Mehmet YASUBUĞA

Kriz bittiği zaman karşımızda kriz öncesindeki mevcut piyasayı bulamayacağız
 
Süper Tekstil yaklaşık 1000 çeşit ürüne sahip. Türkiye’de ve kendi grubunda lider bir kuruluş. Tam entegre bir tesis olması, piyasayı çok iyi algılaması ve çok iyi bir pazarlama ekibine sahip olması Süper Tekstil’i bugünlere getirmiş.
 
Bize kısaca Süper Tekstil’i anlatabilir misiniz?
Bir bir aile şirketiyiz. 1991 yılında Doğu’dan buraya göç eden aileler arasındaydık. 1997 yılına kadar bir pazarlama şirketiydik ve Doğu Bloğu ülkelerine satış yapıyorduk. 1997 yılında üretime geçtik, 2000’li yıllarda tam entegre bir tesis haline geldik. Fabrikamız Çorlu’da. Yaklaşık 35 ülkeye yaptığımız ihracatla senelik 55 milyon dolarlık ciromuz mevcut. Üretimimiz tamamen perde üzerine, yurtiçinde Koçtaş mağazalarının tüm perdelerini Süper Tekstil karşılamakta. İç piyasada daha fazla yer almayı düşünmüyoruz, ihracat yapmayı hedefliyoruz. Bu bağlamda da başarılı markalarımız var. Yurt dışındaki satışlarımızın %65’ini kendi markalarımızla satıyoruz.
SüperTekstil yaklaşık 1000 çeşit ürüne sahip. Türkiye’de ve kendi grubunda lider bir kuruluş. Tam entegre bir tesis olmamız, piyasayı çok iyi algılamamız ve çok iyi bir pazarlama ekibine sahip olmamız bize bu olanağı sağladı.

fiu andaki pazarınız ve ileriye yönelik hedef pazarlarınız nereleridir?
Genel olarak baktığınız zaman şu anda Ortadoğu, Yakındoğu İran, Irak, Ürdün, Mısır, Afrika gibi bölgeleri bizim sektörümüz için yeni hedef pazarlar olarak gösterebiliriz. Biz üst düzey bir ürün yaptığımız için daha çok Avrupa’ya yönelik ürün grubuna sahibiz ama mesela Ortadoğu ve Afrika’ya yönelik çok geniş bir ürün grubumuz yok. Kurulduğumuz 91 senesinden 97 senesine kadar tamamen Doğu Bloğu ülkeleriyle çalıştık. Üretime geçip ürün gamımızı genişlettikçe Avrupa bizim için kaçınılmaz bir pazar haline geldi. Zaten üretime geçerken de hedef pazarımız Avrupa olmalı mantığıyla harekete geçtiğimiz için üretim grubumuzu bu hedefe göre ayarladık, çıkaracğımız ürünlerin teknolojisini de ona göre satın aldık. Satın alacağınız teknolojiyi, satacağınız ürüne endeksli bir şekilde almanız gerekiyor. Aslında Ortadoğu, İran, vs bizim üretimimize çok uygun düşen pazarlar değil ama şu anda genel olarak baktığımız zaman Ortadoğu bir hedef pazar olabilir.

Fiyat açısından problem yaşanıyor mu?
Pek değil. Perde lüks segment olduğu için o anlamda sıkıntı yaşanmıyor. Uzakdoğu’nun da bu anlamda bizimle pek rekabet gücü yok, çünkü Türkiye’deki evtekstili sektörü çok yüksek teknolojiye sahip. Uzakdoğu kendi üretmiş olduğu makine ve teknolojiyle üretime gittiği için kalite açısından bizimle rekabet edemiyor. Avrupa’daki bir teknolojinin yapmış olduğu günlük üretim ile Çin’deki teknolojinin yaptığı günlük üretim farkı %40 hatta %50’lere ulaşabiliyor. Bu da maliyet anlamında daha cazip oluyor.

fiu anda ağırlıklı olarak ihracat yaptığınız ülkeler hangileri?
fiu anda Orta ve Doğu Avrupa ile birlikte Rusya’yı sayabiliriz. Biz denizaşırı ülkelere fazla açılmak istemiyoruz. Pazarlama stratejimizi de bu plan göre değerlendirdik. Mesela ürünü Uzakdoğu veya Amerika’ya pazarlamak istediğinizde hem daha uzun bir zaman gerekiyor hem de geri dönüşümü çok yeterli olmuyor. Yakın yerlere ve komşulara yapacağımız atılımlar bize daha çabuk geri dönüşüm sağladığı için stratejimizi bu anlamda net bir şekilde belirledik.

fiu andaki mevcut küresel kriz Avrupa ihracatınızı etkiliyor mu?
Aslında kriz öncesi de Avrupa’da sıkıntı vardı, 3 sene önceden beri hissediliyordu. Bence aslında Avrupa da kriz zaten vardı. Orda da kriz var gibi gözükse de sirkülasyon daha fazla ve satışımız biraz fazlalaştı. Dediğim gibi, kriz öncesinde zaten onlar sıkıntıya girmişlerdi, minimize olmuşlardı, global kriz başlamasına rağmen zaten daha fazla düşecek durumları yoktu, dipteydiler. Onların şu anda çarkları dönüyor. Çarkı dönmeyen, onlara bağlı olarak yaşayan ülkeler... Mesela Rusya enerjisinin çoğunu Avrupa’ya satıyordu, şimdi satamadığı için krizde... Türkiye’de şu anda bu krizi yaşıyor. Bizim satışlarımız kriz dolayısıyla fazla düşmedi, ben bunu global krizden önce Avrupa’nın zaten sıkıntıda olmasına ve gelişen krizle de fazla bir şey değişmemesine bağlıyorum.

Genel olarak Türk Tekstili ve dolayısıyla ev tekstilinde kriz söz konusu mu?
Zaten baştan beri gerekenin üstünde bir arz sıkıntısı vardı, biz şimdi onun getirisini yaşıyoruz. Eğer Türkiye’nin baştan beri üretim kapasitesi bu kadar yüksek olmamış olsaydı bugün Türkiye’de ev tekstili sektörü kesinlikle kriz yaşamazdı. İş taleplere geldiğinde arzın çok fazla olduğu ortaya çıktı. Baştan beri kontrollü üretim yapılsaydı bugün bu sıkıntılar ve işsizlik sorunu böyle olmazdı diye düşünüyorum. fiu anda bakarsanız sektör çok körü bir durumda. Bizim sektörümüz tamamen inşaata dayalıdır. İnşaat yapıldığı zamanev tekstili ürünü satılır. Bugün ise inşaat sektörü de zor durumda, bitirilen inşaatlar da satılma sıkıntısı yaşıyor. Bu çark dönmedikçe biz de satış yapamayız.

Bu sorunların üstesinde nasıl gelinecek, düşünceleriniz nelerdir?
Dünyada gele bir kriz olduğu bir gerçek. Bizim sanayimizde tamamen dışarıya bağlı bir sanayi. Gelecek için altyapı oluşturulabilir. Dünyada kriz bittiği zaman biz daha önceki yaptığımız hataları yeniden yapmamak zorundayız. Eskiden bölgesel krizler olduğu zaman başka bölgelere kanalize oluyorduk ama şimdi öyle bir imkan da yok. fiu anda mevcut poziyonu korumak zorundayız. Mesela işçi çıkarmak yerine belki de cebinizden vererek onu korumak zorundasınız. Ancak eskiden yapmış olduğumuz hataları yeniden yapmamak adına bir yapılanma içersine girmemiz gerekiyor ki kriz dindiği zaman yeniden dünyadaki Türk Ev Tekstili sektörü öncülüğünü, gücünü koruyalım. fiu anda sektör çöktü ve kimsenin bu sektör ihtiyacı yok. Yapılanma ve sorunlar neydi derseniz şöyle özetleyebilirim; bir ülkenin en büyük ihtiyacı imajıdır, bir pazarlamacının da en büyük ihtiyacı ülkesinin imajıdır. Ben zaten Avrupalı rakiplerimle çıkıp ürün satmaya kalktığında işe 3-0 yenik durumda başlıyorum. Ürünlerim mi yanlış? Hayır. Kalitemiz mi? Hayır... Aslında teknoloji ve her anlamda onlarla eşit koşuldasınız ama tek sıkıntınız imaj. Bir italyan ile imajımız aynı değil. Fiyat konusunda daha avantajlıyız. Avantajlı olduğumuz konular daha fazla olmasına rağmen neden biz Avrupalılarla eşit koşullarda satış yapamıyoruz? Çünkü imajımız yok. Sektör olarak baktığımızda imajı bozan da aslında yine kendimiziz. Hiç kimse şirketin satış stratejisini doğru belirlemiyor. Eğer pazarlamacınıza ne pahasına olursa olsun satın derseniz o da satar. Yurtdışına çıktığınızda karşınızdakiın talep ettiği fiyatı direk olarak kabul ettiğinizde veya vadeyi onun isteğine göre ayarladığınızda ne şirketinizin ne de tekstil sektörünün imajını iyi oturtabilirsniz. Karşınızdaki kişi artık bunu size koz olarak kullanacaktır. Öteki müşterilerde aynı şekilde talepte bulunacaktır. Satış yaparken hem firmamızın hem de sektörümüzün imajını zedelememek. Bu noktada doğru hareket etmek lazım. Bugün Çin tekstili bile ödeme almadan satış yapmıyor. Avrupalı, kendisini garantiye almadan satış yapmıyor. Türkiye bu konumu kendi kendine yaratmış. Bu insanlar satışını güvenceye alıp pazarlamasını çok iyi yapıyorsa biz niye yapmıyoruz? Çünkü biz kendi içimizde birbirimize karşı yanlış hareketler yapıyoruz. İşte bu imaj bozukluğu, ileride dezavantaj olarak karşımıza çıkacaktır.

Birçok büyük firma kapandı, Herhalde stratejisini iyi geliştirenler ayakta kalacak?
fiu anda arz ve talepte %50’lik bir düşüş var. Kriz dindiği anda – ki ben bunu 2011’den önce öngörmüyorum – biz hala şu andaki üretim kapasitemizle piyasaya çıkarsak sıkıntı yaşarız. Bizim bir kere %50’mizin düşmesi lazım, çünkü zaten bu kriz bittiği zaman karşımızda kriz öncesindeki mevcut piyasayı bulamayacağız. Hiç kimse eskiyi aramasın. 2000 ile 2009 arasındaki o boşlukta piyasada o kadar farklı bir para dolaştı ki, bu para insanları uyuttu. 2000’den önceki dönem hatırlanmıyor. Piyasalar tekrar canlandığında güçlü bir şekilde çıkabilmeniz için bir kere çekirdek kadronuzu korumanız lazım, kapanmama adına elinizden geldiğinizi yapmanız lazım. Ayrıca ben ev tekstili sektörünün bir sahibi olduğunu sanmıyorum. Ark