Ali BABACAN

Türkiye, Potansiyeline,
Zenginliklerine Yaraşır Bir Ülke
Olma Yolunda Artık Çok Daha Hızlı İlerleyecektir
 
Türkiye'nin AB'ye katılım sürecine başladığı 3 Ekim 2005, Türkiye, AB ülkeleri ve hatta çok daha geniş bir coğrafya için tam anlamıyla dönüm noktası olmuştur. Bu dönemde artık politikalar korkular üzerine değil, ilerleme üzerine inşa edilmektedir, farklılıklar üzerine çekişmeler artık yerini orta noktalarda buluşmaya bırakmaktadır.
 
TÜRKİYE KATILIM SÜRECİ İLERLEDİKÇE ÇAĞDAŞ STANDARTLARA DAHA FAZLA YAKLAŞACAK
Katılım süreciyle birlikte hemen her alanda yaşam standartları hissedilir biçimde yükselecektir. Türkiye`nin, 42 yıl önce başlayan AB yolculuğu zaman zaman kesintiye uğramış, gelgitlere sahne olmuş, inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir. Ancak sonuç olarak hafızalarda iz bırakabilecek, bugün olduğu gibi bundan sonraki nesiller tarafından da unutulmayacak tarih 3 Ekim 2005 tarihidir. Türkiye bu tarihten itibaren artık sadece bir aday ülke değil, katılım sürecine fiilen başlamış bir ülkedir. Bugün Avrupa ülkelerinin kendi aralarında yaşadıkları onca savaşın ardından bir barış projesinde birleşmiştir, bu proje Türkiye`yi de içine alacak şekilde genişlemesi sadece Türkiye ve AB ülkeleri için değil, Türkiye`nin yakın çevresi, hatta tüm dünya için önemli bir dönemin başlangıcı olmuştur.

AB VE TÜRKİYE İÇİN YENİ DÖNEM
Bazı ülkeler Türkiye`nin AB sürecini çok yakından izlemeleri medeniyetler uzlaşması arzusunun en yakın ifadesidir. AB 3 Ekim`le birlikte kendisini var eden ortak değerlerin çok daha geniş coğrafyada paylaşılabileceğini ortaya koymuştur, 3 Ekim AB ve Türkiye için de yeni bir dönemin başladığına işaret etmektedir. AB 3 Ekim`den itibaren siyasi, stratejik ve ekonomik çok güçlü bir eşiğe adım atmış olup, öte yandan, İslam ülkeleri ve diğer bölgelerle daha sağlıklı diyalog kurarak, güven ve istikrar yolunda daha etkili adımlar atacak ve AB`nin küresel güç olma hedefine daha da yaklaşacaktır.

ESNEK VE DİNAMİK YAPILANMA
Türkiye AB sürecindeki yapılanmasında tüm bakanlıklar, kamu, kurum ve kuruluşlarının en başından beri AB çalışmalarının içinde ve esnek, dinamik bir yapılanma olacaktır. Türkiye`nin demokratikleşme çabalarının 3 Ekim`le birlikte artık geri dönülmez biçimde yerine oturmuş, bu aşamadan sonra yapılacak reformların Türkiye`yi daha önce hiç görülmemiş, yeni bir ortama taşıyacaktır. Türkiye, potansiyeline, zenginliklerine yaraşır bir ülke olma yolunda artık çok daha hızlı ilerleyecektir. Halkın on yıllardır ertelenen arzuları 3 Ekim`le birlikte gerçekleşme şansını yakalamıştır.

HER BİR İL VE İLÇE CAZİP HALE GELECEK
Ekonomi de yeni bir döneme başlamıştır, ekonomik reformlar da katılım döneminde hız kazanacaktır, Türkiye`nin her bir il ve ilçesi yatırımlarla cazip hale gelecektir. Katılım süreci ilerledikçe Türkiye çağdaş standartlara daha fazla yaklaşacak, hemen her alanda yaşam standartları hissedilir biçimde yükselecektir. Her bir değişikliğin sonuçlanmasının ardından Türkiye daha da gelişecek, refah seviyesi yükselecek, çağdaş standartlara daha da yaklaşacaktır.

TÜRKİYE`NİN KATILIM SÜRECİNİN 3 TEMEL AYAĞI OLACAK
Bu 3 ayaktan birincisi Kopenhag siyasi kriterlerinin istisnasız uygulanıyor olması ve siyasi reformların derinleşmesi, ikincisi AB müktesebatının üstlenilmesi, yani Türkiye`nin kural ve kurumlarının AB kural ve kurumlarıyla uyumlu hale gelmesi, üçüncüsü de sivil toplum diyaloğudur. Birinci ayakla ilgili en önemli yapılanma, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL başkanlığındaki Reform İzleme Grubudur ve bu Grubun toplantıları aynen devam edecektir, üçüncü ayakla ilgili en önemli yapılanma ise yine GÜL başkanlığındaki AB İletişim Grubudur. Bu Grup, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL başkanlığında, Devlet Bakanı Beşir ATALAY ve şahsımın katılımıyla oluşturulmuştur, bu Grupta icradan sorumlu bir yetkili ve ona bağlı bir ekip de görev alacaktır, Grup, sivil toplum kuruluşları, yerli ve yabancı medya kuruluşlarıyla yakın temas içinde çalışacaktır.
Çalışmalar iç iletişim ve dış iletişim olarak iki cephede yoğunlaşacak, iç kamuoyumuza, AB sürecinde neler yaptığımızı ve neden yaptığımızı sürekli anlatmak gerekecek. Dış iletişim ise Türkiye`nin AB üyesi ülkelerin halkları tarafından daha doğru algılanmasını sağlayacak çalışmalarda yoğunlaşacaktır.

35 AYRI FASIL
AB`de bugüne kadar kabul edilmiş yasal ve hukuki düzenlemelerle ortak politikaların tümüne verilen isim olan AB müktesebatı sürekli olarak değişmektedir, Türkiye`nin AB müktesebatına uyumu 35 ayrı fasıl halinde gerçekleşecektir. Her bir fasıl için fiili müzakerelere geçilmeden önce tarama çalışması yapılacak, AB Komisyonu, tarama süreci sonunda mevzuatın AB müktesebatına uyum düzeyini yeterli gördüğünde o faslın müzakerelere açılmasını önerecektir. Her bir fasıl için tarama çalışmasının iki etapta yapılacak, "Tanıtıcı Tarama`` denilen ilk etapta AB Komisyonu Türkiye`ye müktesebatı anlatacak, ``Ayrıntılı Tarama`` etabında ise Türkiye mevzuatını ve düşüncelerini aktaracaktır.

TARAMA SÜRECİNİN DAHA KOLAY YÜRÜYECEĞİNİ ÖNGÖRÜYORUZ
Türkiye tarama sürecine benzer bir çalışmayı 2000 yılından bu yana Komisyon`la yürütmektedir, ayrıca 1996`da tamamlanan Gümrük Birliği çerçevesinde birçok fasılda ileri düzeyde uyum sağlanmıştır, dolayısıyla ülkemizle tarama sürecinin diğer ülkelere göre daha kolay yürüyeceğini öngörüyoruz. Taraması tamamlanan fasıllarda Komisyon`un önerisi ve 25 üye ülkenin onayıyla fiili müzakerelere geçilecek, Komisyon, her bir fasıl için öneri hazırlarken, o faslın kapanması ve gerektiğinde açılması için kriterler belirleyebilecektir. Herhangi bir fasılda müzakerelerin fiili olarak başlaması için tüm tarama sürecinin tamamlanması beklenmeyecek. Bir yandan tarama süreci devam ederken, bir yandan da bazı fasıllarda fiili müzakereler yapılacaktır.

KLASİK BİR AL-VER SÜRECİ YAŞANMAMAKTA
Müzakerelerde klasik ve bilinen anlamda bir al-ver süreci yaşanmamaktadır. Müzakerelere geçilmeden önce açılan fasılla ilgili kendi mevzuatımızı gözden geçirerek, mevzuatımızın AB müktesebatına uyumunu hangi takvimde ve ne tür değişiklikler yapılarak üstleneceğimizi ve uygulayacağımızı içeren bir pozisyon belgesini hazırlamamız gerekecek. AB Dönem Başkanlığı pozisyon belgemizi aldıktan sonra üye ülkelere dağıtacak ve Komisyon ile üye ülkelerin katkılarıyla yine sadece o fasılla ilgili AB`nin `Ortak Pozisyon Belgesi` oluşturulacaktır. Bunun ardından fiili müzakereler başlayacaktır. Bazı konularda üyelik gerçekleşmeden önce tam uyumun sağlanamayabileceğini belirtmek isterim, bu nedenle uyumun üyelik sonrasında gerçekleşmesini öngören geçiş süreleri istenebilecektir.
Her bir faslın müzakere edildikten sonra geçici olarak kapanmakta olduğunu ifade etmek isterim, bunun için, AB, yapacağımız yasal düzenlemelerin yanı sıra uygulamada kaydettiğimiz gelişmeleri de dikkate alıp değerlendirmektedir. Öte yandan, bir fasıldan diğerine geçildiğinde, aradaki süre içerisinde AB mevzuatı değişebilecek, bu değişime de uyum sağlamak gerekecektir.

AB ÇALIŞMALARIYLA İLGİLİ DEVASA BİR BÜROKRATİK ÖRGÜT ASLA KURULMAYACAKTIR
Müzakere Çerçeve Belgesi nihai şeklini almadan, yapılanma çalışmalarıyla ilgili hazırlıkların son aşaması tamamlanmamıştır. Başmüzakerecilik görevine getirilmemden bu yana yoğun bir çalışma içerisine girdik. Şimdi bu noktada açıkça ifade etmek isterim ki biz `Müzakere Çerçeve Belgesi` nihai şeklini almadan, çalışmalarla ilgili hazırlıklarımızın son aşamasını tamamlamadık. Kimse diyemedi ki `Türkiye ne pahasına olursa olsun, müzakerelere başlamak zorunda`. Bunu dedirtmedik hiç kimseye.
Olumsuz bir sonuca karşı ekonomik tedbirlerimizi aldık. Her kurum bu konuda ne yapacağını biliyordu. Üstelik 3 Ekim`e birkaç gün kala bu tedbirlerimizin görünür olmasını sağladık.` Son bir hafta içinde yapılanmayla ilgili çalışmaların son safhalarını da tamamlayarak, bu çalışmaları Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Bakanlar Kurulu, Genelkurmay Başkanı, Yargıtay ve Danıştay Başkanları`na sunduk. Tüm bakanlıklar, tüm kamu kurum ve kuruluşlar başlangıçtan itibaren AB katılım çalışmalarının içinde olacağını vurgulamak isterim. Bu çalışmalar hiçbir kurumun tek başına üstelenebileceği, yürütebileceği çalışmalar değildir. Tüm uygulayıcı birimler bu değişim ve dönüşüm sürecinin bizzat sahibi olacaklardır. Katılım ne kadar geniş olursa başarıyı elde etme süresi de