek getiremeyiz. Kanada’nın tarihi, sosyolojisi veya devlet yapısı nedense hiç bir ortamda konuşulmaz. Oysa ABD’nin tersine, tam bir sosyal devlettir Kanada.
1492, Amerika kıtasının Avrupa’ lı denizciler tarafından keşfini belirleyen bir tarih olmakla beraber, bu kıtada bu tarihten çok-çok önce yaşamaya başlamış olan kadim kavimlerin nice uygarlıklar, nice kültürler, nice akıl almaz maddi ve manevi değerler yaratmış olduğunu bu günlerde en azından Discovery Channel sayesinde hepimiz biliyoruz. Ama Avrupa’lı denizciler ve onların politik sponsorları, tarih sayfalarını kanla silip mürekkeple yeniden yazmayı tercih ettikleri için genel kültürümüzü belirleyen "yazılı tarih" bizleri garip bilgiler veya garip bilgisizlikler içinde bırakmaktadır.
İşte size bir genel kültür sorusu; Kanada’nın en eski yerleşimcileri kimlerdir ve onlara ne olmuştur? İkinci soru biraz daha zor; Kanada’ya ayak basan ilk Avrupalı’lar kimlerdir ve onlara ne olmuştur? Son soru ise en zoru; Bugün Kanada’da yaşayan insanlar kimlerdir ve onlara bu günlerde neler olmaktadır?

Kanada’nın en eski yerleşimcileri kimlerdir ve onlara ne olmuştur?
Moleküler antropoloji bilimindeki ilerlemeler sayesinde, çilekeş dünyamızda birden fazla insan türünün yaşam teşebbüsünde bulunduğu halde, bu müteşebbislerden sadece Afrika kökenli "homo sapiens" türünün bugüne kadar başarılı olduğunu, bu başarının sırrının, çok konuşup, çok yürüyüp, çok teknoloji geliştirmesinde ve elbette en olumsuz koşullara bile çabucak adapte olmasında gizli olduğunu biliyoruz.
Yani biyolojik atalarımız, Afrika’ dan çıkıp, dünyanın dört bir yanına çiçek tozları gibi yayılırken, Afrika - Anadolu - Asya - Bering - Amerika yolunu yürüyenler, kuzeyden inerek Kanada’nın ilk kavimlerini oluşturmuşlardır. Kanada’dan sonra daha da güneye, neredeyse Patagonya’ya kadar inen bu yolcular, Amerika kıtalarının tüm kavimlerini oluşturmuş ama bu son söylediklerimiz, İspanyol, Portekiz, İngiliz, Fransız gibi uygar kavimlerle "tanışıp" mahvoldukları veya son olarak ABD’nin "koruma" kamplarında herhalde biraz kötü korundukları için neredeyse yok olmuşlardır.
Kanada’da kalan atalarımız ise bu "tanışma" veya "koruma" felaketlerini neredeyse hiç yaşamamışlar, onun için sağ kalmışlardır. Artık onlara Kanada’nın Aborijin’leri deniyor ve tükenmiş bir neslin nadir örnekleri muamelesi yapılıyor. Bugünlerde Kanada’nın kuzeyinde bulunan devasa topraklar onlara ayrılmış, Yukon, NorthWest, Nunavut toprakları olarak anılan bu bölgelerde kendi bildikleri gibi yaşıyorlar, herhangi bir Kanada vatandaşı kadar da ihtimam, saygı ve destek görüyorlar.

Kanada’ya ayak basan ilk Avrupalı’lar kimlerdir ve onlara ne olmuştur?
Yeryüzünde zengin bir kaynak bulunur da onun cazibesine kapılmayan Avrupa’lı olmaz mı? İngiliz’ler ve Fransız’lar bu cömert ülkenin balıkçılık, avcılık ve diğer doğal kaynaklarının cazibesine kapılarak hemen ilk küçük kolonilerini kurmuş ve yerli halkla iyi-kötü anlaşmalar yaparak ticaret ağlarını oluşturmaya başlamışlar.
Yukarıda Kanada’da işler böylece gelişirken aşağıda Amerika’da işler başka türlü gelişmeye başlamış ama bu iki komşunun işleri her nedense pek birbirine karışmamış. Bunun sebebini anlamak için haritayı açıp bakmak yeterlidir. Bugünkü 6.400 Kilometrelik ABD - Kanada sınırının yaklaşık yarısı, nehir - göl - çağlayan - kanal gibi doğal su engelleri ile birbirinden ayrılmıştır. Yani Kanada, suyun öbür tarafında kaldığı için ABD’den farklı dinamikler yaşamış, ABD’den farklı gelişmelere sahne olmuştur.
Ama elbette o günlerde ABD’de hâkimiyeti kaybeden İngilizler’in Kanada’ya özel bir ihtimam ve özel bir sahiplenme gösterdiklerini kabul etmeliyiz. Neticede Kanada içindeki İngiliz-Fransız-Diğerleri dengesi sağlanırken, Kanada dışındaki Kanada-Amerika-Diğerleri dengesi de sağlanmıştır ki eşi tarihte az bulunur bir dengedir bu.

Bugün Kanada’da yaşayan insanlar kimlerdir ve onlara bu günlerde neler olmaktadır?
Bugün Kanada nüfusunun %28’ini İngiliz kökenliler, % 22’sini Fransız kökenliler, bakiye %50’sini ise dünyanın yaklaşık 200 ülkesinden gelmiş ve gelmekte olan göçmenler oluşturmaktadır. Yani Kanada, hepimizin çok özlediği insan mozaiğini mükemmelen oluşturmuş hem de kişi başı gayri safi milli hâsılayı 31.500 dolara ulaştırmıştır.
Sembolik monarşinin korunduğu, parlamenter demokrasiyle yönetilen, federatif bir devlet düşünün ki kapitalist ekonomik kalkınma modeli itibarıyla ABD’ye benzesin ama sosyal devlet modeli itibarıyla İsveç’e benzesin. Devlet, millet için var olduğunu hep hatırlasın; şeffaflık, rasyonellik, demokrasi hiç terk edilmesin; yolsuzluk, rüşvet ve adam kayırmaya hiç yer verilmesin; sigara, alkol ve uyuşturucu toplumsal bir sorun olmasın; trafik kazası, şiddet ve suç en düşük seviyede kalsın; 32 milyon kişi, 20 milyon hanede yaşasın; 17 milyon kayıtlı silah bulunduğu halde silahlı suçların sayısı yok denecek kadar az olsun. Bu günlerde Kanada’da olup bitenlerin tümünü anlatmak, bu yazımız için bize ayrılan satırlara sığmaz, bundan sonrası ikinci bir yazımıza konu olabilir.
Ayrıca, Kanada’nın neden İngiliz kolonisi olarak kalmadığı, nasıl olup da parlamenter demokrasi ile yönetilen federatif bir devlet olduğu sorusunun cevabı ise ancak üçüncü bir yazımıza sığabilir.
Öyleyse, gelecek sayılarda görüşmek üzere şimdilik hoşça kalınız.