MAKRONOT Murat GENER
Girişimci-Ekonomist
Murphy hep buralardaydı
 
Kaptan Ed Murphy 2. Dünya Savaşı zamanlarından bir Amerikan Mühendis subayıdır. Savaşın gidişatını felsefeleştiren Kaptan Murphy savaşa ilişkin bazı varsayımlarda bulunur. “Anything that can go wrong will go wrong" “Yanlış gitme olasılığı bulunan bir şey yanlış gider” diye başlayan Murphy yasaları zaman içerisinde iş dünyasından bazı eklemelerle büyür ve Murphy yasaları halini alır. “Murphy’nin Altın Kuralı: Altını Bulan Kuralı Koyar” en bilinen Murphy yasasıdır. Hani kuyrukta beklerseniz o kuyruk yavaş ilerler ya da ‹stanbul trafiğinde her gün yaşadığımız hangi şeritte yol alıyorsak o şerit tıkanır, işte bu örnekler Murphy kanunlarını özetler.

Murphy AB’ye çoktan girdiTürkiye’de yerleşik, eğitimci,40’lı yaşlarını aşmış, Alman vatandaşı bir dostum geçenlerde Almanya’nın gün geçtikçe daha da fakirleştiğinden ve Almanya’da hayatın her geçen gün daha da pahalandığından bahsetti. Almanya alıntılarını, yakın geçmişte tatilini Fransa’da geçiren bir başka dostumdan da Fransa için dinledim. Fransa’da da hayat son 10 seneyle kıyaslandığında çok pahalanmış, fiyatlar hızlı yükselmiş, gelir dağılımı dengesi büyük ölçüde bozulmuş. Ekonomistler ve toplum bilimciler gerek ekonomik gerekse de sosyolojik açıdan bu dengesizliği AB’nin hızlı genişlemesine bağlıyorlar. 1’nci ve 2’nci dalga AB genişlemesi süreçleri, AB denilen toplumsal kalkınma projesinin en temel sac ayakları Almanya ve Fransa’ya pek de yaramış gibi görünmüyor. Buna bir de her iki ülkenin gittikçe yaşlanan nüfusu eklenince AB’nin geleceği tehdide girmiş gibi görünüyor. Zaten her iki ülkenin liderleri de (Fransa’nın ki biraz daha baskın olmak üzere) kendilerine yaramayan genişlemenin daha da sürmemesi için (en azından Türkiye’yi de kapsayacak şekilde) ellerinden geleni yapıyorlar.
Aralık 2004 Zirvesi’nde tam da tarihi ilerlemeleri kaydettik dediğimiz döneme rastlayan bu gerçekler ister istemez Murphy’yi hatırlatıyor. Çünkü Murphy başta da söylediğimiz gibi “yanlış gitme olasılığı bulunan bir şey yanlış gider” diyor.
Yani Türkiye hali hazırda AB tam üyeliği statüsünü kazanmasa ve hatta bu statüyü kazanma yolunda 2004 Aralık ayına göre pek ilerleme kaydetmiş gibi görünmese de Murphy Türkiye’yi temsilen çoktan AB’ye girmiş gibi görünüyor.

Cari açığın müsebbibi de Murphy olabilir
Yıl 2001. Türkiye çok ciddi bir ekonomik krizin pençesinde. Kriz pek kolay atlatılamıyor. Dönemin ekonomi yönetiminin hayata geçirdiği ciddi ve kararlı politikalar krizin en az zararla atlatılmasına katkı sağlıyor. Krizin pek çok sebebi olmasına rağmen görünürdeki sebep ulusal paranın değerli oluşu ve dolayısıyla ihracatta daralma, ithalatta artış. Bir de tüm bunların üzerine gelişmekte olan piyasalarda yani Rusya’da, Arjantin’de yaşanan ciddi krizler. Yani özetle krizin nedeni cari dengenin ciddi açıklar vermesi.
Kriz kurun dalgalanmaya bırakılması ile çözülüyor. Kriz atlatılıyor. ‹hracat yükseliyor. 100 milyar doları aşıyor. Tam da işler yolunda giderken Murphy yine devreye giriyor. ABD’deki mortgage krizinden bahsediyorum. Ya da siz adına ne derseniz? Ama, arabayı yıkattığımız gün yağmur başlıyor, orası kesin.

Gerçekliğin son noktası
Murphy Kanunları bilimsel anlamda termodinamik kanunu ile açıklanabiliyor. Murphy kanununun ortaya çıkışında esinlendiği termodinamik kanun enerjinin niceliğinin yanında niteliğinin de önemli olduğunu vurgular. Kendi haline bırakılan sıcak bir kahvenin zamanla kendiliğinden soğumasına rağmen ısınamayacak olması buna bir örnektir.
Bunun dışında bu yazıda belirtilen diğer kanunlar sonradan yazılmış ve Murphy Kanunları adını alarak bir kötümserlik paranoyası halini almıştır. Ama yazılanların içinde gerçeklik payları da yok değil.
Murphy Kanunları’nı ya da Murphy’nin kötümserlik paranoyasını bir yana bırakır gerçekliğe dönersek yapılacak tek şey var; iyimserliği korumak. Gerek iş hayatında, gerek sosyal ve ekonomik alanda alınabilecek tüm tedbirleri alıp, kötümser senaryoları akla getirmemek.
Murphy bugüne dek hep buralardaydı. Ama kanunların kendi deyişine uyarlarsak; “Murphy hep buralaraydı ama bu Murphy’nin bundan sonra da hep buralarda olacağı anlamına gelmiyor.”